Bugünlerde ‘sözde’ veya ‘özde’ olmak meselesi yeniden gündeme oturdu.
Hatýrlayalým, 2007’nin 28 Nisan gecesinde, zamanýn Gen. Kur. Baþkaný, (adý neydi, unutuldu gitti, deðil mi?) yayýnladýðý bir muhtýra ile, ‘Cumhurbaþkanlýðý konusunda Çankaya’ya çýkacak olan kiþinin ‘Sözde deðil, özde atatürkçü olmak gerekir..’ diye laflarla ortalýðý birbirine katacaðýný sanmýþtý.
‘Muhtýra’, ihtar etmek fiilinin yapýldýðýný anlatýr.
‘Askerî muhtýra’ ise, bir kanun düzeninde, askerin, en üst sözü söylediði mânasýný anlatmak demekti.
O ‘askerî muhtýra’larla kaç askerî darbe olmuþtu, deðil mi?
Ama, o 28 Nisan 2007 Muhtýrasý’nýn Tayyib Erdoðan isimli bir granit iradeye çarpýp parçalanacaðýný tahmin edememiþlerdi, Muhtýracý generaller.. Halbuki, gece yarýsý o muhtýra okunduktan hemen sonra tv. kanallarýnda ‘ekran bülbülleri’, muhtýracýlarýn hoþuna gidecek þekilde dehþetli yorumlarla nasýl da ‘þakýma’ya baþlamýþlardý..
Gecenin geç saatlerinde Baþbakan Erdoðan, Hükûmet üyelerini topluyor ve ‘muhtýra’nýn reddedildiðini dünyaya resmen duyuran bir bildiri yayýna hazýrlanýyordu.
Ama, o bildiriyi kim okuyacaktý?
Kabinenin en önde gelen isimleri, ‘Efendim, Baþbakan olarak siz okuyunuz..’ dediklerinde Tayyib Bey, ‘Ben niye okuyayým? Ben baþbakaným, o benim memurum.. Dünya karþýsýnda kendi ‘memur’umla tartýþmaya mý gireceðim?’ diyor ve ‘muhtýra’yý reddeden bildirinin Hükûmet Sözcüsü tarafýndan okunmasýna karar veriliyordu. O zaman, bu geliþmeleri, sabaha kadar Almanya’dan izliyordum ve bazý arkadaþlar, ‘Haydi bakalým, 28 Þubat 1997 Askerî Darbesi’ne karþý çýkýlmasý teklifinde bulunan Erdoðan þimdi n’apacak, göreceðiz?’ diyorlardý.
O ‘Muhtýra’yý veren, o, ‘Küçük daðlarý ben yarattým’ havasýndaki Genelkurmay Baþkaný ise, o gece Baþbakan Erdoðan’ýn telefonuna bile çýkamamýþtý. Ve, sabah olunca ortalýkta o ‘muhtýra’dan eser kalmamýþ ve 3 gün sonra, Dolmabahçe’de Baþbakan Erdoðan’ýn karþýsýnda selâm çakmýþtý. (Daha sonraki yýllarda, ‘Ergenekon Yargýlamalarý’ sýrasýnda, Jandarma Ýstihbaratý’nýn baþýndaki Levent isimli bir tümgeneral, o kiþiye, ‘Þerefsiiiiz!.. Mâdem, sonunda selâm çakacaktýn, niye yayýnladýn o muhtýrayý?’ diyecekti..)
Evet, Erdoðan buydu.. Ve o zaman onun bu çelik iradesini görenler, ‘15 Temmuz 2016 Darbe Hýyaneti’ öncesinde benzer bir mukavemetle karþýlaþabileceklerini düþünecek kadar akletmiþ olmalýlar ki, bu kez, o iradeyi bombardýman uçaklarýyla, tanklarla Meclis’i, önemli merkezleri ve minarelerden gece yarýsýnda yükselen ‘Allah’u Ekber!’ sadâlarýyla diye tanklarýn karþýsýna çýkan halký ezebileceklerini sanmýþlardý.
Evet, Erdoðan bu yola çýkarken, ‘Kefenimizi giydik de çýktýk biz bu yola..’ diyecekti ve kitlelerin inandýðý bir lider olduðunu göstermiþti ve o kitleler de, kendilerine inanan bir lider bulduklarýnýn itminaný içindeydi.
Þimdi, bu konuyu yeniden niye mi hatýrladým?
‘15 Temmuz Darbe Hýyaneti’nde Erdoðan’ýn çelik iradesini görüp týrsan muhalefet lideri KK, evvelki gün, þimdi adý bile unutulan bir eski Gen. Kur. Baþkaný’nýn ‘sözde’ ve ‘özde’ laflarýndan aldýðý bir kelimeyle, C. Baþkaný Tayyib Erdoðan’ýna ‘sözde C. Baþkaný’ diye nitelemiþ.. Günlerdir, bu, ‘sözde.. ‘ nitelemesi etrafýnda tartýþýlýyor.
Seviyesizliðin de ötesinde bir ‘çukur’luðu temsil eden o sefil anlayýþ karþýsýnda, söylediklerim bir Erdoðan övgücülüðü deðil, verilen bir çetin mücadelenin bir sembol þahsiyetine iþaret etmektir. Bu halk, daha ne Erdoðan’lar çýkarýr, bu inançla..
Evvelki gün, Fatih- Bâlið Paþa Caddesi’nden vitrinlere baka-baka geçiyordum. 2-3 kiþi dükkanlarý önünde oturmuþlar, bu konuyu yüksek sesle tartýþýyorlardý. Birisi, ‘Ne o yavv, Cumhurbaþkaný eleþtirilemiyecek mi hiç? Kendisini Atatürk mü sanýyor?’ demez mi? Ýþte ‘anahtar kelime’ buydu..
Tövbe- tövbe..
Geçen gün, kendi ‘bilmem nesi’ni yediðini söylemesiyle, ilminin zirvesine çýkan (!) bir jeolog prof.’uyla yapýlan bir videosunu dinledim.. Bu kiþi ailesinin Müslüman, namazýnda-niyazýnda olduklarýn söylüyordu. Henüz lise çaðlarýndayken ateistçe fikirlere baðlanmýþ, ama, evlerinde tam bir özgürlük varmýþ.. ‘Bizim evde tabu yoktu, her þey konuþulabilir, tartýþýlabilirdi; bir tek tabu vardý, Atatürk.. Ona asla laf söyletilmezdi..’ diyor.
‘Ýþte anahtar kelime, bu..’ dedim yine, kendi kendime..
Bu kiþi, baþkalarýnýn kutsal’ýna istediði gibi laf ediyor; ama, ailesinden aldýðý bir tuhaf ‘terbiye’ ile kendi ‘kutsal’ýna, ‘tabu’suna laf edilmesine asla tahammül gösteremiyor bugün de..
Aslýnda, muhalefet lideri KK’nun anlayýþý da ondan farksýz.. Kendi dünya görüþünün 19 senedir, yenemediði bir rakibini, ‘sözde..’ diye, aklýnca istihza konusu yapmaya çalýþmýþ . Ve, laflarýnýn altýnda ‘resmî ideoloji ikonu’ ile korkutabileceði zanný var.. Ama, bunun için seçtiði silah, alay, istihza.. Düþünmeden gülmeyi âdet edinmiþler arasýnda da alýcýsý bol olan etkili bir silâh..
Bu kiþi, bu nitelemeyi kullanmayý bundan sonra da sürdüreceðini açýklamýþ..
Daha önce de, ‘Bunlarda vallahi-billahi din-iman yoktur..’ diyordu; hangi din’i kasdediyorsa..
Erdoðan’ý bu zamana vurmak için kullandýðý bütün çaba ve silâhlarýn geri teptiðini gören muarýzlarý, þimdi istiza’dan medet umuyorlar. Ýstihza, bir intýkad/ tenkýd ya da eleþtiri deðil, baþka bir þeydir..
Þahsen, bu yönteme cevap verilmesini bile zait görürüm. Çünkü, çirkinlikte yarýþ olmaz. Belki en güzel cevabý, þair ‘Nef’î’nin 400 yýl önceki mýsralarýyla vermek olurdu:
‘Bize ‘kâfir’ demiþ, Muftî Efendi,
Tutayým, ben ona diyem ‘muselmân’
Vardýkda yarýn Rûz-i Cezâ’ya..
Ýkimiz de çýkarýz orda yalan..’
Bu þiirdeki, ‘kâfir’ ve ‘muselman’ kelimelerinin yerine, siz, ‘sözde..’ ve ‘gerçek’ kelimelerini, Muftî yerine de Kemâl kelimesini yerleþtiriniz; bakýnýz ne çýkýyor ortaya..