Bankacýlar ve Sanayiciler

Nasýl ki yarým doktor candan, yarým hoca da imandan eder diyorsak; ekonomide de politikalarýn bütünlüðü hayati önem arz ediyor. Yarým politikalar ile ileri gittik sanýrken aslýnda eldeki varlýklarý da kaybediyor olabiliriz.

Türkiye 2001 krizi ardýndan 'güçlü ekonomiye geçiþ' programý ile yeni bir IMF reçetesi uygulamaya baþlamýþtý. Bu programýn temel amacý 2001 krizine giden süreçte Türkiye'de sorunlara yol açan sektörlerin tamir edilmesiydi.

En baþta bankalarýn yeniden yapýlandýrýlmasý ve güçlendirilmeleri gerekiyordu.

Güçlendirildiler de.

Bir diðer önemli husus kamu maliyesinin düzeltilmesiydi.

Düzeltildi de.

Fakat hala ekonomik modelimizin temel yapýsý olarak uygulanan bu programýn bazý aksak yönlerine geç müdahaleler yapýldýðý gibi bazý alanlara da bir müdahale yapýlabilmiþ deðildir.

Ýlk örnek olarak dalgalý kur sistemini belirtelim. Güçlü siyasal istikrarýn yanýna çekingen bir Merkez Bankasý eklendiðinde 2006-2008 yýllarýnda yaþadýðýmýz yüksek faiz düþük kur tablosu sanayi sektöründe büyük hasarlara yol açtý.

Oysa deðerli TL'nin kaldýrabileceði yüksek katma deðerli üretim yapýsýnýn oluþturulmasý için ilk baþta vasýflý eleman ihtiyacýnýn yetiþtirilmesi gerekmekteydi. Vasýfsýz emek piyasasý yanýnda para politikasý ile yüksek katma deðerli üretime zorlanan imalat sanayi 2008-2009 kriz sürecinde yüzde 12,7'lik çöküþ yaþadý. (Not: Biz bu çöküþü yaþarken emsal geliþmekte olan ülkeler güç kaybetmiþ olsalar bile büyümelerini sürdürmüþtür.)

Oysa 2001 krizinde imalat sanayindeki kayýplar yüzde 7,6 düzeyindeydi.

Türkiye 2001 krizinde aðýrlýklý olarak mali sektör krizi yaþamýþ olmasýna karþýlýk 2008-09 kriz sürecinde çok daha aðýr bir sanayi krizi yaþamýþtýr.

2008-09 kriz sürecinde en can alýcý nokta kredi piyasasýnýn (bankalarýn) tutumuydu.Bankalarýn kredi yenilememesi, bazý bankalarýn kredilerini geri çaðýrmasý, toplu iþçi çýkarma hamleleri hep bu süreçte yaþandý.

Geçen hafta bu kritik konularý Sanayi Bakaný Nihat Ergün'le görüþme imkaný bulduk. Sanayi Bakaný 'Sanayi Strateji Belgesi'nin alt bileþenlerini açýklamaya devam ediyor. Ayrýca 2011 yýlýnda uygulamaya alýnan sanayi strateji belgesinin de sorgulanma vaktinin geldiðini açýkladý.

Bakan Ergün sanayi sektörünün yüksek katma deðerli üretimler gerçekleþtirmesi için getirilen yenilikleri ve teþvikleri detaylý þekilde anlattý. Bu konular gündemde kýsmen yer aldý.

Ben farklý bir noktaya takýlmýþtým.

Ýki temel sorun vardý.

A-)Birincisi savunma sanayinin durumu ile özel sektörün karþýlaþtýrmasý gerekiyordu. Savunma sanayi'nde geçen haftadaki yazýmda belirttiðim gibi adeta destan yazýlýyordu. (Bu uðurda kaza görünümlü mühendis ölümlerine yeniden dikkat çekmek isterim.)

Savunma sanayinde yüzde 54' ulaþan yerlilik oraný karþýsýnda özel sektörün yüzde 80'e dayanan ithal baðýmlýlýðý izaha muhtaçtý.

Bir tarafta millileþen bir sanayi, diðer tarafta dýþ baðýmlýlýðý artan özel sektör. Ortada müthiþ bir çeliþki ve ders alýnmasý gereken bir mesele vardý.

Bu tablo bana her nedense Devrim Arabalarýný hatýrlattý. Çok kritik süreçte bir el yerli otomobil hamlemizi kesivermiþti. Sadece trenle taþýmada depolara yakýt konulmadýðý için kýsa sürede yakýtý bittiði için stop eden Devrim Arabalarýnda seri üretime geçilememiþti.

Devrim Arabalarýnýn üretilmemesi için basýnýn o günlerde tutunduðu tavýr çok önemlidir.Açýkçasý ben ayný tavrýn bugün de farklý þekilde sürdüðünü düþünüyorum.

Yine eskiden örnek verirsek 1930-40'larda Nuri Demirað'ý da yeniden düþünmemiz gerekiyor. Ýsmet Ýnönü ve CHP'nin yerli uçak üretimi önündeki engelleri yeniden hafýzalara yazýlmalýdýr.

Nuri Demirað engellendi de ne oldu? Ýtalyan uçaklarý alýndý.

Devrim Arabalarý engellendi de ne oldu?Ford uzantýlý dýþa baðýmlý montaj üretimi oto sanayii'ne hakim oldu.

Bu hakimiyet otomotivde hala net þekilde sürmektedir.

B-) Gelelim ikinci meseleye. 2001 krizinden çýkýþ süreci ile desteklenen-beslenen bankacýlýk sektörü ile sanayi sektörü iliþkisine. 2008-09 kriz sürecinde sanayi sektörünü yol ortasýnda býrakan kredi piyasasýna.

Sanayi Bakaný Sayýn Nihat Ergün'e ne deðiþtiðini sordum. Sabah Gazetesi'nin Anadolu sanayicinin kredi bulamadýðý yazý dizisini hatýrlatarak "aslýnda bankalar dünyada deðiþti. Artýk bankalar reel sektör kredisi yerine tüketim kredisi veriyor, kârlarýnýn büyük kýsmýný da komisyon, masraf gibi yan kalemlerden alýyorlar. Sanayi sektörü sermaye bulamýyor, sanayi sektöründe reel ücretler geriliyor, kimse sanayi sektöründe çalýþmak istemiyor; bu tablo nasýl deðiþecek" diye sordum. 

Aslýnda soru ve sorunun temel tamamlayýcýsý sanayi sektörü ve sermaye piyasasý iliþkisiydi. Geliþmiþ ülkeler sanayi sektörlerini bankalarý dýþlayarak geliþmiþ bir sermaye piyasalarý ile beslemiþlerdi.

Yüksek katma deðerli sanayi için, yeni buluþlar ve yüksek Ar-Ge harcamalarýnýn sonuç vermesi için bankacýlýk sektörü ile bu iþler yürümüyor. Sanayi sektörünün atýlýmý için olmazsa olmaz þart borsalardý.

Maalesef ülkemizde borsa hala bir kumar mantýðýnda. Bankalar öncülüðünde ve yerli yatýrýmcý katýlýmý kýsýr þekilde kan kaybederek sadece endeks yükseliþi yaþayabiliyor.

Sistemin temel sorunlarýna ne akademisyenler, ne sanayi odalarý ne de kamu gerekli katkýyý yýllardýr yap(a)mýyor.

Nihat Ergün bu konuda da çok net konuþtu: Yunanistan, Ýspanya, Ýrlanda örneklerini hatýrlatarak geliþmiþ ülke olmak için sanayinin desteklenmesi gerektiðini;  fikir özgürlüðü ile yeni buluþlarýn hayata geçirilmesi için geliþmiþ bir üretim yapýsýnýn kurulmasýnýn zaruri olduðunu belirtti.

Tahmin edersiniz ki Bakan bu konularda temennilerde bulundu. Maalesef borsamýzýn bir sanayi geliþtirici yönünden, ekonomiye doðrudan bir katký saðlayýcý somut gerçeklerinden bahsedilemiyor.

Gündemi derinleþtiren soru Dr. Cemil Ertem'den geldi: Maliye ve para politikalarýnýn sanayi politikasý ile çeliþerek sanayide beklenen baþarýlý sonuçlarýn alýnamadýðýný belirtti.

Zaten tablolar bu konuþmalarýn ne kadar gerçek olduðunu ortaya koymaktadýr:

Mesela bir detay ile devam edeyim: Sanayi strateji belgesinin temel argümanlarýndan biri ucuz enerji girdisinin saðlanmasýdýr.

Ocak 2008'den Aralýk 2012'ye

Türkiye'de ortalama fiyat artýþlarý yüzde 45

Ayný dönemde doðalgaz fiyat artýþý yüzde 60

Yine ayný dönemde elektrik fiyat artýþý yüzde 90'ý gösteriyor.

Yine son 5 yýlda;

Sanayide çalýþan sayýsý ise 4 milyon 300 bin kiþiden 4 milyon 730 bin kiþiye yükseliyor. Beþ yýlda Türkiye sanayi istihdamýný sadece yüzde 10; yani 430 bin kiþi artýrabiliyor. Oysa ayný dönemde Hizmetler sektöründe çalýþanlar 10 milyon 327 bin kiþiden yüzde 22 artarak 12 milyon 570 bin kiþiye yükseliyor. (Hizmetler sektöründe istihdam artýþý 2,5 milyon kiþi)

Son beþ yýlda istihdamý en yüksek oranda artýran sektörümüz ise tarým. Tarým sektörü yüzde 30 istihdam artýþý ile bir milyon 455 bin kiþiye iþ kapýsý olarak Türkiye'nin krizde iþsizliðe çaresi oluyor.

Dikkat ederseniz son beþ yýlda Tarým sektörü istihdam artýþý sanayi sektörünün üç katýndan fazladýr.

Bu tablolar neden önemli?

Bakan Ergün krizden çýkýþ süreci ile kýsa bir deðerlendirme yapýyor: Türkiye kriz döneminde AB pazarýnda ciddi zorlanma yaþýyor. Ticaretini diðer pazarlara yayarak AB ile ticaret payýný azaltýyor. Lakin bu sefer de kalite düþüyor. Yine Bakan Ergün bu tabloyu þöyle özetliyor: "Doðu ve Afrika krize çare oluyor ama kaliteyi düþürüyor. Türkiye sanayi stratejisini sürdürmesi için AB deðerlerini kaybetmemelidir." 

Özetlersek: Türkiye ekonomi politikalarýnda hala önceliði dýþ baðýmlýlýðý yükselmeye devam eden mali sektöre vermektedir. Para ve maliye politikalarý maalesef sanayi politikasýnýn çok önünde önceliðe sahip oluyor. Bu tabloyu belki biraz hafifletecek olan sermaye piyasalarýmýz ise hala eski tas-eski hamam. Katýlýmsýz, karsýz bir borsa sistemini de bankalar sürüklüyor. Oysa yenilikçi sanayinin geliþmesi için finansa ulaþýmýn temel þartý bankalar deðil, borsalarýn aktif çalýþmasýdýr.

Sonuç: Türkiye'de ekonomiyi millileþtirmeye çalýþan güçlü ekonomik model uygulayýcýlarý ne hikmetse sürekli aðýr yaptýrýmlarla hatta ölümlerle karþýlaþmak durumunda kalmýþtýr. Dýþa baðýmlý sermayenin oluþmasý ve bu dýþ baðýmlý yapýnýn siyasal bekçisi de CHP olarak tarihte karþýmýza çýkmýþtýr.

Böyle bir tablo karþýsýnda 93 ölümlerinin ne kadar anlamlý olduðunu bir kez daha görebiliriz. Baðýmsýz siyasetin baðýmsýz ekonomik yapý ile beslenmemesi halinde uzun dönemli bir yapý kurulamayacaðý 93 dönüþümü ile karþýmýzda duruyor.

Adnan Kahveci, Turgut Özal boþuna ölmedi....

Ek: Petrol piyasasýnda yeni bir borsa oyunu ile kabus günler baþlayabilir. Mali iþlem vergisinin ne kadar önemli olduðunu sanýrým bir daha hatýrlayacaðýz.