Barýþ Pýnarý’dan sonra PYD’nin tükeniþi...

Aysel Tuðluk imzasý ile 29 Ekim 2014 tarihinde “Kobani'den sonra çözüm süreci ve AKP'nin tükeniþi” baþlýklý bir yazý yayýnlanmýþtý T24 sitesinde. Yazýya ayný siteden eriþim yok ama baþka bir siteden tamamýný okumak mümkün. Türkiye’nin Fýrat’ýn doðusuna gerçekleþtirdiði harekat ve ardýndan ABD ve Rusya ile varýlan mutabakatlar neticesinde PYD’nin 440 km geniþlik ve 30 km derinlikteki hattan çekilmek zorunda kaldýðý bugün, dönüp o yazýyý bir daha okumanýzý öneririm. 

Türkiye’nin DEAÞ’ý desteklediði yalanýnýn psikolojik harp taktiði olarak dolaþýma sokulduðu günlerdi. Tuðluk bu yalaný delil göstererek “AKP kesin bir þekilde partner olmaktan çýkmýþtýr. Zira IÞÝD kartý ile sürece karþý en büyük komployu kurdu. Bu açýdan süreç konusunda devletin geleceðini düþünenler ve seküler güçler hýzla sorumluluk almalýdýr” diyordu malum yazýda. 

Vaktiyle söz konusu yazý üzerine çok yorum yapýlmýþ, çok yazý yazýlmýþtý. Seküler kesimleri güçlerini birleþtirmeye çaðýran Aysel Tuðluk, Eþbaþkaný olduðu DTP ile birlikte PKK’nýn siyasi ayaðýnda yeni bir dönemin temsilcisi olarak pohpohlanýyordu. Leyla Zana gibi katý Kürt milliyetçisi figürlere karþý laik kesime sevimli gelebilecek “liberal, ýlýmlý” biri olarak lanse ediliyor, o da "Kurtarýcý motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliðinin büyüklüðü kendisini gösterdi ve gösterecek" gibi ifadelerle bugün CHP ve HDP arasýndaki ittifakýn taþlarýný örüyordu.

ABD’sinden Rusya’sýna, Ýran’ýndan Esed’ine, FETÖ’sünden PKK’sýna Türkiye düþmaný ne kadar mahfil, örgüt, devlet varsa hepsinin hep bir aðýzdan “Türkiye Kürtlere karþý DEAÞ’ý destekliyor” yalanýný söylüyordu. Yalana kýlýf da hazýrdý; FETÖ ve Tuðluk’un çaðrý yaptýðý seküler güçlerin iþ birliðiyle MÝT týrlarý kumpasý devreye sokulmuþtu. Kimi CHP’li vekiller kumpasa kuryelik yapýyor kimisi de Meclis çatýsý altýnda bu yalaný tekrarlamak suretiyle yabancý basýna da malzeme saðlýyordu. 

Bu film döndürüle döndürüle gösterilirken Suriye’nin kuzeyi, PKK ve DEAÞ arasýndaki danýþýklý dövüþ ile sarý renge boyandý. Yine o günlerde sonra “AK Parti hükümetinin DEAÞ’a yardým ettiði ve bu yüzden Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn yargýlanmasý gerektiði” iddiasý dillendirilmeye baþlandý. 

***

Aradan 5 yýl geçti. Türkiye kendine karþý oynanan bu oyunu tersine çevirmeyi baþardý. Suriye’nin kuzeyinde, hemen ayaðýmýzýn dibinde devlet kurma hayaline kapýlan terör örgütü þimdilerde kendine yeni efendiler arýyor. Komutan süsü verilerek aktörleþtirilmeye çalýþýlan terör örgütü yöneticisi biri, ayný anda Esed, Rusya, ABD, Fransa, Almanya ve daha bilmediðimiz kim bilir hangi ülke ve istihbarat örgütü ile görüþmeler yapýyor. Yeni sahipleri için yeni ve cazip tarifeler sunuyor.  

Ama o iþ bitti artýk. Türkiye sýnýr güvenliðini tehdit etmeyecek bir derinliðe kadar sürdü PYD’yi. Oradan gerisini rejim ve Rusya düþünsün. Suriye’nin toprak bütünlüðü sadece Türkiye’nin derdi deðilse tabii. 

Beþ sene önce “Kobani’den sonra AK Parti’nin tükeniþi” diye kendi kendine müjde verenler için bugün iþler pek iyi gitmiyor olmalý. Türkiye, en baþýndan beri Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge kurulsun teklifini dile getirdi. Ýstedi ki Suriye halký ülkesini terk etmek zorunda kalmasýn, burada BM gözetiminde bir güvenli bölge oluþturulsun ve insanlar geçici olarak burada kalabilsin. Bu en baþýnda yapýlabilseydi ne PKK ve DEAÞ kendileri için egemenlik alanlarý oluþturmaya kalkabilirdi, ne olaylar iç savaþa dönüþür, ne de bu kadar uzun sürerdi. 

Türkiye sahada ve masada güçlendikçe Suriye’de istikrar ve çözüm daha yakýn.