Kürt meselesinde “neyin ne olduðunu” ilk ne zaman anladýðýmý hatýrlamýyorum.
Ama 23 Nisan’da okuduðum “Atatürk ve Cumhuriyet” þiirinin kötü, Ýnkýlap Tarihi’nde anlatýlan hikayenin yalan olduðunu nispeten erken fark etmiþtim.
Üniversiteye baþladýðýmda, adaletten yana durmam gerektiðini biliyordum. Týpký bu ülkedeki baþka birçok insan gibi…
Ama köprülerin altýndan çok sular geçmiþti.
Kürtlerin varlýðýný inkar edenler de, ona isyan edenler de çoktan bu dünyadan göçmüþtü. Sonraki kuþaklara çatýþma ve ölümlerle devam eden kronikleþmiþ bir sorun kalmýþtý.
Birinin bu kýsýr döngüyü kýrmasý, bizi bu kanlý sarmaldan çýkarmasý, bir yerden makas vurarak bu kördüðümü kesmesi gerekiyordu.
**
Þimdi benim bu meseleyi anladýðým o yýllardan beri en çok istediðim þeyler oluyor.
Ortada “terör örgütünü muhatap alma günahýný” alenen iþleme pahasýna, çözüm için kendi siyasi geleceðini ortaya koymuþ sahici bir siyasi irade var ve 90 yýldýr atýlmayan adýmlarý atýyor.
Bir yandan çözümün gerektirdiði anayasal zemin hazýrlanýyor, bir yandan da on yýllar boyunca resmi yalanlarla yetiþtirilmiþ kesimlerin kaygýlarý gideriliyor.
Elbette ideal hýzda deðil, toptan ve bir anda deðil; ama hatalar yapsa bile, çözüm yolunda adým atýyor.
Gündelik tartýþmalarý, iktidarýn hatalarýný, saçma sapan beyanlarý bir yana býrakýp meseleye biraz yukarýdan baktýðýmýz zaman, tarihi günlerde olduðumuzu görmek mümkün.
Ama gelin görün ki, bu tarihi günlerin deðerini herkes takdir edemiyor.
Bugüne kadar çözüm için yazýp çizmiþ bazý “duayen” isimler hoþnutsuz. Abartýlý bir karamsarlýkla kendilerini yanlýþlayan en talihsiz yazýlarýný yazýyorlar. Barýþý, baþka bir konuda hükümete duyduklarý haklý veya haksýz tepkiye kendi itibarlarýyla birlikte kurban ettikleri dokunaklý bir manzara bu.
Ama tuhaf olan, BDP ve PKK tarafýnýn da onlarýn söyleminden fazlaca etkilenmesi. Oradan gelen açýklamalar da, makul olanýn zedelendiði bir yaklaþýmý ifade ediyor.
BDP’nin demokrasi paketine yaklaþýmý, CHP’nin gençlik kollarý gibi faaliyet gösteren Türk solunun bazý küçük partilerininkini andýrýyor.
Oysa paket son dönemde dile getirdikleri baþlýca üç talebin ikisine, þöyle veya böyle cevap veriyor.
Anadilde eðitimi anayasa deðiþikliði gerektirmeyen alanlarda serbest býrakýyor, siyasi haklara iliþkin alaný geniþleterek partilere ilave güvenceler getiriyor ve seçim kanunu ile baraj konusunda geniþ bir seçenek sunuyor.
Pakette TMK ile ilgili bir düzenleme yok ve hükümet bu konuda eleþtiriyi hak ediyor. Ama “pakette kabak var” türünden bir dille dalga geçmeyi veya öfkeyi deðil, doðru dürüst bir eleþtiriyi.
Yapýlmasý gereken doðruya doðru, eksiðe eksik demek olmalý; toptan küçümseme, ret veya sanki paket hiç olmasa daha iyiymiþ gibi konuþmak deðil.
Paketteki haklardan bazýlarýný zaten kullanýyorlarmýþ!
Bu, muhalefet deðil.
Demokratikleþme sürecinde fiilen kazanýlan haklarla ilgili hukuki düzenleme yapýlmadýðýnda “iyi de bunlarýn hukuki güvencesi nerede?” diye sorup, sonra bu güvence saðlandýðýnda “lütfetmiyorsunuz, biz zaten fiilen bu haklarý kullanýyorduk” demek deðil.
Haklarý iade etmediðinde “niye etmiyorsun?” etse “sadaka mý veriyorsun?” demek deðil.
Elbette BDP’nin verilenle yetinmesi gerekmiyor, siyasi rakibini eleþtirmesi de meþru. Ama çözüm atmosferini zedelemeyecek bir dille ve kimsenin zekasýna hakaret etmeden.
**
Gerçekten tarihi bir dönemeçteyiz.
Bizden önceki kuþaklarýn baþýmýza açtýðý bu sorundan ebediyen kurtulmanýn eþiðinde olabiliriz. Ama bu süreç otomatik deðil ve o eþiði geçmek bize baðlý.
Bazýlarý þairin dediði gibi, “þeytanýn günahý beklediði gibi” bekliyor bu sürecin sona ermesini. Onlara karþý hayatý üstün tutmak gerek.
Yarýn bu yol yok edilirse, yeniden gençler ölmeye baþlarsa, bunun manevi sorumluluðu altýna ezilmemek için.
Bazýlarý bu tarihi sürecin deðerini idrak edemeyebilir.
Ama bari sorun çözülsün diye yola çýkanlar öyle olmasýn.