Bugün Dünya Barýþ Günü.
Evet, Barýþ Günü de barýþýn kendisi nerede?
Maalesef yok.
Her taraf savaþanlar, kavga edenler ile dolu.
Dünyada en çok istenip de en az yapýlan þeydir barýþ.
Dinler barýþ ister, ülkeler barýþ ister, sivil toplum örgütleri barýþ ister, siyasetçiler barýþ ister, sanatçýlar barýþ ister…
Ama sadece isteyeni çok, yapaný az olan bir durum.
Öyle ki insan kendi ile barýþýk olmayý bile meziyet sayar.
Çünkü kendi ile barýþýk olan bile çok azdýr.
Düþünsenize barýþ listesi yapsak ne kadar uzun olur o liste.
En baþta kendinimizi yazarak baþlarýz yazmaya.
Sonra ailemiz, komþumuz, karþýt siyasi görüþtekiler, farklý renkten, ýrktan, inançtan olanlar...
Liste uzar gider…
Uzun barýþ yapýlmasý gerekenler listesi olan bireylerin oluþturduðu bir dünya.
Barýþýn bu kadar ihmal edildiði bir dünyada
Barýþýn olmasý mümkün mü?
Maalesef mümkün deðil.
Dünya tarihi, ülkeler tarihi hep kazanýlan savaþlarýn destansý anlatýmlarý ile süslü deðil mi?
Biz bunlarý öðünerek bizden sonra gelen genç kuþaklara aktarmýyor muyuz?
Biz hep nesilden nesile savaþýn kazananý olarak kendi zaferimizi anlatýrýz. Oysa her savaþta o savaþýn kaybedeni olduðunu unuturuz.
Savaþ destanlarý ile büyümüþ kuþaklar barýþý isteyebilir mi?
Dünyada barýþýn olabilmesi için barýþý isteyen ülkelerin olmasý lazým.
Barýþý isteyen ülkelerin olmasý için barýþý isteyen bireylerin olmasý lazým.
Bireyin önce kendinden baþlayarak herkes ile barýþý saðlamasý gerekir.
Savaþmanýn yiðitlik, güçlü olmak olmadýðýný öðrenmemiz lazým.
Kazanmak için savaþmak gerekmediðini öðrenmemiz lazým.
Hakkýmýzý, payýmýzý, bize ait olaný almak için savaþmak gerekmediðini öðrenmemiz lazým.
Savaþmanýn bir tür delirme hali olduðunu bilmemiz lazým.
Bu delirmenin en son örneðini hala yaþamýyor muyuz?
Binlerce çocuðun Gazze'de ölümünü seyretmedik mi?
Keskin niþancýlara, anne karnýndaki bebeklerin canýný alsýnlar diye ‘Hamile kadýnlarýn karýnlarýna niþan alýn’ talimatý verilmedi mi?
Kendilerine dünya barýþýný tesis etmekle görevli sayan Avrupa ülkeleri ve ABD, bu çocuklarý öldüren Ýsrail'in bu vahþeti güvenlik için yaptýðýný söyleyerek savunmadýlar mý?
Peki, bu yaþanýlanlarýn tamamý bir delirme hali deðil de nedir?
Böylesi bir kafanýn barýþ istemesi mümkün müdür?
Delirmiþ bireylerin her gün evinde kendisine karþý, ailesine karþý, komþusuna karþý açtýðý savaþ, önce delirmiþ toplumlar, sonra delirmiþ kentler, sonra delirmiþ ülkeler en sonunda da delirmiþ bir dünyayý oluþturdu.
Bir an önce egomuzun kölesi olarak yaþamayý, yani delirme halini bir yana býrakmamýz lazým.
Eðer Gazzeli çocuklar bir daha ölmesin istiyorsak barýþýn gelmesi için hemen harekete geçmemiz gerek.
Ýkiyüzlülük yapýp baþkasýndan barýþ isterken kendimiz de savaþmaktan vazgeçmeliyiz.
Onun için hiç zaman kaybetmeden listenin en baþýnda baþlayarak barýþmaya baþlayalým.
Bugün Dünya Barýþ Günü haydi durma sende baþla.
Karanlýða söveceðine, kalk bir mum yak.
Cumhurbaþkanlýðý seçiminde çatýcý partilerle ittifak yapan paralelciler kurduklarý kumpaslar, attýklarý iftiralara raðmen kaybedince durmadýlar.
Bu seçim hezimetinin ardýndan hemen yeni kumpaslar için düðmeye bastýlar.
Önce görev süresi biten Sayýn Gül ile Erdoðan arasýnda bir kriz, bir kýrgýnlýk, bir gerginlik varmýþ havasý estirmeye baþladýlar.
Görev devir teslim öncesi ipe sapa gelmez her türlü yalaný piyasaya sürdüler.
Ama kursaklarýnda kaldý.
Olmadý istedikleri.
Tam tersi Cumhuriyet tarihinin en þýk, en güzel görev teslim töreni gerçekleþti. Gerek Sayýn Gül, gerekse Sayýn Erdoðan'ýn konuþmalarý parelelci örgüte daha yeni uðradýklarý seçim hezimeti sonrasý tokat gibi çarptý.
Ama yine durmadýlar.
Bu sefer de seçim sonrasý Baþbakan’ýn görevinden ayrýlmasý ile gündeme gelen yeni hükümet kabinesi ile ilgili çalýþmaya baþladýlar.
Kurulacak yeni hükümette bazý isimlerin Erdoðan'a tepkili olduklarý için yer almayacaklarý yalanlarýyla ortalýðý karýþtýrmaya çalýþtýlar.
Gözü kararmýþlýktan mý, aptalýktan mý, bilinmez ama öyle isimleri dillerine doladýlar ki olacak gibi deðildi. Arýnç ve Babacan'ýn kabinede yer almayacaklarýný söylediler.
Tabii ki yalanlarý ellerinde kaldý, istedikleri olmadý.
Bu arkadaþlar o kadar çýðýrýndan çýkmýþlar ki attýklarý iftiranýn tutulur bir yaný olmadýðýný da göremiyorlar.
Gerek Gül, gerek ise Arýnç ve Babacan yeni Türkiye'nin kurulmasýnda Tayyip Erdoðan ile birlikte en önemli mimarlarý oldular.
Bu isimler hiç kendi inþa ettikleri yeni Türkiye'yi paralel kumpaslara teslim ederler mi?
Kaybettikleri seçimin hezimeti paralelcilere böyle saçmalýklar da yaptýrdý.
Ama yine kumpaslarý ellerinde kaldý, yine kaybettiler.
CHP ile iþ tutan paralel örgüt de CHP’ye benzedi.
Onlar da kaybetmeye alýþtýlar.
Parelelciler de CHP gibi hep kaybediyor ama bir türlü durmayý bilmiyorlar.
Kaybettiklerinde kaybetmemiþ gibi davranmaya da baþladýlar.
Kurduklar kumpaslar, attýklarý iftiralar tutmayýnca birlikte iþ tuttuklarý çatýcýlarla koro halinde karþýnýn zaferini gölgeleme çabasýna girerek sanki zafer kazanmýþlar gibi davranýyorlar.
Bu patolojik durum onlarýn býkýp usanmadan yalanlara, iftiralara devam etmesine neden oluyor.
Bakalým sýrada hangi kumpas ve yalanlarý olacak?