"Hadsize Haddini Bildirmek” serlevhalý yazým tahminlerimin de üzerinde ilgi gördü. Beðenenlere buradan bir kere daha alenî teþekkürlerimi sundukdan sonra beðenmeyenlerin ortak argümanlarýna da yine buradan alenî bir cevab vermek ihtiyâcýný hissediyorum, zîrâ bunlardan bâzýlarý insan gerçekden de Çallý Ýbrâhim’in o unutulmaz “Bu kadar cehâlet ancak tahsîl ile mümkindir.” nüktesini hatýrlatan türden ibret vesîkalarý.
Önce 1 Mart 2003 Tezkeresi’nin Meclis’de reddi üzerine zil takýp göbek atan, ama bu fikirlerinde hâlâ musýr olmalarýna raðmen ayný zamanda Kuzey Irak hâdiselerine öfkelenip geliþmelerden derin kaygý duyan okuyucularýma ufak bir hatýrlatma.
O Tezkere uðursuz bir akýl tutulmasý netîcesi reddedilince Celâl Talabânî ne demiþdi sâhiden bilinç dýþýna mý ittiler yoksa zâten -pek çok baþka þey gibi- hiç haberleri mi olmadý kestiremiyorum ama mûmâileyh aynen þu cümleyi sarfetmiþdir:
“Ýþte þimdi Kürd devleti kuruldu!”
E, peki ben ne demiþdim?
O sýralar “Yeni Yüzyýl”da yazýyordum. Nah iþte bir de adres!
Arþivler yalan söylemez!
Kaldý ki böylesine kör-kör-parmaðým-gözüne bir geliþmeyi tahmîn etmek deðil edememek özel bir “performans” (!) gerektirmez mi?
Bir de, efendim, bizim Türkiye olarak “Mîsâk-ý Millî” sýnýrlarýndan gayrý sýnýrýmýz yokmuþ da ne bir karýþ toprak verirmiþiz de ne de bir karýþ yabancý ülke topraðýnda gözümüz varmýþ!!!
Behey akýl fukarâlarý, ben þimdiye kadar tek bir cümleyle olsun bir “ilhak”dan bahsetdim mi? Olsa olsa Kuzey Irak ve Kuzey Sûriye’nin selâmeti bize “iltihâk” etmekde bulabileceklerini söyledim ve söylüyorum!
Üstelik kullandýðýnýz kelimelerin ne anlama geldiðinden de bîhabersiniz!
Girin internete “Mîsâk-ý Millî Sýnýrlarý” diye de görün bakalým nerelerden geçiyormuþ!
O mîsâka, yâni anda göre Sofya, Selânik, Ohri, Cezâir-i Bahr-ý Sefîd (Ege Adalarý’nýn tümü!), doðuda Batum’la Gürcistan ve Ermenistan’ýn hemen tamâmý, ayrýca Kuzey Irak’ýn tamâmýndan biraz fazlasý ile Sûriye’nin hemen hemen üçde ikisi “geriye kalan ufak, çekirdek Türkiye”dir!!!
Þam’ýn 90 km. kadar kuzeyinden geçer sýnýr!
Mîsâk-ý Millî sýnýrlarýymýþ!
Ben buna râzýyým!
Hattâ bana fazla bile gelir, meselâ Sofya’yý, Ohri Gölü’nü, bugün Ermenistan diye adlandýrýlan bölgeyi, Selânik’in batýsýndaki Vardar Irmaðý’nýn batýsýndan Arnavutluk’a kadar uzanan topraklarý ve bâzý Ege adalarýný da ilgilenenlere býrakabilirim. Ama Halep’den ferâgat etmeyi de doðrusu istemem.
Çok methediyorlar.
Tabii Selânik’den vazgeçmek de olmaz!
Ata’nýn doðum þehrini gâvur içinde koyacak deðiliz helbet!
Bir de demiþler ki savaþmaya o kadar meraklýysan kendi oðullarýný yolla, bizim binlerce þehid vermeye niyetimiz yok!
Boþa konuþmak gibi olmasýn ama böyle bir zarûret doðsa ve beþ oðlum olsa elbet beþini de yollarým.
Týpký bu memleketdeki onbinlerce diðer baba gibi...
Ama bu ne benim savaþ meraklýsý olduðum anlamýna gelir ne de öbür ebeveynlerin!
Öte yandan ortada fol yok yumurta yokken bu yaygaracýlýðýn mânâsýný da pek anlayabilmiþ deðilim.
Hazýr þehidlerden açýlmýþken:
Mýsýr o 2003 Harekâtý’na katýldý.
Toplam kaybý dokuz er.
Ayný 2003 Mart Ayý Türkiye’nin trafik kazâlarýna verdiði kurban sayýsý 96 kiþi!
Fakat meseleyi bu þekilde bir sizden þu kadar bizden bu kadar seviyesine düþürmek de biraz tuhaf kaçýyor gâlibâ...
Kaçýyor kaçmasýna da konu bir kere açýlýnca 2003’den günümüze sekiz yýlda PKK’ya kaç þehid verdiðimiz sorusu da derhâl zihnimizi kurcalamaya baþlýyor.
Barýþ Havârîlerimize geçen yazýda da sormuþdum; Kuzey Irak’da topraða düþenler þehid de acabâ sýnýrýn beri yakasýnda düþenler baþka bir þey mi?
Efendim?
Sesiniz hiç gelmiyor. Ýsterseniz ben kapayayým da siz beni arayýn!