Balıkçı lokantası deyip geçmeyin

İstanbul’un balıkçı lokantaları, bir zamanlar şairlerin, romancıların buluşma yerleriydi. Ünlü şair ve romancılarımızın adı, en çok vakit geçirdikleri dostlarla muhabbete oturdukları bu mekanların adıyla anılırdı. 

Şimdi bu mekanların adı, Kürt hareketinin geleceğinin tartışıldığı mekanlar olarak öne çıkıyor.

Kamuoyunda ‘Balıkçı’ ünvanıyla bilinen İlhami Işık’ın medyaya verdiği ilk söyleşilerden öğrendik ki, PKK/Devlet arasında ve çözüm amaçlı olarak gerçekleşen bir takım buluşmalarda mekan olarak kullanılan yer, İstanbul’da bir balıkçı lokantasıydı.

Kimler gelip kimler geçmedi ki o lokantadan..

Balıkçı’nın kim olduğunu yıllarca merak ettik durduk, sonra İlhami Işık olduğunu öğrendik. Işık, şimdi medyada siyasi yorumlar yapıyor ve dikkat çekici, ilgi yaratan yazılar yazıyor.

Şimdilerde de İstanbul’un Balıkçı lokantalarında İstanbullu gazeteciler ve Kürt politikacılar buluşmaları gerçekleşiyormuş..

Son olarak İstinye’de bir balıkçı lokantasında gerçekleşen buluşma medyada epey yer aldı.

O toplantıda gazeteci bir hanımefendinin, HDP lideri Selahattin Demirtaş’a, Öcalan’ın anlaşılan ‘amaca hizmet etmediği düşünülen tavırları veya pozisyonu’nu hatırlatarak, ‘Kandil’le aranızı bozmayın’ tavsiyesinde bulunduğu iddia ediliyor.

Olup bitenlere baktığınızda, HDP’nin, Kandil’le arasını bozma ihtimalini bile konuşmak abesle iştigaldir.

Ama her nedense, geçmişte karşısına geçip, ‘Kürtler’in de galiba biraz hakkı var’ diyemeyeceğiniz gazeteciler bugün, HDP ile Kandil’in arasının bozulmasından korkar hale geldiler!

Kürt siyasi zemininin emektarları, zahmetkeşleri gibi davranıyorlar ve o zeminin hiç değişmemesi için çaba gösteriyorlar.

Selahattin Bey, Kandil’e ayda en az bir defa gidiyor, Kandil’de sorunlar sabahlara kadar süren toplantılarla müzakere ediliyor. Bu gazeteci hanımın ya bunlardan haberi yok ya da bu hanım gazeteci, Kandil’e Selahattin Bey’den daha yakın..

Türk medyasındaki solcu-liberal tayfa içinde Kürt hareketine akıl verme ve ‘ayar çekme’ merakı, bir çeşit komiserlik yani, şaşırtıcı düzeylere geldi..

Medyada, Kürt hareketinin komiserleri gibi davrananların sayısı her geçen gün artıyor..

Leyla Zana Başbakan’la görüştüğünde ve Kürt sorununu Erdoğan çözer dediğinde, bir hanım akademisyen, hiç unutmuyorum, Diyarbakır’da ve bir Kürt sitesine verdiği röportajda, Leyla Hanım’ı kendi zemininden uzaklaşmakla suçlamış, yine İstinye toplantısına katılan gazetecilerden biri, Leyla Hanım’ın kendisini hayal kırıklığına uğrattığını yazmıştı. Leyla Zana’nın röportajı, işe bakın ki, bu gazetecinin yazdığı gazetede ve manşetten yayınlanmış olmasına rağmen. İnsanın kendi gazetesinde çıkan bir söyleşinin muhtevasına ilk günden muhalefet eden ilk gazeteci olması da herhalde bir ilkti..

Leyla Zana’yı Kürt zemininden uzaklaşmakla suçlayanlar şimdi de Selahattin Bey’e ‘Kandi’lle aranı açma’ tavsiyesinde bulunuyorlar.

Kürt’ten daha Kürt, Kandil’den daha Kandilci olmanın hikmeti nedir acaba?

Bu soruya verecek cevabınız yoksa, 2015 seçimlerinde siyasi tercihleriniz şaşabilir ve doğru karalar alamayabilirsiniz.