Dün Markar Esayan’la birlikte Türkiye küçük Millet Meclisleri’nin Adýyaman forumuna katýlmak üzere Adýyaman’a gittik. Türkiye küçük Millet Meclisleri (TkMM) kendi ifadeleriyle; ‘Ýllerde oluþturulan, sivil toplum ve meslek örgütleri temsilcilerinin ayda bir kez bir araya gelerek Türkiye’nin genel ve illerinin yerel sorunlarýný milletvekilleri ve belediye baþkanlarýyla birlikte konuþtuklarý diyalog gruplarý’ olarak örgütlenmiþ bir sivil toplum organizasyonu... Demokratikleþme Paketi’ni bütün yönleriyle, önemli bir katýlýmla konuþtuk.
Bundan on yýl kadar önce Adýyaman’a gelmiþtim; bir GAP kenti olan Adýyaman on yýl önce de, inþa edilen barajlara, Organize Sanayi Bölgelerine ve buna baðlý projelere bakýlýnca her yönüyle, geliþmiþ bir kent olmaya, tarihi ününe yeniden kavuþmaya aday bir kentti. Ama birçok önemli geliþmenin son yýllara sýðdýrýldýðýný görüyoruz. Üniversitenin bir bölge üniversitesi olmasý doðrultusunda büyümesi, havaalanýnýn yenilenmesi ve giderek artmakta olan yatýrýmlar, bize Adýyaman’ýn bir endüstriyel tarým ve sanayi kenti olma yolunda olduðunu gösteriyor.
Hiç þüphesiz, barýþ umudunun çözüm süreci ile birlikte artmasý, þimdi tartýþtýðýmýz demokratikleþme paketi dahil, demokratikleþme doðrultusunda atýlan ve atýlacak adýmlar bu bölgenin bundan sonra neredeyse geometrik olarak kalkýnmasýna yol açacak.
Bir meydan okuma
Ýþte tam bu baðlamda yeniden þu Güneydoðu Anadolu Projesi diye bilinen ve GAP olarak kýsaltýp anlattýðmýz ve aslýnda bir projeden ziyade bir dönüþüm hikayesi olan sürece yeniden bakmak gerek. 2008 yýlýndan itibaren AK Parti iktidarý tam da o yýllarda artýk bir kalkýnma projesi olmaktan çýkarak bir sorunlar yumaðýna dönüþmüþ olan GAP meselesine el attý.
Bakýn çok ilginçtir, 2008 yýlýnda AK Parti tam bir yol ayrýmýndaydý. Artýk bu gerçeði açýkça yazabiliriz. Kapatma davasý bir tehdit olarak partinin baþýnda demoklesin kýlýcý gibi sallanýyordu. Ama bu tehdit devam ederken hükümet IMF ile yeni bir stand-by yapmak için yoðun baský görüyordu. Yani hem siyasi hem de ekonomik bir kýskaç söz konusu idi. Bilirsiniz bütün IMF paketlerinin temel yaklaþýmý kamu harcamalarýnýn kýsýlmasýdýr. Ýþte bu IMF tartýþmalarýnýn tam ortasýnda Mayýs 2008’de hükümet 4 yýlý kapsayan GAP Eylem Planý’ný açýkladý. Eylem Planý, adeta bir meydan okumaydý. Çünkü teþvik politikalarýndan teknoparklara, sosyal geliþme kurumlarýna, sulamadan enerjiye kadar çok yaygýn bir altyapýya toplam 27 milyar TL kaynak ayrýlýyor, bunun 14.5 milyar TL’sý da merkezi bütçeden öngörülen ek kaynak olarak tahsisi olarak bütçeleniyordu. Örneðin daha önce sulama için ayrýlan kaynak 80-85 milyon arasý iken, eylem planýndan sonra yalnýz sulamaya 1.5 milyar TL tahsis yapýlýyordu. Bu, hem o zaman zaten diken üzerinde olan yerli tekelci sermayeye hem de IMF ile temsil edilen küresel sermayeye açýk bir meydan okumaydý. Zaten 2009’daki darbe teþebbüsleri ve hükümete karþý açýlan bazý kamyanyalar bu meydan okumanýn sonucu olarak geliþti. Bu meydan okuma, bence bugünkü ‘çözüm sürecinin’ ve kalýcý barýþ umudunun ilk önemli adýmýydý.
Ýþte bunun için 2008 yýlý Türkiye için de AK Parti için de bir kýrýlma yýlýdýr.
Eðer ki, Baþbakan o zaman, tekelci sermayenin istediði gibi, IMF ile 20. stand-by anlaþmasýný yapsaydý 2008 yýlýnda açýklanan GAP Eylem Planý rafa kaldýrýlacak ve Doðu’ya, Güneydoðu’ya ayrýlan kaynaklar yine batýda konuþlanan bildik sermaye çevrelerine gidecek ve barýþýn bugünkü ekonomik koþullarý saðlanamayacaktý.
Lütfen GAP Eylem Planý’na bir bakýn buraya aktaramýyorum; orada göreceksiniz ki, üniversitelerden devlet kurumlarýna, ilgili KÝT’lerden meslek kuruluþlarýna, STK’lara kadar çok ayrýntýlý bir iþbölümü var. Ve bölgede olan birçok yatýrým, eðitim kurumlarýnýn projelendirilmesi ve gerçekleþtirilmesi, bölgenin kültür ve turizm potansiyelini ortaya çýkaracak adýmladýn atýlmasý GAP Eylem Planý’nýn doðrudan ve dolaylý sonucudur.
GAP’ta aslýnda ne amaçlandý?
Þu gerçeði artýk söylemeliyiz; 2008 GAP Eylem Planý’na deðin devletin GAP’a bakýþý þuydu: Devletin GAP için doðrudan iki ana amacý vardý: Birincisi bölgedeki sosyo-ekonomik yapýda köklü bir deðiþime yol açmadan göreli kapitalist iliþkileri geliþtirmek ve ekonomik denetimi asgari ölçüde saðlamak; ikincisi ise Dicle ve Fýrat’ý komþu ülkelere karþý bir koz olarak kullanmak. Yani Demirel gibiler her ne kadar GAP’ý üstlense de, hiç bir zaman ne ‘sivil’ veseyatçi iktidarlar ne de askeri yönetimler GAP’a bölge insanýný kalkýndýracak, bölgeye barýþý refahý getirecek bir proje olarak bakmamýþlardýr. GAP, bölge insanýný denetim altýna almak, bölgenin kendi dinamikleriyle kalkýnmasýný önlemek ve komþularý suyla tehdit etmek üzere yapýlandýrýlmýþtýr. Ama bu anlayýþ 2008 yýlýnda kýrýlmýþtýr. GAP, gerçek anlamda, bölgeye dönük bir kalkýnma projesi olarak yola devam etmeye baþlamýþtýr.
Bugün Türkiye’nin doðusu ve güneydoðusunda yapýlan yatýrýmlarýn, geliþmenin ivmesine bakýn; bu ivmenin 2008’in ikinci yarýsýndan sonra hýzlanarak arttýðýný göreceksiniz. O halde bugünkü barýþ ortamýný ve çözüm sürecini hazýrlayan siyasi iradenin 2008’de IMF’ye kapýyý gösteren siyasi irade olduðunu söyleyebiliriz. Bu irade olmasaydý bugünkü Adýyaman da, Gaziantep de olmayacaktý. Daha da önemlisi bugün Doðu illerimizde olan umut da olmayacaktý. Adýyaman’da bu umudu gördüm.
Özal gördü ama...
Þunu da önemle belirtmek istiyorum; Turgut Özal bu gerçeði -yani Doðu’nun ekonomik zincirlerininin çözülmesinin demokrasiyi önceleyeceðini ve barýþýn bu anlamda önemini- yaþamýnýn son döneminde farkýna varmýþtý. Ama Cumhurbaþkanlýðýný tercih ederek siyasi alanda büyük bir boþluk býraktý. Bu boþluðu kimin (kimlerin) doldurduðunu biliyorsunuz. Geri dönmeye karar verdiðinde ise bu boþluðu dolduranlar buna izin vermediler. Sonuç: Erdoðan böyle bir boþluða izin vermemeli. Özal’ýn yaptýðý hatayý yapmamalý, bilmem anlatabildim mi?