Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş: Yeni hükümet sistemi darbesavar bir sistem

ERDOĞAN BÜYÜK TÜRKİYE İDEALİNİN SEMBOLÜDÜR

Türkiye 16 Nisan’da geleceği hakkında bir karar verecek. Yeni hükümet sistemi ülkenin bekasıyla ilgili olmasına rağmen CHP’den barbar Avrupaya,PKK’dan FETÖ’ye garip bir bileşke oluşturan Hayır cephesi konuyu ısrarla Erdoğan’ın şahsına iliştiriyor. Acaba onlar için hayır Erdoğan’ın şahsında AK Parti’nin  tasfiyesi anlamına mı geliyor? Bu soruyu yeni hükümet sistemini konuştuğumuz Sayın Numan Kurtulmuş’a sordum. Cevabı kuşatıcıydı: “Erdoğan büyük Türkiye idealinin bir sembolü çoktandır. Mazlum milletlerin, asırlardır ezilmiş, geri bırakılmış doğu halklarının sesini dünya milletlerine taşıyan kişi. ‘Dünya beşten büyüktür’ diyebilecek kadar cesaretle hareket eden birisi. Avrupa’da Erdoğan’ın şahsına yönelen saldırılar da onun mazlum milletlerin ve yeniden dirilen büyük bir medeniyetin temsilcisi olmasından dolayı”. 

KURTULMUŞ: Eski düzende sistem her kilitlendiğinde çözüm askerden beklendi. Yeni sistemde eğer Meclis ve Cumhurbaşkanı arasında ihtilaf doğarsa eş zamanlı seçimlere gidilebilecek. Dolayısıyla halk hakem olacak. 

Hükümet Sözcüsü olarak sizden dinlemek isteriz. Yeni hükümet sistemi nasıl bir sistem? Türkiye’ye ne getirecek?

Yeni hükümet sistemi tesadüfen veya AK Parti’nin isteğiyle ortaya çıkmış bir şey değildir. Toplumda var olan taleplerin sonucudur. Meclisten AK Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla geçti, milletimiz bir karar verecek. Önce bu sisteme niye ihtiyaç vardı, mevcut sistemin çalışmayan, eskimiş tarafları nelerdi, bunlar üzerinde durmak lazım.

ESKİ SİSTEM ÇATIŞMACI

Duralım, buyurun.

67 yıllık çok partili hayatımızda mevcut sistemin dört konuda tıkandığını, 80 milyon nüfuslu, büyük meydan okumalarla karşı karşıya kalan ama büyük fırsat ve imkânları da bulunan bir ülkeyi taşıyamadığını düşünüyorum. Bunların ilki; vesayetçi ve çatışmacı yapı. Türkiye’de siyasi aktörlerin, kurum ve kuruluşların, zaman zaman toplum kesimlerinin arasında çatışmayı esas alan bir sistem var. 

İkincisi güç bölünmesi. Recep Peker ile İnönü’den Ecevit ile Sezer’in kavgasına dek cumhurbaşkanı ve başbakanlar arasında pek çok kavga var. Yönetimdeki çift başlılığın yol açtığı ekonomik ve siyasi krizler var. Risk sürüyor. Bu isimler kötü olduğu için değil sistem böyle olduğu için çatışma kaçınılmaz. Hatta Ecevit-Sezer, Demirel-Çiller, Akbulut-Özal gibi liderlerin koltuğa oturttuğu insanlarla dahi çatışma yaşandığını görüyoruz. 

AĞIR BİR FATURA ÖDENDİ

Varislerle bile çatışma kaçınılmaz mı diyorsunuz? 

Demirel Çiller’i, rahmetli Özal Akbulut’u getirmeseydi onları kim başbakan yapardı? Ya da Sezer’i kim Cumhurbaşkanı yapardı? Buna rağmen medyun-ı şükran olmaları gereken isimlerle dahi çatışma kaçınılmaz. Bu isimler geçimsiz diye değil. Sistemin doğası çatışmacı. Türkiye bundan kurtulmalı çünkü çok ağır ekonomik ve siyasi faturaları var. 

Mevcut sistemde çalışmayan üçüncü alan siyasi iktidarsızlıktır. 94 yıllık Cumhuriyet tarihinde 17 ayda bir kurulan hükümetler var. Zaman zaman 10 aya düşmüş bu. 3,5 yılda bir seçim gitmiş Türkiye. Bu ülkeye zaman kaybettiriyor. Dördüncüsü ekonomik iktidarsızlık. Bu çatışmalar nedeniyle ekonomik krizler yaşandı. 2001 krizi sistemin çalışmamasının sonucuydu. 22 banka kapandı, Türkiye finansal açıdan 580 milyar lira kaybetti. 2001 krizinin faturasını millet olarak tam 10 yıl ödedik! 

VESAYETÇİLER HÜKMETTİ

Hayır bloğu diyor ki: Ak Parti 15 yıldır iktidarda. Güçlü iktidar üstelik. Neyi isteyip de yapamadılar ki sistemi değiştirmek istiyorlar?

Çok şey yapılamadı. 67 yılda 5 askeri darbe, 7 darbe girişimi oldu. Cumhurbaşkanları millet tarafından değil kapalı kapılar ardında oligark zadegânlarca belirlendi. Gül seçileceği zaman kara cüppeliler yeni bir içtihatla 367 garabetini zorladılar. 1961’de Ali Fuat Başgil’in aday olmasına dahi izin vermeyen çevreler Meclisin cumhurbaşkanı seçmesine mani oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı sırasında müsteşar atamalarından Merkez Bankası başkan atamasına kadar üst düzey bürokratı atamak mümkün olamadı. Üçlü kararnamelerde engellemeler oldu. 2008’de parti kapatma davası direkten döndü. Bu öyle vesayetçi bir sistem ki Cumhurbaşkanının kim olacağına onlar karar verecekler. Bazen koalisyon kurulabilsin diye üçüncü partinin başkanına, bazen tek başına vekil olan Yalım Erez’e başbakanlık verecekler. Türkiye bu hastalıklardan kurtulmalı artık. 

HAKEM HALK OLACAK

Halk onaylarsa yeni sistem nasıl işleyecek? 

Millet kendisi adına karar verecek iki mekanizmayı da sandıkta seçecek. Yüzde 50+1 oy alan kişi beklemeden, Güneş Motel veya 7 Haziran sonrası koalisyon pazarlıkları olmadan hükümetini oluşturup milletle bunu paylaşacak.  

Yeni sistem darbelerin önünü alabilecek mi peki?  

Yeni sistemin en mühim ve en az konuşulan yanlarından biri de bu. Meclis ve Cumhurbaşkanı eğer siyaseten çözümsüz bir noktaya gelir ve sistem kitlenirse çözüm için Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin eş zamanlı yenilenmesi imkânı getiriliyor. Geçmişte sistem tıkandığında düğümü darbeciler çözsün diyorlardı. Biz diyoruz ki “hayır sistem tıkandığında erken seçime gidilebilsin, düğümü halk çözsün”. Dolayısıyla bu bir emniyet imkanıdır, darbe savardır. Maalesef Kılıçdaroğlu aksini anlatıyor. Yanlış anlıyor ya da yanlış anlatıyor. Sanki Cumhurbaşkanının kafası bozulsa hadi seçime diyecek. Sorumlu devlet adamları böyle davranmaz. CHP’liler yıllardır iktidarda olmadıkları ve bu sistemle olamayacakları için öyle sanıyorlar. İkinci darbe savar madde sıkıyönetim uygulanmasının ortadan kaldırılmasıdır. Şimdiye dek sıkıyönetim uygulamaları sistemi rahatlatmak değil, sivil siyaseti köşeye sıkıştırıp askerin alanını açmak için kullanılmıştır. Artık Türkiye’de hiçbir şartta sivil sıkıyönetim olmayacak. Allah muhafaza 15 Temmuz benzeri bir şey ya da Marmara depremi gibi bir facia olursa olağanüstü hal uygulanabilir. Bu kararı verecek olan da seçilmiş cumhurbaşkanı ve hükümetidir.

HÜKÜMETİN OLUŞUMU 

Hükümet nasıl oluşacak peki, nasıl çalışacak? 

Cumhurbaşkanı önceden hazırlıklarını yapmış olacak. Kısa sürede hükümetini ilan edecek. Dışarıdan bakan olur mu diyenler kusura bakmasınlar, Sayın Davutoğlu, Numan Kurtulmuş, Efkan Ala da vekil olmadan bakan oldular. Mevcut sistemde de var. Bakanlık yürütmeyle ilgili meseledir, vekillik ise yasama ile ilgili. Ama parlamentoda çoğunluğu olan parti, parlamentoyu kendi organı gibi çalıştırdığı, yürütme yasamayı kontrol ettiği için içiçe. Şimdi ayırıyoruz. Cumhurbaşkanı bakanları dışarıdan atayabilir, vekillerden atadıklarının milletvekilliği düşer. İkisi aynı anda olmaz. 

İMF’YE BORCUMUZ BİTTİ ANTİERDOĞANİZM BAŞLADI 

Avrupa, yükselen güçlü Türkiye’den rahatsız. Eğer Türkiye IMF’den 25 milyon dolar almak için avuç açar, maliye bakanlarımız IMF komiserleri önünde düğme iliklerse, Avrupa’nın terbiye salonunda tek ayaküstünde durursa bizden iyisi yok. Falan ülkeden İHA almak için kapı aşındırırsak, sadece borç değil emir ve talimat da alırsak bizden iyisi yok. Ama ne zaman kendi savunma sanayimizde önemli atılımlara, ‘Dünya beşten büyüktür’ demeye, Avrupa’yla eş değer ortaklık için müzakerelere, IMF’ye ihtiyacımız yok biz size borç verelim demeye başladık o zaman oyun değişti. Baktılar Türkiye güçleniyor, her alanda güçlü ve eşit bir rakip oluyor, o zaman Türkiye’yi geriye itmeye başladılar. Türkiye’nin üstünde baskı oluşturmaya çalışıyorlar. Meselenin özü budur.   

CHP statüko sürsün istiyor

Terör örgütleri bölebileceği, iç savaş ve kaos çıkartabileceği zayıf bir Türkiye istiyor... Avrupa da talimatlarını yapacak, kendine ekonomik ve siyasi alanda rakip olmayacak bir Türkiye istiyor... Peki ya, hayır diyen CHP ne istiyor? 

CHP öyle görünüyor ki eski sistemi istiyor. Vesayet devam etsin, Cumhurbaşkanları kapalı kapılar ardında seçilsin, efendim yine Türkiye’nin zadegânı, ekonomik ve siyasi sistemi manipüle etmeyi, partiler arası kalisyon pazarlıkları sürsün istiyor. Bu pazarlıkların içerisinde acaba bize de bir şey düşer mi, CHP olarak bize de bir yer olur mu diye bekliyor. Eski sistemin korunmasından siyasi menfaatlerinin o sistemde olduğunu düşünüyorlar herhalde.Halbuki CHP’nin siyasi menfaati yeni sisteme evet demektir, bunu görecekler. İnşallah ‘EVET’den sonra Türkiye yeni sisteme geçince CHP bunu görecek.

TAKTİK DEĞİŞTİRDİLER

CHP lideri dedi ki; “16 Nisan akşamı sandıktan ‘hayır’ çıktığında Türkiye’de hiç bir şey değişmeyecek; Cumhurbaşkanı cumhurbaşkanlığına, Ak Parti hükümet olmaya devam edecek”. Böyle mi olacak gerçekten? 

Bunu taktik icabı söylüyorlar. Evet diyecek olan, büyük kitlenin zihnini karıştırmak için, aman hiç bir şeyden endişe etmeyin Cumhurbaşkanı, Başbakn yerinde duracak diyorlar. Eminim ki Sayın Kılıçdaroğlu bunu takdik itibariyle şimdi söylüyor da farzı-mahal -böyle bir şey olmayacak ama sordunuz diye söyleyim- hayır çıksa o akşam hemen diyecekler ki, “Sayın Erdoğan’ın meşruiyeti bitmiştir, Cumhurbaşkanı istifa etmelidir, hükümet görevini bırakmalıdır”. Türkiye’yi yeni bir siyasi türbülansın içerisine sürükleyecek bir baskıyı başlatacaklardır. Ama bu muhaldir, olması mümkün olmayan bir şeydir, takdik icabı CHP’nin söylediği bir şeydir.

TSK HÜKÜMETİN EMRİNDE, İŞİNİN BAŞINDA

Darbe teyakkuzu sürüyor. FETÖ ve ETÖ kalıntılarının yaygarası da. Hükümetin bu yönde bir endişesi var mı? 

Hayır, Türkiye’de hiç bir güç darbe yapamayacaktır. 15 Temmuzdan sonra milletçe bunu gösterdik. Sistemin vesayetçi darbeci tarafları da 16 Nisanda ortadan kalkacak. Bu millet göğsünü açarak tankların karşısında durabiliyor. Allah şehitlerimizden gazilerimizden razı olsun. Milletimiz işinin başındadır. Eşkıyalar devlet içinden temizlendikçe ülkenin kabiliyet ve kapasiteleri artıyor. TSK da hükümetin ve Cumhurbaşkanımızın emrinde işinin başındadır. 

DEVLET BAHÇELİ TÜRKİYE’NİN BEKASI İÇİN ‘EVET’ Dİ YOR

Sayın Bahçeli işin başından beri hem kendi siyaseti hem evet kampanyasının ana fikri açısından son derece tutarlıdır.  Bu işi Türkiye’nin beka meselesi olarak gördü. Evet’in Türkiye’nin terörle mücadelesinde, dışarıdan gelen saldırılara mukabelesinde, özellikle yakın çevredeki tehditlerden daha rahat korunabilmesi için hızlı ve etkin karar alabilen bir mekanizmaya kavuşması için önemini defaatle söylemiştir. MHP tabanından da, oraya yakın olan tabandan da Evet’e çok güçlü destek geleceğini düşünüyorum.

PÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ!