Bilmem siz de rastladýnýz mý; 19 Mayýs vesilesiyle gazetelerdeki yazýlarýn birinde meþhur Bandýrma’nýn baþýna gelebileceklerden, Ýngiliz komplolarýndan söz eden bir yazý yayýnlandý. Üzerinde ‘önemle’ durmayý gerektiriyor.
Bandýrma’nýn daha yolun en baþýnda baþýna neler gelebileceðine iliþkin bir yazýyý geçende okuyunca; tamam dedim; eski öyküler ve efsaneler gerçekten de artýk ulusalcýlara kesinlikle yetmiyor. Aksine, bütün o eski öykülerin yeterince kahramanlýk içermediðine kesin olarak inanmýþ olmalýlar ki, yeni yeni kahramanlýk efsaneleri yaratmak gerektiðine karar vermiþler.
1919'da gece görüþ dürbünü mü vardý
Efendim, yazýyý okuma fýrsatýný bulamamýþ olanlar için hatýrlatayým isterseniz; Bandýrma vapurunun hedefine varmamasý için kahpe Ýngilizler bir cinlik düþünmüþler ve vapuru batýrabilmek için rotasýnda bulunan deniz fenerlerinin yerlerini oynatarak, yani hakiki fenerleri söndürerek, onlarýn yerine de sahte fenerler donatarak, geminin Karadeniz sahillerinde kayalara çarpmasý için uðursuz bir operasyon gerçekleþtirmiþler.
Fakat o da ne, vapurdaki süvari Ýsmail Hakký (Durusu), daha Poyrazköy açýklarýnda iken sahte deniz fenerini hemen fark eder, tecrübesine dayanarak tabiî. Hele serdümen (Ali oðlu) Basri beyin, bunun yollarýndan saptýrýlmak için düzenlenmiþ bir oyun olduðunu anlamasý da tabiî yine hiç þaþýrtýcý deðil. Ancak akþam vakti dürbünle bakarak yanan feneri görebilmesi insaný hayli þaþýrtýyor doðrusu: Galiba Basri bey, gece görüþ dürbününe sahip! Yani 1919 yýlýnda gece görüþ dürbünü. Yok eðer normal dürbünse gece karanlýðýnda dürbünle etrafý görmek için Basri beye olaðanüstü bir ihsanda bulunulmuþ olmalý! Bu koþullarda zaten Bandýrma’nýn pusulaya gerçekten de ihtiyacý yokmuþ diyor insan gayri ihtiyari.
Karadeniz yolu çakma deniz fenerleriyle dolu
Ýngilizler yememiþler içmemiþler, bütün yolu deniz fenerleriyle aydýnlatmýþlar. Bu arada sanki baþkaca hiçbir gemi bu yolu kullanmayacakmýþ gibi. Ya o gece Karadeniz’deki diðer gemiler? Yazýda belirtilmiyor; ama kimbilir kaç gemici Ýngiliz kurnazlýðýný anlayamayarak, kayalara bindirdi, ne canlar yandý, kaç yetim geride kaldý. Her zaman söylerim, bir araþtýrma muhakkak derine inmeli; konunun bütün yönlerini kucaklamalý. Bu bakýmdan yazarýn araþtýrmasýnýn eksikliðini belirtmek benim için bir görevdir. Umarým Ýngilizler bu operasyonu önce kendi gemilerine, daha sonra da müttefiklerine bildirmiþlerdir. Gerçi Ýngiliz arþivlerinde henüz bu yönde bir bilgi bulunamadý, ama olsun, belki de tamamen gizli tuttular. Bundan sonra adý “Operasyon Deniz Feneri” olsun. Diðer yandan, ikinci deniz fenerinin Damat Ferit Paþa tarafýndan konulduðu söyleniyor yazýda; yani burada da hain sadrazamla Ýngiliz oyunu bütünleþiyor tabiî olarak. Tam beþ kez muhtelif hainler, Bandýrma’nýn kayalýklara çarpmasý için bu çakma fener oyununu oynuyorlar, ama nafile. Bandýrma’nýn mürettebatý tecrübeli, elbette oyuna falan gelmiyor. Bu arada kömür azaldý diye Ereðli’ye yanaþmalarýna pek aklým ermedi doðrusu. Neden Ýstanbul’da yeterli kömür stoku yapýlmadýðýný asla bilemeyeceðiz. Belki bu da komplonun bir parçasýydý; kömürcüler de muhtemelen satýn alýnmýþtý ve geminin kömür stoku yeterli deðildi.
Kalleþ Sinop feneri
Fakat sonuncu deniz fenerine gelindiðinde, hani þu Sinop’taki, fenerden ateþ açýlmasýn mý? Açýlmasýn diyenlere, maalesef açýlmýþ, ben yazýdan aktarýyorum. Meðerse hain Ýngilizler bu kez de yanýltmacýyý farklý kurmuþlar; torpidolarýnýn namlusuna deniz feneri süsü vermiþler ve yaklaþýnca da tabiî ateþe baþlamýþlar. Ama karavana. Gemidekiler de ateþe karþýlýk vermeden geçmemiþler. Kurmay binbaþý Hüsrev Gerede de tabancasýný çýkarmýþ ve saymýþ. Her ne kadar kendisi anýlarýnda hiç böyle olaylardan söz etmiyorsa da, bildiðiniz gibi, hakiki kahramanlar, kahramanlýklarýný asla yazmazlar ve söylemezler. Bilemeyiz yani.
Ah, þu salak Ýngilizler
Belki yazarýn kendi okuyucularýnýn aklýna gelmemiþtir, ama bütün bunlarý okuduktan sonra insanýn aklýna pek çok soru iþareti üþüþmüyor da deðil yani. Acaba neden Ýngilizler, Bandýrma vapurunun Samsun’a gitmesi için önce vize vermiþler? Sahi, yoksa siz bilmiyor musunuz; Atatürk ve Bandýrma Ýngilizlerden vize yani izin alarak yola çýkmýþtý. Þu salak Ýngilizler bir yandan vize veriyor, diðer yandan da Karadeniz deniz trafiðini tehlikeye atacak þekilde tam beþ tane çakma deniz feneri kurmaya çalýþýyor. Biraz akýllý olsalar, sadece vize vermeyerek Samsun yolculuðuna engel olabilirlerdi. Öyle yapmýyorlar; hem veriyorlar, hem de gemiyi engellemeye çalýþýyorlar; üstelik ayný anda! Ben her zaman demiþimdir; bu Ýngilizlerin aklý yoktur diye. Kuzum bunlar iki dünya savaþýný da nasýl kazandýlar dersiniz? Ama yazara sormak lazým gelir: Acaba bu da bir Ýngiliz oyunu mu yoksa? Belki de hep kaybettiler, fakat tarihe kazandýlar diye geçirdiler ve biz hala kazandýðýmýz bir dünya savaþýný kaybettik diye biliyoruz. Bu Ýngiliz kurnazlýðý meþhurdur arkadaþ; anlaþýlan savaþý kazanmýþtýk, fakat Ýngilizlerin denizlere, pardon tarihe olan hâkimiyeti yüzünden bu baþarýmýzý tarihe geçiremedik. Bakýn gençler bu konularý araþtýrdýkça daha ne gibi bilinmeyenler ortaya dökülecek. Bekleyin ve görün!
Basri’nin Önlenemeyen Yükseliþi
Basri beyin Ýngilizlerce tutuklanacaðý haberi üzerine Samsun’dan alelacele bir Amerikan gemisiyle New York’a geçtiðini saptadým. Bir daha yurda dönmesi nasip olmamýþ; fakat sordum soruþturdum; kendisinin ABD’de Fatoþ adýnda bir hanýmla evlendiðini ve bu evlilikten iki evlâdý olduðunu öðrendim. Hatta, ben de söyleyenin yalancýsýyým, aile hayatlarý meþhur Fatoþ’la Basri karikatürlerine ilham kaynaðý da olmuþ. Basri, meþhur Basri sandviçinin de mucidiymiþ. Sonra günümüzün McDonald’s þirketinin de kurucularýndan olduðuna dair bazý duyumlar aldým; fakat ben bunun biraz mübalaðalý olduðunu düþünüyorum. Yine de araþtýrmakta yarar var efendim. Tek merakým Basri’nin gece görüþ dürbününün patentini ABD’de alýp almadýðý; büyük bir ihtimalle Amerikan Savunma Bakanlýðý Pentagon bu yeni teknolojiyi Basri’nin dehasý sayesinde geliþtirmiþ de olabilir. Türklük dünyasý için iftihar edilecek iþte baþka bir buluþ daha.
Deniz kýzlarý niçin akla gelmedi?
Benim bir de merakýmý çeken nokta, Ýngiliz operasyonunda deniz kýzlarýnýn niçin hiç akla gelmediðidir. Oysa Karadeniz’in deðiþik noktalarýna yerleþtirilecek deniz kýzlarýnýn gemicilerin ilgisini çekmesi ve bu sayede Bandýrma’nýn deniz kýzlarýnýn tuzaðýna düþerek kayalara oturmasý ya da gemicilerin þehvetin tesirinde denize atlayarak boðulup gitmesi mümkün olabilirdi. Bununla ilgili bir film seyrettiðimi hatýrlayamadým, fakat bütün denizciler bilirler ki, deniz kýzlarý, yüz yýllar boyunca denizcilerin kâbusu olmuþtur. Ýngilizler birkaç “Ýngiliz muhibi” genç kýzý çakma deniz kýzý kýyafetiyle niçin Bandýrma’nýn karþýsýna çýkarmadýlar sorusu hala yanýtlanmayý beklemektedir.
Acaba Korsan öykülerinden esinlenilmiþ olabilir mi?
Sanýrým herkes hatýrlar, çocukluðunda muhakkak okumuþ ya da sinemada izlemiþtir; korsanlar, tabiî en kötü olanlarý, önce deniz fenerini basarlar, görevlileri etkisiz hale getirirler, deniz fenerini söndürürler, sonra kýyýda kayalýklarýn önünde ateþ yakarlar, böylece gemicileri yanýltarak, gemilerinin kayalýklara oturmasýný saðlarlar, ardýndan da masum yolcularý öldürüp, mallarýný çalarlardý. Sað kalanlar esir edilir, ancak yüklü bir fidye karþýlýðýnda serbest býrakýlýr ya da esir pazarýnda satýlýrdý. Jules Verne’nin romanýndan esinlenen “Dünyanýn Ucundaki Fener”i de mi seyretmediniz? Hani Kirk Douglas’la Yul Brynner’in oynadýðý. Acaba yazarýmýz bu filmden etkilenmiþ olabilir mi? Ýþte bir heyecanlý araþtýrma konusu daha.
OKUMA METÝNLERÝ
Ýþini ciddiye alanlar muhakkak Fethi Tevetoðlu’nun “Atatürk’le Samsun’a Çýkanlar” kitabýný okumalýdýr; piyade yüzbaþý Ýsmail Hakký Ede de dahil, Bandýrma’da bulunanlarýn yaþam öykülerini en geniþ ve ayrýntýlý olarak bu kitapta bulabilirsirniz. Maalesef yeni baskýsý nedense yapýlmadý; bu bakýmdan ancak sahaflarda bulunabilir. Alanýnda yapýlmýþ en ciddî araþtýrma olup, yerini doldurmak hala mümkün deðildir.