Sevil NURİYEVA İSMAYILOV
Sevil NURİYEVA İSMAYILOV
Tüm Yazıları

Barış Pınarı Harekâtı ve Türkiye’nin ilkeli duruşu

Başkan Erdoğan’ın, Barış Pınarı Harekâtına emri ve Türkiye’nin tutumu dünyada dikkatle takip edildi. Ben de; soğuk ve yağmurlu Moskova’da, nasıl bir temkin, ayrıca dikkat odağı olduğumuza tanıklık ettim. Harekâtın başladığı andan itibaren Kremlin’deki Beyaz Ev’in (Rusya Hükümet binasının) ve Dışişleri Bakanlığının sakin, bir o kadar da tedirgin bekleyişlerini sezmek zor olmadı! Rusya siyasetindeki “Türkiye” algısını ikiye ayırabiliriz. Rusya ile Türkiye ilişkilerini pekiştirmek isteyenler kadar, “nerden çıktı” diyenlerin olması bir gerçektir. Dolayısıyla harekâta “Erdoğan gibi bir lider, Suriye’ye girdiyse çıkmayacak” diyerek, Putin’i farklı yönlendirme çabasında olanların gücünü de küçümsememek gerek! Rusya’da sesleri yüksekten çıkmasa da, “Rusya bizimdir” demeseler de, Yahudi lobisi devletin kulis ve koridorlarına ciddi anlamda hâkimdir. Sokaklara kulak verilirse, Rusların arasında “ismi bizim ama devleti onların” diyenleri de duyabilmek mümkün. Bu şunu anlatmakta: Türkiye-Rusya ilişkilerinin şimdiki noktada pekişmesi, Erdoğan ve Putin kararlılığının ürünüdür. Bu durumu şahsiyetler arası durumdan, sistemler arası duruma geçiremezsek, uzun vadede sorunların olacağı kesindir. Lakin sistem olarak başarılırsa, şimdi çok yüksekten sesi çıkmayan fakat uzun vadede Çin konusunun ortak sorun olacağını da göz ardı etmemeliyiz. Bu konuda ileride gözlemlerimi sizinle paylaşacağım. Şimdilik “harekâta Moskova’dan nasıl bakıldı”ya devam edelim. 

Rusya da; Erdoğan’ı “gerçek anlamda İslam âleminin lideri” olarak yorumlamakta, hem devletin kulisleri, hem de Rus sokakları. Suriye’deki tutumunu, özellikle Erdoğan’ın siyaset yapma karakteri, Ruslara göre alkışı hak ediyor. Tabi ki buna kızan, sessiz muhaliflik eden yapıyı da göz ardı edemiyoruz! Medyada, siyasette, akademik çevrelerde Türkiye analizi sadece ilişkileri pekiştirenlerin elinde değil. Dolayısı ile halen ekranlarda PKK’ya “terör örgütü” yerine “özgürlük örgütü” diyenler hayli fazladır. Anlattıkça, tezleri karşılarına koydukça, anlıyor ve kulak veriyorlar. Lakin bu dalda çalışmamızın olmadığı da açıktır. Rusya’da ilişkileri, yukarıdan talimatlarla değil, ikili dostluk ve arkadaşlık temasları pek fazla etkileyebiliyor. Yani Rusya’da dostluklar kurmak ve geleceğe yatırımı, gerçek dostluklar üzerinden yürütmek anlamlıdır. Çeçen, Tatar, Azerbaycanlı, Özbek, Dağıstan gruplarının saygın kanalları ile ilişkileri pekiştirmek güzel olabilir. Mantalite, konuşma şekli, güven gibi hususları geçmişten gelen arkadaşlıklar üzerinden Türkiye’ye sevdalı bu gruplarla çeşitlendirme mümkün. Ama oraları doğru okuyan, Türkiye devlet terbiyesi görmüş, devletimizin işleyiş karakterine sahip Anadolu insanlarının da, Rusya’da genişleme, daha fazla dostluklar edinme hususu, uzun vade için hayatidir. 

Altını çizerek tekrar ediyorum; Sayın Erdoğan gerçeği, Rusya’da farklı Türkiye yorumunu devreye sokmuş durumda. Seveni de sevmeyeni de “O bir dünya lideri” diyor. Rusya’daki Müslümanların tüm platformlarda onurlu Erdoğan’dan bahsetmesini yalın gözle görmemiz mümkündür. Evet, yeni bir siyasi durum söz konusudur. Bu durumu Türkiye-Rusya ilişkilerinde sistem haline dönüştürecek kurumlaşmaya hizmet anlamında kullanmamız akıllıca olur. Rusya’yı sadece S-400 ve benzeri konular üzerinden okursak, derin hüsrana uğrarız. Lakin uzun vade bölge ve dünyadaki gelişmeleri okuyarak Rusya-Türkiye ilişkilerini doğru kareye oturtursak, ileride ciddi sorun olacak konularda engel oluşturma imkânı yakalamış olacağız. Bunun için Rusya doğru analiz edilmeli ve doğru isimler ve dostluklar üzerinden hareket edilmelidir. “Rusya’da herkes bu ilişkilerin pekişmesini istiyor” yanılgısına girmeden, ciddi engelleri bertaraf etmenin yolu ve çaresi bulunmalıdır. Rusya’yı pek parlak bir taraf olarak görmeyenler olabilir, aynısı Rusya’da da var, hatta fazlası var. 

Sadece Suriye bazlı değil, orta ve uzun vadeyi düşünerek yola çıkarsak, Rusya’nın Türkiye’ye, Türkiye’nin Rusya’ya gerekli olacağını okumamız mümkündür. Şimdi gelecek; esansında çeşitli ve alternatifli kanalları elde tutma zamanı. İyi değerlendirenler, geleceğin inşasında kendi kodlarını ana artere oturtmuş olacaklar.