Barış için önce zaman

Paris’te 3 PKK’lı kadının katledilmesi ne kadar karmaşık ve zorlu bir süreçle karşı karşıya olduğumuzu kanıtladı. Bu cinayetler PKK’nın aslında sadece PKK olmadığını, birçok devlet ile çok grift bir ilişki ağı bulunduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. PKK sadece Kürt Sorunu ve Kürtçülük olmadığı gibi sadece ayrılıkçı bir terör örgütü de değil. Örgüt uyuşturucudan kaçakçılığa; derin devletten dış istihbarat birimlerine; milyarlarca liralık dev bir gelir dağılımından siyasete kadar geniş bir alanda, iç içe geçmiş endüstrilere dönmüş durumda. Bu endüstrinin ortakları ve kazanç sahipleri bilerek ya da doğal bir refleksin sonucu olarak çözüm çabalarına karşı güçlü bir direnç sergileyeceklerdir.

İyi niyetli Kürtçüler açısından bakıldığında ise ortada büyük bir güven açığı bulunmaktadır. PKK’ya samimi olarak inanan bir kitle için devlet her kötülüğün kaynağı ve Kürtlerin düşmanı. Bunlara göre devlet aslında hiç değişmedi, Kürtçe TV’den Demokratik Açılım’a kadar her şey bir göz boyamadan ibaret. Yine bunlara göre sosyal yardımlar ve bölgeye yapılan yatırımlar da PKK’yı (onlara göre Kürt davasını) yok etmeye ve Kürtleri asimile etmeye dönük çabalar.

Hedef terör

Öte yandan devlet, samimiyetini ispat edecek ve reformları genişletecek çatışmasız zamanı bulmakta zorlanıyor. Pek çok reform kapıda bekliyor, ancak terör bir türlü durmadığı için bunları konuşmak dahi zorlaşır. Devletin nihai hedefi PKK da dâhil, bir kitleyi tamamen yok etmek değil. Çünkü bugüne kadarki deneyimlerimiz terörün öldürdükçe azalmadığını, tam tersine çoğaldığını gösterdi. Ancak terör devam ettikçe silahları susturmak da mümkün değil. Devletin PKK ile ilgili nihai amacı onun üyelerini yok etmek değil, terörden vazgeçirebilmek. Yani burada varılacak en son hedef söz konusu olan terör örgütü bile olsa eğer haklı talepler varsa bunları yerine getirerek ve geçmişteki hatalara dönülmeyecek mekanizmaları da oluşturarak terörü sona erdirmek, birilerini öldürmek değil.

Bu bağlamda, İmralı-MİT görüşmelerinin ilk hedefi PKK’yı sınırın dışına alarak zaman kazanabilmek. Peki, kazanılan bu zaman ne işe yarayacak? PKK’ya sorarsanız Devlet bu zamanı PKK’yı oyalamak, hatta örgüt cephesinde fitne oluşturmak için istiyor. Oysa devletin asıl hedefi bu değil. Eğer terörsüz, makul bir süre kazanılabilirse Devlet bu sürede Kürtçülerin dahi itimadını kazanabileceğini, ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal reformları belli bir düzeye getirebileceğini düşünüyor. Bu sayede ülkedeki siyasi iklim yumuşamış olacak ve yumuşayan iklimde hem konuşmak, hem de yapmak çok daha kolay hale gelecek.

PKK’nın çıkmazı

Bu noktada PKK’nın çıkmazı devreye giriyor. Örgüt içinde terör endüstrisinin doğal parçaları haline gelmiş olanlar ile radikaller barışa bu zamanı tanımaya karşı çıkıyorlar. Böyle bir yumuşamanın PKK’yı parçalanmaya götürebileceğini, dağılmanın başlaması durumunda yeniden aynı örgütün kurulamayacağını savunuyorlar. Bir de dış bağlantılar var. Fransa örneğinde görüldü, özellikle Avrupa’da hemen hemen her ülke istihbaratı PKK’yı kullanıyor. Örgüt Fransa’dan İsveç’e, İngiltere’den Almanya’ya kadar o ülkelerin istihbarat birimlerinin müsaadesi ile yaşayabiliyor. Bundan çok daha karmaşık bir ilişki ağı ise Ortadoğu’da var. Rusya, Çin ve ABD gibi küresel aktörler ile ilişkilerin de çok temiz olduğu söylenemez.

Daha önce de söylediğimiz gibi, iyimserlik iyidir ama fazlası kendini kandırmaktır. Uzun ince ve zorlu bir yolda ilerleniyor. Gerçekçi ama kararlı adımlarla, en önemlisi güvenlik önlemlerinden asla taviz vermeden görüşmeleri sürdürmek gerekiyor.