RÝGA’NIN ortasýndan geçen ve Baltýk Denizi’ne dökülen bir nehir var, adý Daugava. Eski zamanlarda bu nehirde balýk görünümünde bir cadý yaþarmýþ. Her yüz yýlda bir görünür ve ilk karþýlaþtýðý kiþiye “Riga tamamlandý mý?” diye sorarmýþ. Her kim ki cadýyý görür, hemen telaþla “Hayýr, henüz deðil!” yanýtýný verirmiþ. Bu yanýtý alan cadý nehrin dibine geri dönermiþ. Olur da biri evet Riga tamamlandý dese þehrin sular altýnda kalacaðýna inanýrlarmýþ. Genç arkadaþým Anita hikayeyi anlattýktan sonra “Bu yüzden Riga’da sürekli yenilenen binalar olduðunu görürsünüz. Çünkü sevgili kentimizin sular altýnda kaldýðýný görmek istemeyiz!” diyor.
Tarihi çok eski dönemlere gidiyor Riga’nýn. 800 bin nüfusuyla Baltýk ülkelerinin en büyük kenti olan Riga, Alman Art Nuoveau tarzýnýn (Almancada Jugenstil) en güzel örneklerinden biri olduðu için UNESCO tarafýndan 1997’de Dünya Kültür Mirasý listesine alýnmýþ.
YÜRÜYEREK GEZEBÝLÝRSÝNÝZ
Riga’nýn kuruluþunda 12’nci yüzyýlda kente gelen Alman tüccarlarla misyonerlerin payý büyük. Alman mimarisinin en önemli binalarýndan Melngalvju nams (Karakafalýlarýn Evi-Blackhead’s House veya House of Moors) 1334’te inþa edilmiþ. 1522’de 19’uncu yüzyýla kadar defalarca restorasyon geçiren bina, II. Dünya Savaþý sýrasýnda moloz yýðýnýna dönüþtüyse de yeniden inþa edilerek bugünlere ulaþmýþ. Bu bina Riga’daki tüm derneklerin toplantý ve balolarý için kullanýlýrmýþ ancak 17’nci yüzyýla gelindiðinde bu gruplardan sadece biri halen iþlevini sürdürüyormuþ: Karakafalýlar Cemiyeti (The Blackheads’ Society). Binanýn koruyucu azizlerinden biri olan Romalý lejyoner St. Mauritius’un siyah baþlýðý cemiyetin sembolü olduðu için topluluk, bu adla anýlýr olmuþ. Bugün halka açýk olan bina, Riga’yý ziyaret edenlerin görmek istediði ilk yerlerden biri.
Leton arkadaþým Iveta Gribuste, 42 yaþýnda bir bilgisayar uzmaný. Riga’da doðup büyümüþ. Riga’ya vardýðýmda beni otobüs terminalinde karþýladý ve birlikte kent merkezine gittik. Gezimize Melngalvju nams, belediye binasý ve turist ofisinin bulunduðu meydandan baþladýk. Riga, yürüyerek gezilebilecek bir kent. Biz de bol bol yürüdük. Kah daracýk sokaklarda, kah nehir kenarýnda, kah meydanlarda. Karnýmýz acýktýðýnda Rozengrals adlý restorana girdik. 1293’te þarap mahzeni olarak inþa edilen bina özellikle turistlerin ilgisini çeken bir restorana dönüþtürülmüþ. Kendinizi Ortaçað’da hissediyorsunuz. Mekan sadece mumlarla aydýnlatýlýyor, fonda Ortaçað müziði var ve servisi o dönemki kýyafetler içindeki garsonlar yapýyor. Tabaklar seramik, yemekle getirilen ekmekler Ortaçað tariflerinden uyarlanarak hazýrlanmýþ baharatlý minik bazlamalar, yemekler ise yine o günlere özgü.
Riga haritalarýnda önerilen bir turistik tur var. Eski kent merkezindeki en önemli binalarý görmek için bu turu tamamlamak yeterli. Ancak tarihin içinde kaybolmadan kenti tepeden görmek isteyebilirsiniz. Böylece Daugava nehri, Pilsetas kanalý ve kanal boyunca düzenlenmiþ parklar, Esplanade ve içindeki Rus Ortodoks Katedrali, baðýmsýzlýk anýtý ve Riga’nýn tarihi binalarýna tepeden bakma þansý bulursunuz. Bunun için Reval Otel’i ziyaret etmeniz yeterli. Asansörle 26’ncý kattaki bara çýkýn ve ister kendinizi serin veya sýcak bir içecekle ödüllendirin, ister öðle veya akþam yemeðinizi yiyin.
Riga’da görülmesi gereken yerler arasýnda pek çok kilise ve katedral var. Letonya’nýn en büyük ibadet yeri olan ve 1200’lü yýllarda inþa edilen St. Peter Lutheran Kilisesi, Riga’nýn en eski binalarýndan St. George Kilisesi, önceleri bir Dominikan manastýrý olan St. John Lutheran Kilisesi, Baltýk ülkelerinin en büyük katedrallerinden biri olan Riga Dome Katedrali ve 1200’lerde Riga kent duvarlarýnýn dýþýnda bulunan St. Jacob’s Katedrali yürüyüþ yolunuz üzerinde karþýnýza çýkacak en önemli dini yapýlar. Bugün din Letonyalýlarýn hayatýnda önemli bir yer tutuyorsa da Rus döneminde neredeyse yasakmýþ. Iveta, 1990 öncesinde dine ilgi duyanlarýn Sibirya’ya gönderildiðini, bu yüzden insanlarýn ibadetlerini büyük bir gizlilik içinde yapabildiklerini, tanrýnýn adýnýn ise pek çok evde geçmediðini anlattý. Iveta’nýn pek çok sorusu 25 yaþýna kadar yanýtsýz kalmýþ. 1991 yýlýnda Doðu blokunun çökmesiyle din serbest hale gelmiþ. Ýnsanlarýn inanç düzeyini görmek için pazar günü kiliselere, katedrallere gitmek gerek. Böylece yediden yetmiþe Letonyalýlarýn tutkuyla dine sarýldýklarýný görürsünüz. Sadece dine deðil, batýl inançlara da sarýlmýþlar. Örneðin evlenen çiftler kentin köprülerine birer kilit takýyor, evliliklerinin saðlam ve uzun ömürlü olmasý için. Kilit ne kadar büyük ve saðlamsa iliþkilerinin de o kadar uzun süreceðine inanýyor olmalýlar çünkü çok iri kilitler de var köprü üzerinde.
Bu kadar yürüyüþten sonra güzel bir çayý hak ettiðinizi düþünüyorsanýz gelin yeþillikler içinde bir fincan çay içelim. Riga’nýn en özellikli çay evi Tejnica, Kronvalda Parký içinde yer alýyor. Ufacýk bir ahþap yapý. Dünyanýn pek çok yerinden gelen çaylar ve vitrindeki tatlýlar arasýndan seçiminizi yapabilirsiniz. Çay içmek yerine karýn doyurmak niyetindeyseniz Leton mutfaðýndan zengin örnekler sunan Lido restoranlarýndan birinde alýn soluðu.
Letonya mutfaðý ekmek ve süt ürünleri aðýrlýklý ancak Letonyalýlar bahçelerinde yetiþtirdikleri veya doðadan topladýklarý yabani bitkilerden de bolca yararlanýyor. Temel gýdalarý buðday, yulaf, karabuðday, arpa, bezelye, patates ve pancar. Tütsülenmiþ, tuzlanmýþ veya taze balýk deniz kenarlarýnda yaþayanlar tarafýndan çok tüketiliyor.
KENTÝN KALBÝ PAZARDA ATIYOR
Bir yer daha var ki onu ziyaret etmeden Riga’dan ayrýlmayýn. Burasý þehirlerarasý otobüs terminalinin hemen arkasýnda, her gün açýk olan bir pazaryeri: Central Tirgus. 1930’dan beri içinde beþ bina bulunan, toplam 72 bin metrekarelik alanda hizmet veren Central Tirgus, sadece Baltýklarýn deðil, Avrupa’nýn da en büyük pazaryerlerinden. Ülkenin deðiþik bölgelerinden gelen üç bin kadar satýcý çiçek ve aðaç fidelerinden yumurta ve ete, sebzelerden mantarlara, meyvelerden süt ürünlerine pek çok þey satýyor. Ayrýca envai çeþit çiçek, ekmek ve hamuriþiyle aklýnýza gelebilecek her tür tarýmsal ürünü bulabilirsiniz burada.
Baltýk ülkelerinin tümünde göze çarpan yoksulluk burada da gözünüzü alýyor. Özellikle emeklilerin gelirleri çok düþük olduðu için kadýnlý erkekli pek çok yaþlý satýcýyla karþýlaþýyorsunuz. Kimi ormandan topladýðý meyvelerle mantarlarý getiriyor, kimi bahçesinden çiçek, kimi doðadan topladýðý aromatik otlar, kimileri ise evlerinde hazýrladýklarý peynir, sos, reçel ve turþularý satarak ay sonunu getirmeye çabalýyor. Galiba gerçek Letonya’yla bu pazaryerinde karþýlaþýyor insan. Rus döneminden kalma bir ürkeklik, fakirliðin oluþturduðu derin çizgiler, sevecen ancak tedbirli ve mesafeli bakýþlar...
Gidecekseniz yazýn gidin
TÜRKÝYE ile ayný saat diliminde olan Riga, Letonya’nýn baþkenti ve en eski kentlerinden biri. Schengen vizesiyle giriþ yapýlabilen ülkenin para birimi Lat (1 LVL=3.28 TL), resmi dili ise Letonyaca (Rusça bilenlerin sayýsý yüksek çünkü kent nüfusunun neredeyse yarýsý Rus). Letonya’ya seyahat etmek için en iyi zaman yaz aylarý. Ekim-kasým aylarý yaðýþlý, kýþlarý ise karlý ve soðuk. THY ve Air Baltic Ýstanbul’dan Riga’ya uçuyor ancak bölgede iseniz diðer Baltýk baþkentleri Tallinn ve Vilnius’tan otobüs veya uçakla, Oslo’dan ise feribotla ulaþabilirsiniz. Uçakla geldiyseniz havaalanýndan þehir merkezine otobüs (0.40 LVL) veya taksiyle (ortalama 10 LVL) ulaþabilirsiniz.
NEREDE KALINIR?
RÝGA’DA her bütçeye göre konaklama olanaðý var. Riga Otel ve Restoran Birliði’nin (www.lvra.lv) sitesinde yýldýzlý otellerin yaný sýra farklý arayýþlarý olan turistler için pansiyon, motel, SPA, kamping ve hostel adresleri mevcut. Rigalýlara sorduðumda iki otelden bahsettiler. Ýlki Albert Hotel. Adýný Einstein’dan alan otel, modern tasarýmý, manzarasý, þýk odalarý ve Leton mutfaðýna has lezzetler sunan restoranýyla sevilen bir mekan. Reval Hotel ise Riga’nýn en muhteþem kent manzarasýný sunuyor.
FESTÝVALLERDEN FESTÝVAL BEÐEN
Þubat - Uluslararasý Buz Heykel Festivali (Jelgava).
Mart - Uluslararasý Çizgi Film Festivali (Riga).
Nisan/mayýs - Uluslararasý Baltýk Bale Festivali (Riga).
24 Haziran - Tarihi Yazdönümü Festivali (Jani).
Temmuz - Uluslararasý Müzik Festivali ve Saulkrasti Caz Festivali (Riga).
Aðustos - Uluslararasý Ortaçað Müzik ve Sanat Festivali (Cesis).
Amberden yapýlan takýlar var
“BALTIK’ýn altýný” diye bilinen amberden yapýlmýþ takýlar, siyah seramik ürünler, tahta mutfak eþyalarý, yün örtüler, giysiler, geleneksel kostümü içinde mini bebekler, Laimas çikolatalarý, kimyonlu bir tür yerel peynir (Kimenu siers) ve siyah ekmek... Letonya’dan satýn alýnabilecek hediyelik eþyalar.