Barýþý kim zehirledi?

Türkiye’nin kendi güvenliðini, hem de en can alýcý boyutlarda ilgilendiren bir tablo karþýsýnda daha fazla sessiz kalmasýný kimse beklememeli. Bu yönüyle PKK ve DAEÞ’e yönelik operasyonlarýn meþruiyetini kimsenin tartýþmaya hakký yok. Çok daha düþük yoðunlukta bir tehdit algýsýyla kimin neler yaptýðýný hepimiz biliyoruz.

Demokratik bir rejimin, bu tür operasyonlara karar verirken ve adým atarken bazý zorluklarý vardýr. Bakmayýn bizde özellikle seçim sürecinden itibaren PKK ve HDP hattý üzerinden herþeyi toz pembe göstermek isteyenlerin nutuklarýna. Dünyanýn hiçbir ciddi ülkesinde ne maskelerle, ne de göstere göstere elinizde silahlarla sokaklarý yakýp yýkabilirsiniz. Kötü örnekleri sayýp hukuk dýþý yaklaþýmlara davet çýkarmak niyetinde deðilim. Ama sýradan insanýn can güvenliðini tehdit eder hale gelen bir ortamda devlet her türlü meþru yöntemi kullanma hakkýný elde eder. Kullanmalýdýr da.

Þimdi bu söylediklerimin ardýndan, devlet azýcýk sert çýktý hemen yelkenleri suya indirdiniz diyecek cümle müptezele tek sözüm var. Eðer bu ülkenin herhangi bir yerinde sokaða çýkmak sorun haline gelmiþse, kendi halindeki insanlar arabalarýna binip þehrin ortasýnda giderken molotof kokteyl atýlarak ölümle burun buruna gelebiliyorsa; kimse kusura bakmasýn, devlet harekete geçer ve yine hukuk çerçevesinde ne gerekiyorsa onu yapar.

Uzun zamandýr çocuklarýný askere yollayan anne ve babalarýn yüreðin aðzýnda deðildi. Geçici de olsa bir barýþ hali vardý ve bu bile umutlarý yeþertmeye yetmiþti. Peki ne oldu? Olan özetle þu. Bu geçici barýþ halini terör örgütü ve onun parantezindeki yapýlar, biraz da mevcut iktidarla hesaplaþma gayretinde olan uluslararasý dengeleri de arkalarýna alarak zehirledi. Neredeyse tüm faaliyetlerini, barýþýn kalýcý olmasý bir yana, týpký diðer paralel tehdit gibi devlet içinde devlet gibi davranmak üzere planladý.

Peki bu arada devlet ya da hükümet ne yapýyordu sorusu, kesinlikle haklý ve önemli bir soru. Böyle bir istismar ve zehirleme faaliyeti karþýsýnda gereken hamleler yapýlamadý ve hepsinden önemlisi ‘inþa süreci’ gerçekleþtirilemedi.   

Gerekenlerden kastým, güvenlik tedbirleri deðil elbette. Çünkü devlet doðasý ve tanýmý gereði zaten güvenlik zaafý gösterdiði anda varlýk nedenini yitirir. Eðer kastýnýz, daha iyi ve daha güçlü bir devletse, o zaman güvenliðin ötesine geçmeniz, akýllý olmanýz ve kendinize ait bir oyun kurgusuyla hareket etmeniz gerekir.

Terör örgütünün ve onun etrafýndaki yapýlanmalarýn, kendilerine ait bir akýldan çok, farklý bir ‘üst akýl’la hareket ettiðini söyleyince nedense kýyametler kopuyor. Oysa ortaya çýkýþ nedenleri ve doðal geliþim seyri ne olursa olsun tüm terör örgütleri ayný zamanda bir tetikçidir, taþerondur. Daha fazla vaad edenin yanýndadýr, onun adýna hareket eder. PKK’nýn da, içeride ya da dýþarýda terör faaliyeti gösteren tüm yapýlarýn da ayakta kalabilmesinin yegane yolu budur.

Devletin kendi güvenliðini saðladýðý dönemler, yine doðasý gereði olaðanüstü dönemlerdir. Bu tür zamanlarda, atýlan adýmlarý hesaplarken, gelecekte kimlerle ne konuþacaðýmýzý, kimin nerede duracaðýný da iyi düþünmek gerekiyor. Barýþý sürdürmenin ve sahici hale getirmenin, savaþtan daha zor olduðunu bir kez daha hatýrlamakta yarar var.