Balyoz’a neden inanmýyorlar?

Bakmayýn siz þimdi dengeler deðiþtiði için darbeyi açýktan savunamadýklarýna.

En son 27 Nisan akþamý gördük ki, “e caným olacaðý buydu”, “AKP de çok yanlýþ yapmýþtý” korosuyla eski günlere dönmeye her an hazýr bir medya var.

Türkiye’de hep böyle olmuþtur. Devletçi sermaye, ordu ve medya birlikte çalýþmýþtýr.

Oligarþi medyasý, þimdiye kadarki bütün darbe ve muhtýra süreçlerinde ortamý hazýrlama ve sonrasýnda meþrulaþtýrma görevini baþarýyla yürütmüþtür.

Bugün hava müsait olmadýðý için, kestirmeden darbeyi deðil, darbe sanýklarýný savunuyor. Ve ortalama zeka sahibi herkesin fark edeceði gibi, bunu yaparken motivasyonlarý “adil yargýlanma hakký” falan deðil. Týpký bugüne kadar hiç olmadýðý gibi; týpký bugün de baþka davalarda olmadýðý gibi.

**

Hakkýný verelim, uzun bir yayýncýlýk ve propaganda tecrübesine sahip oligarþi medyasý, okuyucuyu yönlendirme konusunda karþýsýndaki medyadan çok daha baþarýlý. Mesajý dolaylý anlatýmla, alt metinlerle vermeyi iyi biliyor.

Ama her zaman böyle olmayabiliyor bu. Özellikle kritik anlarda, söz konusu medyanýn bazý kalemleri, adeta refleksif biçimde, baþka bir ruh haline bürünüyorlar.

Týpký heyecanlanýnca anadiline veya þivesine dönen insanlar gibi, onlar da normal zamanlarda baþarýyla konuþtuklarý demokrasi dilini bir yana atýp, çok daha kitabýn ortasýndan biçimde, oligarþinin ve militarizmin diliyle konuþmaya baþlýyorlar.

Ve bu çok iyi oluyor.

**

Ýnsan haklarý savunucularýna sýkça yapýlan bir uyarý vardýr. Haklý bir uyarýdýr bu. “Haklarýný savunduðunuz maðdurlarla özdeþleþmeyin” denir.

Galiba ayný uyarýyý bugün oligarþi medyasýna ve partisine de yapmak gerek.

“Tamam, Ergenekon, Zirve ve Balyoz’da, bu davalarý itibarsýzlaþtýrmak için elinizden geleni yaptýnýz. Tamam, darbe sanýklarýný savunmak için elinizden geleni yapýyorsunuz. Ama abartmayýn, komik oluyorsunuz” demek gerek.

Balyoz Davasýndaki tutumlarýna bir bakýn. Köprülerin altýndan ne sular akmýþ, onlar hala ilk günkü sanýk avukatý diliyle “her þey yalan” demeye getiriyorlar.

Sahte olduðunu ileri sürdükleri belgeler üzerinden, davadaki bütün bilgi, belge, ifade ve delilleri mahkum etmeye çalýþýyorlar, delillerin tartýþma konusu olmayan bölümünden veya Çetin Doðan hakkýndaki AÝHM kararýndan hiç söz etmiyorlar.

Oysa onlar “yapýlan seminerdi” derken, dönemin genelkurmay baþkaný “amacýný aþtý” diyor. Onlar “darbe planlandýðý yalan” derken, Aytaç Yalman “darbeyi asýl ben engelledim” diyor.

Türkiye’deki yanlýþ kurumsal dayanýþma kültürüne raðmen Hilmi Özkök herkesin anlayabileceði kadar açýk bir dille sanýklar aleyhine tanýklýk yapýyor, ama o gazetecilerden biri, göz göre göre “aslýnda öyle demek istemedi” diyor. Çünkü Özkök’ün kendisiyle polemiðe girmeyeceðini, olsa olsa dolaylý olarak tekzip edeceðini biliyor.

**

Ben oligarþi medyasýnýn darbe sanýklarýndan yana durmasýný anlayabiliyorum.

Bu yüzden de “Salonda ‘baba’ ve hýçkýrýk sesleri” (Vatan) türü ifadelerle sanýk yakýnlarýnýn acýsýný sömürmeleri veya “Bu savunmaya raðmen 16 yýl” (Hürriyet) türünden, mahkemenin kararýný sanýk avukatlarýnýn diliyle “haber”leþtirmeleri beni þaþýrtmýyor.

Ama bunun bile bir düzeyi olur.

Balyoz Kararýnýn açýklandýðý günün akþamý CNN Türk’te Orhan Kemal Cengiz’le tartýþan Ezgi Baþaran’ýn halini hatýrlýyorum.

“Plan seminerini bence asker kendi içinde yargýlamalýydý” diyor. Bunu söylerken þaka yapmýyor.

Ýzleyiciyi unutmuþ, adeta bir münazarada gibi, o an aklýna gelenlerle, tartýþtýðý kiþiyi sýkýþtýrmaya çalýþýyor. Öyle ki, tartýþmanýn bir yerinde, Orhan Kemal’in argümanýný “yanlýþ anlayýp” kendi tezini desteklemek için manipüle ediyor. O da nezaketinden “benim söylediðimi çarpýttýn” yerine “benim söylediðimi aþýrý yorumladýn” diyor.

Ne diyor ayný gazeteci Balyoz ile ilgili yazýsýnda?

“Bir karar verilmiþti. Uygulanacaktý. Çetin Doðan ve yakýn silah arkadaþlarýndan Ankara’nýn davetlerinde ‘Ýrtica geliyor’ diye ileri geri konuþmanýn, 28 Þubat dönemindeki giriþimlerinin ve tabii görüþ ve düþüncelerinin rövanþý alýnacaktý.”

Yani ne kedi girmiþ, ne zarar etmiþ! Yazýsýndan öðreniyoruz ki Çetin Doðan da bir fikir suçlusuymuþ. Onu yargýlayanlar da “rövanþist” ve dahasý bundan zevk alýyorlar. Öyle ki bunu sadece ordunun geri kalan muvazzaflarýna ders olsun diye deðil, “rövanþ almanýn zevki için” de yapýyorlar.

Roni Margulies harika yakalamýþ. Gerçekten Ertuðrul Özkök gurur duyabilir onunla. Ama onun sofistikasyonundan uzak, ürkütücü bir nefret bu ve sahiden saðlýklý bir bakýþ deðil.

Ama bunun ortaya dökülmesi çok iyi.

Özellikle onun gibileri söylemlerine bakýp demokrat sanan okuyucular için.

**

Oligarþi medyasý, Ergenekon Davasý’nda ne yaptýysa, Malatya Davasýnda JÝTEM’in üstünü nasýl örtmeye çalýþtýysa, Balyoz’da da “davadaki çeliþkiler”e “zoom”luyor.

Böylece o davalarýn özünü gözden kaçýrmaya çalýþýyor.

Ayný durum oligarþinin partisi için de geçerli. O da darbe sanýklarýna kategorik destek veriyor, mahkemeyi, bütün bir yargý sürecini ve suçlamalarý peþinen, onlar adýna ret ediyor. Askerler bile her þeyi toptan reddetmezken, CHP adeta “hayýr, siz yapmýþ olamazsýnýz” diyor.

Çok muhtemeldir ki, derin davalardaki sanýklarýn darbeye teþebbüs ettiðine inanmadýðý için deðil, tersine, inandýðý için savunuyor onlarý.

Avrupa’da sürekli bu davalarý eleþtiriyor; Brüksel’e bu yönde “bilgi notlarý” gönderiyor.

“Yeni CHP”nin mümkün olabileceðine umut baðlayanlara duyurulur.

**

Elbette onlarýn motivasyonu veya çifte standardý bizim için ölçü olmamalý.

Ergenekon, Zirve, Balyoz ve diðerleri…

Ben bu davalarý özü bakýmýndan son derece ciddi ve önemli buluyorum.

Bu davalarý yakýndan izleyen, görüþlerine deðer verdiðim tek bir insan haklarý hukukçusunun da bugüne kadar bu davalara esastan karþý olduðuna rastlamadým. Bu davalarda hiçbir sorun yoktur diyene de. Hiç kuþkusuz Türkiye’deki diðer davalar gibi bu davalar da bir takým sorunlar içeriyor.

Bu davalarýn önemini kabul etmek, onlarýn sekteye uðramasýna karþý durmak, sanýklara iliþkin kanaatlerimiz ne olursa olsun, adil yargýlanma hakkýný onlar için de savunabilmek ve bu davalarýn hukuka uygun biçimde sürmesi için onlarý her an, milyonlarca gözle izlemek gerek.

Çünkü bunlar sadece Türkiye demokrasisi için kader davalarý deðil, ayný zamanda hepimiz için hayat memat meselesi.

Benzetme yapmýyorum, birileri Ýstanbul’un üstüne çökmekten bahsediyor, yani kelimenin gerçek anlamýyla hayat memat meselesi!..