Baroni’yi oynatırsan sonucunu alırsın

Futbol çoğu kez; şuh, aşüfte, yosma bir kadın gibidir. Kime yüz vereceği belli olmaz. Zengin aile çocuğunu bırakıp, mahallenin gariban delikanlısına yüz verir. Belli olmaz.

F.Bahçe; daha maçın başlama düdüğü ile birlikte futbola kur yapmaya başladığı halde, bir türlü karşılık bulamadı.  Mersin’i sahasına bloke etti, ardı ardına ataklarla rakibini adeta sersemletti. Ama golü yiyen kendisi oldu.

Sonraki dakikalarda Gökhan’la, Stoch’la, Mehmet Topuz’la, Mehmet Topal’la, Alex’le, Yobo’yla onca pozisyon bulmasına rağmen; beraberliği devrenin son saniyesinde anca yakalayabildi. Futbol F.Bahçe’ye çok naz yaptı.

***

Golün bu kadar gecikmesine yolaçan elbette bazı nedenler vardı. Rakip yarı alanındaki uzun paslar, hava topları ve dönen toplar; genellikle Mersin’in müdahalesine takıldı. F.Bahçe Kuyt’u özellikle kullanmakta pek istekli değildi. Hollandalı’yı biraz kendi kaderine terketti. O da takımdan ayrı düz koşu yapar gibi, kendi kişisel gayretleriyle bir şeyler yapmaya çabaladı. Takımla Kuyt arasında (Belli belirsiz de olsa) kopukluk sözkonusuydu. Bu yüzden olsa gerek, oyundan alındı. Çıkarken su şişesini yere fırlatarak öfkelenmesi, doğrusu haksız sayılmaz ... Çünkü etkisiz görünmesinin tek sorumlusu o değildi.

Yenilen golde, Volkan’ın suçu yoktu. Çünkü Ben Yahiya’nın serbest atışında; barajdaki Meireles’in kafasından seken top, aşırı yükselmişti ve çataldan içeri girdi. Sadece Volkan değil, hiçbir kaleci o topu tutamaz ve asla müdahale edemezdi.

***

F.Bahçe ikinci yarıda gene etkiliydi ama, ilk devredeki etkin pozisyon sayısı kadar bereketli değildi.

Mersin kapalı fakat soğukkanlı savunmasıyla, panik duygusuna kapılmadan direnişini  sürdürüyordu. Hatta zaman zaman tehlikeli sokuldu.

Sarı-lacivertliler; hep diken üstündeydi. Maçı bir türlü sökemediler. Alex iyi niyetle ve yaşadığı tartışmalı günlerin baskısından arınmış gibi oynasa da; kilidi açmakta sınırlı kaldı. Neyseki takımın imdadına Baroni yetişti.