22 Þubat’ýn yýldönümü de sessiz sedasýz geçiverdi yine... Hatýrlayan çýkmadý gibi... Oysa az daha bir “devrim”imiz daha olacaktý. En iyisi darbenin lideri Aydemir’e kulak vermek...
22 Þubat 1962 darbe giriþiminin lideri Albay Talât Aydemir’in anýlarý yýllar önce yayýnlanmýþtý (Kitapçýlýk ticaret limited þirketi). 1968 yýlýnda... Geçtiðimiz yýllarda çok daha kapsamlý bir þekilde yeniden yayýnlandý (Yapý Kredi Yayýnlarý 2010). Kendi deyimiyle bir “ihtilalci”nin anýlarýný, aradan geçen bunca olaydan sonra okumak gerçekten ilginç oluyor. Bu anýlar aslýnda ‘içeriden’ bir anlatýmla dönemin darbeci subaylarýnýn haleti ruhiyelerini açýða çýkarmak bakýmýndan da çok önemli...
27 Mayýs öykülerinin en göze batýcý tarafý; askerî darbenin DP iktidarýnýn en son safhasýnda hazýrlandýðýna dair anlatýmdýr. Halbuki daha o zamanlar bile darbenin hazýrlanma sürecinin çok daha eskilere dayandýðý biliniyor ve anlatýlýyordu. Hatta yazýlýyordu da... Fakat siyasî propaganda da bu nokta adeta atlanýyor ve DP iktidarýnýn özellikle 1960 yýlýndaki tutumu ön plana çýkarýlarak, öykü tamamlanmaya çalýþýlýyordu. Oysa mesele bu kadar basit deðildi elbette... Aksine darbe, darbecilerin aðzýndan ve gözünden anlatýlmalýydý. Meselâ, Aydemir’in anýlarý bu konuda iyi bir örnektir.
SÝYASET VE ASKERLÝK
Evet, Aydemir de ‘siyaset’le ilgilenmiyordu; þöyle yazýyor anýlarýnda: “Bir asker olmam dolayýsýyla hiçbir zaman siyasetle uðraþmayý ve sonunda siyasî hayata atýlmayý düþünmedim.” Ýyi, þimdi de onun ‘siyaset’ten ne anladýðýný öðrenmeye çalýþalým; çünkü þöyle devam ediyor: “Yalnýz bir kurmay subay olarak memleketin iç ve dýþ politikasýný da daima yakýndan takip ettim.” Þimdi bu iki cümlenin ard arda geliþinin yarattýðý þaþkýnlýðý ve çeliþkiyi bilmemki uzun uzun anlatmama ihtiyaç var mýdýr? Aydemir’in ‘siyaset’ten anladýðý þey tam olarak nedir? Ýkinci cümle bunu anlatýyor sanýrým... Sanýrým ‘ihtilalciler’in gözünde ‘siyaset’le kast edilen þey, politikacýlýktan ibarettir. Yani politikacýlarýn alanýnda olan siyaset ile ikinci cümlenin anlattýðý siyaset arasýnda önemli bir ayrým söz konusudur; bu dünya görüþü içinde... Aydemir’in yazdýðý gibi; “Memlekette arzu edilen demokrasi idaresinin yerleþmesini caný gönülden arzu ediyordum; bunun için ekseri düþüncelerimi bu istikâmete tevcih ediyordum.”
AYDEMÝR DE DP’YÝ TUTUYORDU
Hayýr, þaþýrtýcý deðil; o sýrada pek çok küçük rütbeli subayýn eðilimi zaten buydu. Ýktidardaki CHP’ye karþý DP’ye sempati göstermek, ordunun alt kademeleri açýsýndan yaygýndý. Ama bu eðilim hýzla deðiþecektir. Aydemir açýsýndan çok daha erken bir tarihte deðiþecektir. Henüz 1954 yýlýnda! Yani DP daha ‘altýn dönemi’ tamamlanmamýþken! Yine onun yazdýklarýndan bunu anlýyoruz. Aydemir, DP iktidarýnýn sadece ikinci yýlýnda “ümitlerinin kýrýlmaya baþladýðýný” bize aktarýyor anýlarýnda... Onun açýsýndan ‘baþlangýç çok iyi”ydi; fakat aradan yýllar geçtikçe istikâmet deðiþmeye baþlamýþtý. Daha 1954 yýlýnda Genelkurmay Baþkanlýðý’nda çalýþmaya baþladýðýnda, Aydemir artýk eski görüþlerini deðiþtirmiþtir. Fakat onun düþüncelerini paylaþan pek az subay olduðunu biraz da þaþkýnlýkla ve üzüntüyle görür ve anlar. Þöyle yazýyor: “Karargâhta bu ruhu anlayan çok az insana tesadüf ettim.” Sadece askerler mi böyleydi diye soracak olursanýz, hemen yanýtýný da vereyim; hayýr siviller de böyleydi. “Hiçbirisi memleket gayesiyle çalýþmýyordu.”
TARÝHÎ KARAR
Ve Aydemir karara varýr: “Kendi kendime karar verdim. Bu memleketin gidiþatý gidiþat deðildir.” Bu karara “bir münevver olarak, bir kurmay subay olarak” varmýþtýr. Burada biraz durup soluklanalým isterseniz... Osmanlý-Türkiye modernleþme tarihinde ‘aydýnlar’ýn ve ordunun rolünün tarihsel bir uzantýsý ve tekrarý ile yeniden ve yeniden karþýlaþýyoruz iþte... Bu aþamada Aydemir geldiði nokta þudur: “Düþüncelerime yakýn düþünen arkadaþlarla iþbirliði yaparak iktidarda bulunan partinin Türk ordusunu ihmal ederek, düþürdüðü bu kötü durumdan kurtarma çarelerinin neler olabileceðini ve ne þekilde hareket edilirse, bu vaziyete bir son verilebileceðini planlamaya baþladým.”
Ona göre, yeni bir anlayýþla yetiþen kurmay subaylara ihtiyaç vardý ve kendisi bunlar arasýnda en önde bulunuyordu.
Daha 1956 yýlýnda cuntanýn çekirdek kadrosu oluþturulmaya baþlanmýþtýr bile... Ama Aydemir’in planý sadece orduda yapýlacak bir ýslâhatla sýnýrlý deðildir, daha o zaman bile... Þöyle anlatýyor: “Ben o zaman ilerisi için tasarlanan bütün planlarýmý hiçbir surette açmadým.” Neydi bu planlarý diye sorulmaya deðer...
YENÝ BÝR CEREYAN
1956 ve sonrasýnda orduda yeni bir “cereyan” belirmiþti. Aydemir anýlarýnda bunu þöyle açýklýyor: “Herkes aþaðý yukarý bizim düþündüðümüz esaslar dahilinde birleþmeyi, iþbirliði yapmayý arzu ediyordu ve beni eskiden beri tanýyan birçok arkadaþlarýmdan teklifler alýyordum.” Demek ki, daha bu sýrada bile ordu içinde çeþitli örgütlenlmeler vardý ve belki de deðiþik gruplar birbirlerine, o zamanki deyimle ‘kanca’ atmaya çalýþýyorlardý.
ÝHTÝLAL KARARI
Ýhtilale 1957 yýlýnda karar verilmiþti bile... Aydemir bunu açýkça yazýyor. “Ýcab ettiði takdirde bir hükûmet darbesi yaparak idareyi ele almak” gerekiyordu. Aydemir’in bütün yaþamý boyunca 27 Mayýs’ý aslýnda kendi eseri olarak görmüþ bir asker olarak, darbeden hemen sonra Kore’deki görevinden geri dönme yolundaki giriþiminden sonuç alamamýþ olmasý, onda belki de darbeden sonraki ilk hayalkýrýklýðýný yaratmýþtýr. Aydemir’in 27 Mayýs’ta ülkeden uzakta olmasý, onun siyasal geleceðini tayin etmiþti bir anlamda... Ýsterseniz onun satýrlarýndan bu kenarda kalmýþlýk duygusuna da bir göz atalým: “O komiteye ilk kurulduðu günden beri sadakatle hizmet edenler üzerinden yoksa sünger mi çekilecektir? Bunu düþünmek bile istemiyorum.”
22 ÞUBAT’IN ÖZETÝ
Aydemir için ihtilalin dýþýnda kalmasý kabul edilemezdi: “Yakýn arkadaþlarýmdan alâka görseydim, hatýrlansaydým, mektuplarýma cevap alsaydým, bu düþüncelere hiçbir zaman sapmazdým herhalde...” Özetlemek gerekirse; Aydemir’in bu ruh halidir ki, onu sonunda 22 Þubat’ta -Aydemir’e ithaf edebileceðim þekilde, ama benim formülümle- ’27 Mayýs ruhuna ihanet eden 27 Mayýsçýlara karþý gerçek 27 Mayýs ruhunu yaþatmak için gerçek 27 Mayýsçýlarýn eylemi’ olarak tarihe geçecek eyleme yöneltmiþtir. 22 Þubat’ý iþte böyle özetleyebilirim...