Bir yasa sonucunun yirmi yýldan sonra bile hâlâ izlenebilmesinin örneðini, Ýstanbullu avukat Yorgaki Effimianidis’in mektubunda buluyoruz. Effimianidis, hakkýný istiyordu ama bu hiçbir zaman gerçekleþmedi.
Avukat, daha doðrusu eskiden avukat olan Yorgaki Effimianidis’in sorunu gerçekten de önemliydi. 1924 yýlýnda çýkarýlan bir yasanýn ilgili hükmü gereðince barodan çýkarýlmýþ ve avukatlýk yapma hakký elinden alýnmýþtý. Bu tarihten sonra mesleðini yapamadýðý açýktý. Fakat aradan geçen bunca yýldan sonra, bizzat Cumhurbaþkaný Ýsmet Ýnönü’ye bir mektup yazarak, sorununun çözülmesini talep etmiþti. Bu dilekçesinden bir sonuç alamadýðýný, onun 1948 yýlýnda kaleme aldýðý ve bu kez Baþbakan Hasan Saka’ya yazdýðý mektuptan anlýyoruz.
HAK VE HÜRRÝYET
Effimianidis’in daha önceki yýllarda da benzeri giriþimleri olduðu anlaþýlmaktadýr. Elimizde bulunan Adalet Bakanlýðý’nýn bir yazýsýnda, ilgilinin 1941 ve 1946 yýllarýnda da benzer giriþimlerde bulunduðunu görüyoruz. Onun Ýnönü’ye de mektubunu 1945 yýlýnda yazmasýnýn elbette bir anlamý vardý. Dünya yeniden ‘demokrasi patlamasý’na doðru yol alýrken; o da bu geliþmeden payýný almak istemiþ olmalýdýr. Bunu Saka’ya yazdýðý ve elimizde bulunan mektupta da göreceðiz.
Effimianidis, mektubunda 24 yýldan beri süregelmekte olan bir haksýzlýða dikkat çekmeye çalýþýyordu. Bu da, zamanýnda büyük bir adaletsizliðe sebebiyet vermiþti. Kendi ifadesiyle; “adalet ülküsünü ilgilendiren” eski bir muameleye, “24 senedir süregelen bir haksýzlýða” karþý; “medeniyet âleminin ve bütün demokrat dünya efkârýnýn” dikkatini çekmek istiyordu. “Ýnsan hak ve hürriyetlerine riayet için, devletimizin de San Fransisco’da üzerine bazý vecibeler almýþ bulunmasýndan” dolayý; “bu gibi yersiz ve milletimize ve yurdumuza zarar vermekten baþka bir sonucu olmayan hâllerin” düzeltilmesi umulmuþtu. Fakat maalesef beklenen sonuç alýnamamýþtý; Effimianidis, çeyrek asýrdan daha uzun bir süredir mesleðinden mahrum býrakýlmýþtý.
Effimianidis, bu aþamada tehdide bile baþvurmayý gerekli görmüþ olmalýydý ki; “yurdumuzda devlet ricalinin dikkat nazarýný bu gibi haksýzlýklar üzerine çekmek için içte ve dýþta aleni propaganda ve matbuat vasýtasýyla yaygara yapmak” gerekip gerekmediðini soruyordu. Buna “açýk mektuplar ve broþürler” de eklenebilirdi. Fakat bunlar millet için zararlý teþebbüsler olurdu. Bu bakýmdan “samimi vatanseverler”, “sükût eder, inler”di. Yalnýzca bu gibi mektuplar kaleme almakla yetinirlerdi. Kiþisel çýkarlarý korumak için milletin zararýna olacak giriþimlerden kaçýnýrlardý. Ama her þeyin bir sýnýrý elbette vardý. Bu türden haksýzlýklara engel olmamak da, hükûmete olan güveni ortadan kaldýrýrdý.
Effimianidis, Baþbakan Saka’ya; “sizi hakþinas, kadirþinas, mütevazi ve dürüst ve faziletkâr bir insan olarak tanýdýðýmdan”; “yüksek müsamahakârlýðýnýza güvenerek” diyerek; þöyle sesleniyordu; “Demokrasiden bahsederken, onunla barýþmasýna, baðdaþmasýna imkân olmayan bu hâlleri düzeltebilecek durumda deðilseniz; mesuliyet mevkiinden uzaklaþmak ve hiç olmazsa bu suretle kýymetli varlýðýnýzý, vakarýnýzý kurtarmak, millî ve vatanî bakýmdan ihtiyatta saklamak gerekir.” Eðer eski baþbakanlardan Hasan Saka bunu gerçekleþtirebilecek durumda deðilse, Effimianidis’in önerisi þöyleydi: “Deðilse, emsaliniz gibi, siz de yýpranýr ve lüzumsuz kâðýt gibi sepete atýlýrsýnýz; o vakit de milletimiz ve yurdumuz namuskâr ve dürüst bir evlâdýnýn hizmetinden mahrum kalýr.”
ÝNÖNÜ'DEN TALEP
Adalet Bakanlýðý tarafýndan yasa gereði iþleme konulmayan geri çevirilen mektuplar üzerine, Effimianidis, Cumhurbaþkanýna yazmaktan baþka bir çare görememiþti ki, 1948 yýlýnýn sonlarýnda kaleme aldýðý mektubunu Ýsmet Ýnönü’ye takdim etmiþti: “Adaleti baltalamaktan zerre kadar çekinmeyen kimseler, Adalet Bakanlýðý sandalyesine oturtuldu. Memuriyeti ödevini suistimal etmekten suçlu görülüp, Yüce Divan’a sevkini istediðimiz bu zatlar, milletlerarasý manevî kýymetler komisyonlarýnda milletimizin temsilcisi yapýldý. Böylece de sizin gibi millî baþlar ve kýymetler heder olmak durumu yaratýldý. Çünkü, bütün kusurlar baþtakilere atfedilmek politika hayatýnýn icablarýndan olduðundan; bütün bu yolsuzluklar, haksýzlýklar ve adaletsizlikler ve kanunsuzluklar, sizden bilinmek kapýsý açýk býrakýldý.”
Effimianidis, bir yandan Cumhurbaþkanýný methetmeye çalýþýrken; diðer yandan da, zamanýndaki milliyetçi zihniyeti eleþtirmeye gayret ediyordu. Effimianidis’in bu mektuplardan hiçbir zaman sonuç alamadýðýný biliyoruz.
Avukatlýk yasasý
1924 yýlýnda avukatlýk yasasý deðiþtirilmiþti. Yasaya eklenen bir geçici maddeyle; her baroda Adalet Bakanlýðý’nca atanacak bir tasfiye komisyonu kurulacaktý. Komisyonun görevi, baroya kayýtlý olan avukatlarýn yasanýn öngördüðü þekilde avukatlýk yapabilme þartlarýna ve niteliklerine haiz olup olmadýðýna karar vermekti. Bu koþullarý yerine getirmeyen avukatlar barodan çýkarýlacaktý. Barodan atýlanlarýn Adalet Bakanlýðý nezdinde itiraz haklarý vardý. Ancak bakanlýðýn kararý kesindi.
Bu tasfiye sürecinde; özellikle Ýstanbul barosundan çok sayýda avukat meslekten men edilmiþtir. Mevcut avukat sayýsýnýn neredeyse yarýsýna yakýn bir kýsmýnýn tasfiyeye uðradýðý biliniyor. Rum asýllý avukatlarýn üçte ikisinin barodan atýldýðý belirtilmektedir. Yine de bütün gayri müslim avukatlarýn meslekten men edildiði söylenemez. 1939 yýlýnda Ýstanbul barosunda 45 Rum avukat olduðu saptanmýþtýr. Meraklý okuyuculara bu konuda Murat Koraltürk’ün “Erken Cumhuriyet Döneminde Ekonominin Türkleþtirilmesi” adlý kitabýný önerebilirim.
Bildiklerimiz; Bilmediklerimiz
Meslekten men edilen Effimianidis iþini kaybetmiþti. Bu kiþilerin daha sonraki yýllarda ne gibi iþler yapmak zorunda kaldýklarýný; hayatlarýný nasýl ve ne þekilde sürdürdüklerini pek bilemiyoruz. Ama Effimianidis’in mektubu antetli kaðýda yazdýðý mektup bir miktar ipucu taþýmaktadýr. Buna göre; ‘hukuk doktoru ve ekonomist’ olan Effimianidis, Ýstanbul’da Billur sokak Büyük Tünel Han’da dört numarada ‘hukukî, iktisadî ve malî istiþare evi tüccar vekili ve mümessilliði’nde çalýþmaktadýr. Bu karmakarýþýk ifadeden, bir yandan ticaretle uðraþýrken; bir yandan da malî, ekonomik ve hukukî konularda danýþmanlýk yaptýðýný çýkarýyorum.