Barýþ Nobelli AB ‘küresel barýþ’ projesini engelliyor!

Nobel Barýþ Ödülü, bu yýl Avrupa Birliði projesine verildi. Gerekçe, AB’nin bir ‘barýþ projesi’ olmasý. Tarihleri, birbirleriyle savaþla geçen Avrupa ülkelerinin ‘birlik’ oluþturmasýna Nobel Barýþ Ödülü verilmesine çok kimse karþý deðil. Ancak ödülün, ‘birlik’ ülkelerinin yeniden birbirlerine düþmeye baþladýklarý, ayrýlma-ayýrma planlarýnýn yapýldýðý küresel kriz ortamýnda yapýlmasý biraz ironik oldu.

Benzer bir ironi de, ‘bölgesel barýþ’ projesinin, ‘küresel barýþ’a dönüþmesinin de Nobelli AB tarafýndan engelleniyor oluþu.

Nobel Barýþ Ödülü’nün AB’ye verildiði törende konuþan Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve Nobel Komitesi Baþkaný Thorbjorn Jagland, Türkiye ve AB’nin onlarca yýldýr birbirleriyle iliþkilerini tartýþtýðýný, ancak “AK Parti iktidarýyla birlikte baþlatýlan reform sürecinde AB’ye tam üyelik hedefinin rehber iþlevi gördüðünü” vurguladý. Jagland, “AB hedefi, Türkiye’de demokrasinin geliþmesi ve güçlenmesine katký saðladý. Ancak bu süreç AB’ye de yararlý oldu. Ancak, Türkiye ile ilgili sürecin baþarýya ulaþmasý ayný zamanda Ortadoðu ve dünya barýþý için de son derece önemlidir” dedi.

AB Bakaný ve Baþmüzakereci Egemen Baðýþ da, AB’nin Nobel Barýþ Ödülü almasýnýn önemini vurgularken, yukarýda söz ettiðimiz bu ‘ironi’ye iþaret ediyor: “AB’nin Nobel almasýnda Türkiye’nin de katkýsý vardýr. AB’nin alacaðý en kapsamlý Barýþ Ödülü, Türkiye’nin üye olduðu gün olacaktýr. Zira Türkiye’nin üyeliði, bu kýtasal barýþ projesini küreselleþtirebilecek tek fýrsattýr ve bu fýrsat kaçýrýlmamalýdýr. Türkiye’nin üye olmadýðý bir AB dýþlayýcý, ötekileþtirici ve kendi kuruluþ mantýðýný reddeden bir AB olur.”

Küresel ‘ekonomik’ barýþ için

Türkiye, AB’ye yýllarca, doðu ile batý arasýndaki coðrafi, dini ve kültürel ‘köprü’lüðünü ve ‘iki dünyayý buluþturma’ özelliðinin küresel barýþ için önemini anlattý durdu. Ancak dikkate alýnmadý; çünkü köprünün bizatihi kendisi siyasi ve ekonomik olarak ayakta durmakta zorlanýyordu.

2002’nin sonunda AK Parti iktidarýyla birlikte baþlayan demokratik reformlar AB’yi müzakerelere baþlatmaya, müzakereler de reformlarý hýzlandýrmaya zorladý. Ayný süreçte, ‘küresel terör’ de, ortasýnda Türkiye’nin bulunduðu coðrafyayý iyice ayýrdý.

Bunlar aslýnda Türkiye’ye ihtiyacý arttýran unsurlardý. Ancak sadece ‘coðrafi-dini konum’ Türkiye’nin AB üyeliði, ‘barýþ projesi’ne katýlýmý için yeterli deðildi. Ýþin bir de maliyeti vardý. ‘Barýþ’ baþka, ‘iþ’ baþkaydý. Türkiye, ‘Müslüman’ demokrasisiyle ‘barýþ projesi’ne katkýda bulunurdu, ama büyük ve fakir nüfusuyla da kaldýrýlamayacak bir yük getirecekti.

Ancak Türkiye, son on yýlda sadece demokratik olarak büyümedi. Ekonomisini de hem ‘sistem’, hem de ‘sayýsal’ olarak geliþtirdi ve deyim yerindeyse ‘demokrasinin karýn doyurduðunu’ kanýtladý. Bugün, AB’nin karþýsýnda hem coðrafi-dini özellikleriyle barýþ projesine katkýda bulunacak siyasi bir güç, hem de ekonomik olarak -yük olmanýn ötesinde- yük alacak bir Türkiye var.

Rakamlarý Maliye Bakaný Mehmet Þimþek verdi;

-Euro bölgesi bu yýl yüzde 0,4 daraldý, 2013’te ise sadece yüzde 0,2 büyüyecek.

-2007’de yüzde 7,4 olan iþsizlik bu yýl yüzde 11,2’ye çýktý. 2013’te -iyimser tahmin- yüzde 11,5 olacak.

-Borcun GSYH’ye oraný 27,2 puan birden yükseldi, yüzde 93,6’ya çýktý.

-Türkiye ise 2010-11’de yüzde 8, 2012’de yüzde 3,2 büyüdü. Gelecek 3 yýlda da Avrupa’dan hýzlý büyüyecek.

-2009’dan bu yana iþsizliði yüzde 14’ten yüzde 8,4’e çekti.

-Borcun GSYH’ye oranýný yüzde 74’ten yüzde 36,5’e düþürdü. (Maastricht Kriteri yüzde 60)

-Bütçeden en büyük payý eðitime ayýrýyor; eðitimli iþ gücüne dayalý sektörleri destekliyor.

Türkiye’nin AB üyeliði sadece küresel siyasi barýþ için deðil, küresel ekonomik barýþ için de gerekli.