Tarihin her döneminde mutlaka bir medeniyet insanlýða önderlik etme konumunda olmuþtur. Bu Allah'ýn insan hayatýna egemen kýldýðý deðiþmez bir yasadýr. Yasa deðiþmezdir ama yasanýn gereði önderlik konumunda olan toplumlar ve medeniyetler deðiþir. Nitekim yüce Allah "Biz bu günleri insanlar arasýnda döndürüp dururuz." buyuruyor.
Yine Kur'an'dan anladýðýmýz kadarýyla insanlýða önderlik konumuna gelenlerin mutlaka salihler (yapýcý, deðer üretici, adil) olmasý gerekmiyor. Salihlerin þu veya bu þekilde devre dýþý kaldýklarý dönemlerde bozguncular, yýkýcý, insaný ve hayatý deðersizleþtirici, zalimler de bu konuma gelebiliyor. Nitekim Kur'an'da peygamberler gibi adil tevhidi önderlerden söz edilirken, halklarýný ateþe sürükleyen Firavun benzeri bozguncu, zalim önderlerden de söz ediliyor.
Ýþte bu evrensel yasanýn bir sonucu olarak Batý medeniyeti kaç asýrdýr insanlýða önderlik etme konumunda bulunuyor.
Batý medeniyetinin önderlik konumuna gelmesi, tevhidî önderliðin son temsilcisi Ýslam medeniyetinin uzun süredir girdiði bocalama evresini aþamamasý (Hala sürüyor bu bocalama), belki de durdurulmasý neticesinde gerçekleþiyordu. Zaten karanlýk, gerçek bir varlýk deðildir, ýþýðýn yokluðundan ibarettir.
Muhteþem bir giriþ yapmýþtý Batý medeniyeti. Dünyanýn geri kalaný henüz somut varlýðýný görmemiþken önceden gönderdiði ýþýk bütün gözleri kamaþtýrmýþtý bile. Herkes, her taraf aydýnlanýyordu. Bir aydýnlanma medeniyetiydi bu. Ýnsanlýk o güne kadar sadece tevhidi önderlerin adaletini yaþamýþ, duymuþtu. Ýlk defa dine mesafeli, hatta dini sosyal hayatýn dýþýna iten bu medeniyet, tanrýya dünya iþlerinden el çektirdiðini(!), hatta büsbütün öldürdüðünü(!) söylüyordu. Ama kaba, itici bir inkar gibi deðil, derin felsefi temellere dayanýyormuþ intibaýný uyandýrarak, herkese kabul ettirdiði bilimsel (!) normlar eþliðinde. Tanrýyý öldürdüðüne (!) göre gelsin özgürlük, doðsun medeniyet güneþi, yaþasýn adalet, özgürlük, eþitlik. Göz kamaþtýrýcýydý gerçekten. Gözleri kamaþmýþ zavallý insanlarýn bu rafine dolandýrýcýlýðý, bu illüzyonu görmesi imkansýzdý kuþkusuz.
Güçlü aydýnlatmasýnýn kamaþtýrdýðý gözler, "insan haklarý" söyleminin altýnda mesela petrolden hakkýný (!) alýp götürmesini göremezdi. Afrikalý sümüklü "zenci" çocuðunun baþýný aslýnda derin bir tiksintiyle okþadýðýný, gözyaþýný sildiði mendilinin arasýna çaktýrmadan "kanlý elmasý"ný sýkýþtýrdýðýný fark edemezdi doðal olarak. Toplumlarýn yeraltý ve yerüstü zenginliklerini talan etmek üzere gönderdiði iþgal ordularýnýn kendilerini özgürleþtirmeye, çaðdaþlaþtýrmaya, medenileþtirmeye geldiklerine iman ediyordu insanlar.
Her kes meftunu olmuþtu bu medeniyetin. Bir tür tek taraflý aþk iliþkisiydi bu. O kadar baðlanmýþtý insanlýk, bizzat kendi elleriyle bütün deðerlerini ona peþkeþ çekiyordu. Kendi medeniyetlerinin herhangi bir eserini kendi elleriyle yýkabiliyorlardý, altýndan çýkacak antika bir heykelciði batýlý birine tanrýsýna adak sunar gibi veriyorlardý.
Onunla bütünleþmek için can atýyordu insanlýk. Onun kendilerini coðrafi, tarihi, medenî açýdan kendisinin bir parçasý olarak görmesi için nelerini vermediler ki! Bu özlemle yanýp tutuþan insanlýk özgün kýyafetlerini attý önce, sonra dilini deðiþtirdi. Bin yýllardýr kullandýklarý alfabelerini bir kenara býraktýlar mesela. Tarihlerinin özellikle batýnýn kabul ettiði veya kabul edeceðini sandýklarý kýsýmlarýný, mesela inkarcý, putçu, ahlak yoksunu dönemlerini öne çýkardýlar. Buna karþýlýk kendilerini deðerli, anlamlý kýlan bütün kültürel, tarihsel varlýklarýný, tevhidi hatýrlatan dönemlerini, eserlerini özenle sakladýlar. Sýrf onun gözüne girmek için yapmadýk þaklabanlýk kalmadý. Batý medeniyeti "bir seyl-i huriþan"dý ve önünde kimse duramazdý.
Batý aydýnlanmasý o kadar büyüleyiciydi ki insanlar gönüllü olarak onun kölesi olmak için sýraya giriyorlardý. Batý, alternatifler de sunuyordu, hepsi eninde sonunda kendi efendiliðini, sahipliðini benimsetmeye, hazmettirmeye dönüktü bu alternatiflerin. On yýlda bir, yirmi yýlda bir yeni ideolojiler, yeni felsefi akýmlar boca ediyordu insanlýðýn üzerine. Mesela kendisinden kurtulmanýn yollarýný da yine kendisi gösteriyordu. Komünizminden kurtulmalarý için faþizmini, kapitalizminden kurtulmalarý için sosyal demokrasisini vesaire sunuyordu. Tabi sonunda yine batýnýn azat kabul etmez köleleri olduklarýný fark etmiyorlardý insanlar. Sadece Batýlardan Batý beðeniyorlardý. Biçare insanlýk þýmarýk, kibirli Batý medeniyeti denen düzmece tanrýnýn elinde bütün onurunu, haysiyetini, kiþiliðini, kimliðini kendi elleriyle ayaklar altýna alýyordu.
Ýþte bu becerikli, yetenekli dolandýrýcý medeniyetin çevirdiði numaralarýn sonu gelmiþ görünüyor. Çünkü artýk insanlarýn gözlerini boyayacak bir illüzyon gösteremiyor. Ýnsanlarýn senelerce tefekkür edip iþe yarar, diþe dokunur bir anlam çýkarmak için uðraþacaklarý aslýnda boþ bomboþ felsefeler sunamýyor. Son son, elinde kala kala cinsel sapkýnlýðý insanlýða dayatmak gibi bir zavallýlýk kalmýþ. Aydýnlatýcý objektiflerinin enerjisi tükenmiþ görünüyor. Ýnsanlýk henüz tam anlamýyla olmasa da asýrlardýr ütüldüðünün farkýna varýyor gibi.
Bu yüzden Afrika seyahatlerinde Fransýz Cumhurbaþkanýný azarlayan, fýrça çeken Afrikalý liderlerinin "sabah sabah yürek yiyip geldiklerini" düþünmeyin. Batý illüzyon medeniyetinin batmak üzere olduðuna dair bir "hiss-i kable'l vuku"dur onlarý konuþturan.
Muhteþem ordularýnla Afrika'ya, Asya'ya, Orta Doðu'ya medeniyet getiren Napolyon, insanlarý büyülemek için elinde cinsel sapkýnlýða özgürlük istemekten baþka bir þey kalmadý mý?
Yazýk! Baldýrý çýplaklar kalbini yakýyor farkýnda deðilsin.