Ýsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik barbarlýðýna tepkiler devletin en üst düzeyinde ve son derece net ifadelerle ortaya konuluyor. Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan’ýn Türkmenistan’dan verdiði tepki, hem Türkiye’nin duruþunu, hem de saðduyusunu özetliyor:
‘Mescid- Aksa, sadece Filistinlilerin mabedi deðil, tüm dünya Müslümanlarýnýn kýblesi, mabedidir. Bu gidiþ, doðru bir gidiþ deðil. Acaba sinagoglara karþý böyle bir barbarlýk yapýlsa, böyle bir alçaklýk yapýlsa buna ne der?’
Erdoðan’ýn devamýnda söyledikleri ise tüm dünyaya adeta ders verir nitelikte: ‘Zaman zaman bazý istenilmeyen olaylar olmuþtur. Her zaman karþýsýnda biz dik durduk. Bugün de olsa dik dururuz, yarýn da olsa dik dururuz. Çünkü, bizim medeniyetimizin, bizim dini deðerlerimizin gereði budur. Bizim Ýsrail halkýna karþý bir tavrýmýz yok. Bizim tavrýmýz Ýsrail yönetimine karþýdýr. Ýsrail yönetimi bu alçaklýðý, bu barbarlýðý durdurmak zorundadýr.’
Baþbakan Ahmet Davutoðlu’nun Bursa’da söylediklerinin de altýný çizelim: ‘Kudüs’ün son özgürlük dönemi bizim dönemimizdir. Kudüs bizim Hz. Ömer’in emanetidir, Kanuni Sultan Süleyman’ýn emanetidir. Kimse bir Türk’e dönüp de Kudüs senin davan deðil diyemez.
O iþgalcilere buradan sesleniyoruz, izzetli ve onurlu Müslümanlar bu iþgalcilere fýrsat vermeyecektir. Ýþgalciler ne yaparsa yapsýn, bilsinler ki her bir Müslümanýn kalbinde Mescid-i Aksa yaþar. Kudüs bizim ilk kýblemizdir ve tarihimizin emanetidir.’
***
Türkiye’nin tepkisi, öfkesi ve tavrý sonuna kadar doðru ve haklý. Ancak tüm bunlarý konuþurken, olup bitenin ne anlama geldiði üzerinde de kafa yoralým.
Ýsrail’in Mescid-i Aksa’ya saldýrýsý, yakýn gelecekte neler olacaðýna dair önemli bir iþaret kabul edilmeli. Mescid-i Aksa’ya kanlý ayaklarýyla basan bu zihniyetin, durduk yere veya anlýk bir öfkeyle hareket ettiðini düþünüyorsak, ciddi olarak yanýlýyoruz demektir. Ýsrail, gerek kendi iç yapýsý ve geleneði, gerekse dünyadaki karþýlýðý ile stratejik akýlla hareket eden ender ülkelerden birisi.
ABD’de Baþkan Barack Obama’nýn kelimenin tam anlamýyla ‘topal ördek’ haline geldiði ve Cumhuriyetçilerin öne çýktýðý bir dönem, geleceðe dair çok farklý bir tablo çýkarabilir önümüze. Kuþkusuz Demokratlara ve Obama’ya yüklenen ‘barýþ’ misyonu, sýnýfta kalmýþ olsa da, yeni dönemde Cumhuriyetçilerin güç kazanmasý, yaþadýðýmýz coðrafyaya çok sert yansýyabilir.
Böyle bir atmosferde Türkiye, kendi iç dengelerini yeniden kuruyor. Bu durum muhtemelen önümüzdeki genel seçimle de yakýndan ilgili. Öte yandan içeriden dýþarýya bu dengenin en önemli ayaðý olan çözüm süreci de, çok sert karþý hamlelerle sabote edilmek isteniyor. Kobani krizinin, bu denli büyütülüp adeta uluslararasý alanda Türkiye’yi hedef alan boyutlar kazanmasýnýn çok daha geniþ bir arka planý olmalý. Sonuçta tarihi önemde bir hamle yaparken, tam da bu hamleyi boþa çýkaracak bir kriz, mevcut ölçeðinden çok daha büyük bir yansýmayla önünüze çýkýyorsa; bu durum çok daha büyük bir gücün, daha büyük bir operasyonuna iþaret edebilir.
Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn, Ýsrail’in barbarlýðýna tepki gösterirken bile halklarla yönetimleri birbirinden ayýran ve beklenmedik provokasyonlarýn önüne geçen yaklaþýmýný bir kez daha hatýrlatarak tamamlayalým. Barbarlara karþý bu duruþun ne kadar önemli olduðunu hatýrlayacak birileri vardýr umud ederim.