Türkiye’nin barýþ içinde olmasýný istemekle, barýþa boyun eðmesini istemek ayný kefeye konulabilir mi? Bütün yaþadýklarýmýz, toplamda böyle bir farkýn tezahüründen baþka birþey ifade etmiyor aslýnda. Yaþadýðýmýz ülkeyi dünden farklý kýlan en önemli unsur bu.
Baþbakan Ahmet Davutoðlu, dün çözüm sürecini merkeze aldýðý Diyarbakýr konuþmasýnda þu üç vurguyu yaptý;
‘Birincisi çözüm sürecinin omurgasý ortak tarihimizdir. Diyarbakýr bunu çok iyi anlar. Güzel Türkçe’mizi güzel Kürtçe’miz ile kardeþ kýlmaya geldik. Buna çaðdaþ gibi görünen ama çað dýþý olan ulusalcýlar karþý çýkýyor. Ýkincisi eþit vatandaþlýk hakký. Bunu saðlamak için bütün gücümüzle çalýþacaðýz. Herkesin eþit haklara sahip olduðu özgür bir Türkiye. Üçüncüsü yeni bir Ortadoðu hedefliyoruz. Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ýn kardeþ olduðu bir Ortadoðu hedefliyoruz.’
Ýþte bu konuþma, barýþa razý olan deðil, barýþý inþa eden bir konuþmadýr. Daha doðrusu, Türkiye’nin yeni bir barýþý inþa etme konusundaki kararlýlýðýnýn yansýmasýdýr. Bu ayný zamanda barýþý tesis etmek adýna gereken riskleri ve sorumluluklarý almaktýr.
Burada birkaç önemli ayrýntý var. Birincisi, sizi baþkalarýnýn oluþturduðu ve dayattýðý þartlara mahkum etmek isteyenlerin ortaya çýkardýðý engeller hala ciddi boyutlarda. Baþbakan Davutoðlu’nun ‘dilleri kardeþ kýlmak’ diye özetlediði halin, bizi paraçalanmaya götürmek bir yana, bizatihi parçalanmaktan koruyacaðýný anlamayanlarýn hala etkin oluþu endiþe verici.
Ýkincisi, sizin barýþ adýna sorumluluk almanýzdan rahatsýz olanlar, baþlarý her sýkýþtýðý vakit Türkiye’nin daha etkin rol almasýndan söz ediyorlar ki, bu da bambaþka bir ikiyüzlülüðe iþaret ediyor. Amerikan yönetiminin önceki gün ‘Suriye konusunda tavrýmýz deðiþmedi’ mealindeki açýklamasý, bunun hayli çarpýcý ve gerçeklere baktýðýmýzda çarpýk bir örneði.
Bir üçüncüsü, böylesine büyük bir inþa sürecinde, siyasetin dýþýndaki alanlarda devam eden vurdumduymazlýk hali ve sanki olup biten kendilerini hiç ilgilendirmiyormuþ gibi duranlarýn ortaya çýkardýðý zaaf. Okur yazarlar arasýnda, gazete köþelerinden ekranlara, akademiden kültür hayatýmýza kadar geniþ bir alanda, Türkiye’nin nereye gittiðine dair doðru dürüst bir analiz, yaklaþým ya da öngörü bulmak hayli zor nedense.
Sadece mevcut siyasi iradeyi savunma iddiasýyla ortaya atýlan tez ve düþünceler,bir barýþ ve gelecek kurgusuyla desteklenmediði için, o iradeye güç katmak bir yana, nereye gittiðimiz konusunda kafalarý daha karýþýk hale getiriyor. Oysa sadece son bir haftada Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan’ýn Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý’ndan Afrika hattýna kadar verdiði mesajlara, yaný sýra Baþbakan Ahmet Davutoðlu’nun Londra, Davos ve dün de Diyarbakýr’daki mesajlara bakmak bile, bizi bambaþka bir geleceðin beklediðini ortaya koyuyor. Ýhtiyacýmýz olan, bunlara dair içi boþ savunmalar deðil, bu heyecaný sahici kýlacak ve taþýyacak bir sorumluluk.
Etiyopya’da ve Cibuti’de verilen kardeþlik mesajýyla, Diyarbakýr’daki kardeþlik çaðrýsýný bir ve bütün kýlmak isteyen bir Türkiye, kendisine dayatýlana razý olmaktan çýkma cesareti göstermiþ bir ülkedir artýk. Elbette içeriden dýþarýya doðru bir okuma/hamle daha dengeli olur. Bu takdirde, Kürtlerle ortak bir kaderi paylaþma ve gelecek inþasý konusunda samimi ve kalýcý olabildiðiniz ölçüde, Afrika’da yahut Filistin’deki çabalarýnýz anlamlý hale gelecektir.
Barýþ, ayný zamanda bir tasfiye halidir. Özellikle de kendisine giden yollarý týkayanlarý tasfiye konusunda ‘savaþ’tan daha keskin olacaðýný unutmayalým.