Eskiler buna ‘hacâlet’ derlerdi; yani utançtan yere bakma durumu... Benim þimdiki ruh halimi en iyi anlatan sözcük bu: Hacâlet... Her gün okuduðum gazetelerde kerli ferli yazarlarýn yazdýklarýný okudukça, ayný mesleðin insanlarý bilindiðimiz için, baþýmý önümden kaldýramýyorum...
Bir basketbolcu öyküsü sundular önce... Milli takým açýklandýðýnda listede onun ismi yokmuþ... Kimbilir baþka hangi oyuncularýn da ismi yoktu; ama onunki özel bir isim olmalý ki, derhal üzerine atladýlar... Gezi Parký eylemlerine sempatiyle baktýðýný açýklamýþ olduðu için, önce ima yoluyla, sonra açýk açýk hükümetten ‘veto’ yediðini iddia ettiler... Kimler? Kendilerini hâlâ ‘merkez medya’ sanan gazetelerin kendilerini ‘önemli’ sayan yazarlarý...
“Anlarsýnýz ya!” ile baþlayýp iþi “Basketbol sponsoru bankanýn haber kanalýnýn mikrofonunu yere çaldýðý için, sponsor banka da aðýrlýðýný koymuþ olabilir” noktasýna getirdiler...
Bir milletvekili, hem de sanatçý ve kadýn bir milletvekili, “Falancayý ‘Alevi’ olduðu için futbol milli takýmýna almýyorsunuz, Cenk’i de direniþçi olduðu için... Yandaþ olmayan herkes düþmanýnýz... Ýleri demokrasiniz bu...” diye mesajda attý...
Peki gerçek ne?
Gerçeði eleme maçlarý için takýmla Ýtalya’ya giderlerken menajer açýkladý: Meðer Hoca’nýn tercihiymiþ... Tanjevic Hoca daha önce de ‘Almayacaðým’ demiþ ve almamýþ... “Tamamen Tanjevic’in verdiði karar...”
Eskiden olsa imayla veya açýk açýk yalan yazanlara ikinci bir þans tanýnmazdý basýnda... Þimdi kime anlatsam, “Bu da bir þey mi, Hürriyet yazarlarýnýn daha neler yazdýklarýný okumuyor musun?” cevabýný alýyorum.
Dün birinin sütununda bir öz-yalanlama yer aldý...
Beyoðlu esnafý adýna açýklama yapan birinin iþyeri açýklamadan bir saat sonra üç günlüðüne kapatýlýnca, gazetenin orta sayfasýnda en geniþ yeri iþgal eden yazar, içinde “Faþizan bir uygulama” ithamý da bulunan zehir zemberek bir þeyler yazmýþtý. Belediye’nin Gezi Parký eylemlerini desteklediði için adama böyle bir ceza verdiðine inandý gazetenin okurlarý...
Ýþin gerçeði ise þu: Ýþyerine kapatma cezasý verme iþlemi nisan ayýnda baþlamýþ... Kararý öðrenen adam uyanýkmýþ, belediyeyi zora sokmak için derhal o açýklamayý yapmýþ...
Medyada kaç kiþi uyanýk vatandaþýn yönlendirme amaçlý çýkýþýnýn peþine takýldý, bir bilseniz...
Vahim mi vahim, ama daha vahimi de var...
Atýþ serbest ve medyayý yönlendirme amacýyla faaliyet gösteren bildik tezvirat merkezi uydurma haberleri birbiri ardýna devreye sokuyor... Bunlardan biri de, Gezi eylemleri sonrasýnda gözaltýna alýnan bir grubun âdi suçlularla ayný koðuþlara konulduðu haberi... Kadýnlarý fâhiþeler ve hýrsýzlarýn, erkekleri câniler ve dolandýrýcýlarýn koðuþlarýna týkmýþlar...
Hürriyet’in eski yönetmeni olan yazarý mal bulmuþ maðribi gibi derhal bu uyduruk haberin üzerine atladý. Neler, neler yazmadý ki... Okurken yüzümün kýzardýðýný hatýrlýyorum.
Yüzümün kýzarmasýnýn sebebi, yazdýklarýnýn daha önce de haberleþtirildiðini ve Adalet bakanlýðý tarafýndan derhal tekzip edildiðini bilmemden... Bakanlýðýn internet sitesine bakma zahmetine katlanmasýný beklemezdim de, hiç deðilse “Acaba?” kuþkusuyla etrafýna sorabilirdi...
“Kendisini gazetesinde zor duruma düþürmek isteyenler olmalý ki, düþtüðü zavallý durumu hatýrlatan da çýkmamýþ” diye düþünmüþ ve üzülmüþtüm.
Sütununda ayýbýný yüzüne vuran bakanlýk yalanlamasýný yayýmlamakzorunda kaldý dün...
Akýl alýr gibi deðil, ama gerçek... Medyada kendilerini hâlâ ‘saygýn’ sayan nicelerinin akýllarý dümura uðramýþ durumda; her söylenene inanýyor, her önlerine sunulaný aktarýyorlar... Ertesi gün ‘öz-yalanlama’ ile okur karþýsýna çýkmanýn ayýbýný yaþamayý göze alarak...
Ne diyeyim ben bu iþe, bilemiyorum... Olaný günlük Türkçe’de hiçbir sözcük karþýlamadýðý için de, eskinin ‘hacâlet’ sözcüðüne sýðýnmam gerekiyor...
Yok mu bunlara “Ne yapýyorsunuz çocuklar” diyecek biri? Hep birlikte elele batýyorlar...