Başbakan’ın ‘Ses’i ve ‘Balkon’daki ‘Aile’si

Hayırlı olsun! Darbe koşulları altında geçen ağır bir seçimden geçtik. Rekor seviyede bir katılımla geleceği hakkında söz söylemek adına sandık başına giden insanımız, bu seçimin gerçek kahramanıdır.

Darbe koşulları” dedim, zira hem içeride hem dışarıda “gerçeğe yönelik” ciddi dezenformasyon, bilgi ve algı mühendisliği koşullarında yaşandı her şey... İspat edilmemiş olmaları bir yana, şahidi de olmadığımız bir takım iddialar üzerinden yaratılan kabuslara mahkum edilmek istendik. Ama halk, hangi kısmının montaj hangi kısmının gerçek olduğunu bilmediği “ses kayıtlarına” değil... “Ses”in kendisine oy verdi...  

Başbakanın Van ve Diyarbakır’daki “SES”ine karıştı sandıktaki “evet” mührü... Orada duyduğumuz yorgun ama kalabalıklara adanmış, inancını kalabalıklardan alan o SES... Gitti bir dağa çarptı ve belki bin kere kendisini çoğaltarak muhteşem bir yankıyla sandıkta makes buldu. O dağ işte, sine-i milletir. Ve sine-i millet, Tayyip Erdoğan’ın o Ses’ine kendi sesini katarak, cevabını vermiştir!    

Başbakan Erdoğan’ın “Balkon” konuşmasını nefeslerimizi tutarak bekledik. Şimdiye kadar alışık olmadığımız bir fotoğraftı bu: Başbakan Erdoğan, çocukları ve eşiyle birlikteydi Balkon’da... Kendisini 25 yıldır takip ediyorum, eşi Emine Erdoğan Hanımefendi sürekli refakat eder, hatta asiste eder temposunu. Bunda Emine Hanım’ın tecrübeli ve eski bir teşkilatçı olması etkilidir, “başörtülü bir kadın” formu olarak Başbakanın yanında duruşunun ayrıca simgesel, göstergesel, temsili bir başka anlamı daha var bizler için... Emine Hanım ve Tayyip Bey: Onlar, en başından beri iki sadık yol arkadaşı...

Fakat çocuklar... Fakat Aile... Onlar niçin Balkon’daydı?

***

AK Partili olun veya olmayın hiç fark etmez. Hepimizin gözleri önünde yaşandı her şey. Balkondaki aile, 17 Aralık’tan bu yana çok ciddi ve merhametsizce yürütülen bir yıldırma, yok edilme, parçalanma mikserinden geçirildi. Siyasi profesyonel bir muhalefet değildi maruz kaldıkları. Aileyi, moral değerleri, haysiyeti, iffeti, mahremiyeti hedef alan, şimdiye kadar rastlamadığımız bambaşka bir senaryonun içinden geçtiler. 

Dış güçlerin komplosu, içerdeki kadrolaşma savaşımı, yolsuzluk, Çözüm Süreci karşıtlığı, darbe kalkışması gibi bir sürü şeyi tartıştı medya bu süreçte. Ama beni asıl sarsan şey, tüm bu politik polemiklerin ötesinde, aile birliğini imha etmeye, karı-kocayı birbirine düşürüp, babayı oğula, kardeşi kardeşe küstürecek bir acımasız yıkım operasyonuydu. Evet... Balkondaki Aile. Erdoğan Ailesi, yuvalarına düşürülmek istenen ayrılık ateşinin sınavından geçtiler...

Sadece onlar mı? Cemaat-AK Parti kamplaşmasından binlerce aile de aldı payını. Karı-koca birbirine küstü, evlat ana-babaya darıldı, kardeşlerin arası açıldı, dayı ile yeğen, dede ile torun küstü birbirine. Arkadaşlar arkadaşlıklarını bitirdi. Kalplerimiz mezar yerine döndü... İnsanların birbirine güveni kalmadı, selamlaşmaya bile çekinir hale geldi yılların dostları... Değer miydi tüm bunlara? Evlerimize yüreklerimize ateşler düştü... 

Balkon’da bu yüzden AİLE’ydi duran...

Peki Balkon’daki Aile’de başka kimler vardı?

Konuşmasına Üsküp’e selamla başladı Başbakan Erdoğan. Buzlu ayazın altında gecenin içinde uyumadan ayakta Türkiye’yi bekleyen Üsküp’ün şahidi olarak, tüm Balkanları Başbakan’ın Balkon’daki AİLE’sinden biliyoruz biz de... Balkon’daki AİLE’de Filistin de vardı... Ve R4BİA... Başbakanın dört parmağıyla Balkon’daki AİLE’nin fertlerindendi masum ve maktül Mısır Halkı.          

Balkon konuşması, evet belki sertti, tavizsiz bir avazdı. Ama orada, parçalanması, yok edilmesi, darmadağın edilmesi hedeflenen mazlum bir coğrafyanın, AİLE’nin hayat memat meselesiydi bu çığlığı koparan...

Dirayetini, metanetini hiç kaybetmeden eşinin yanında dimdik duran Emine Erdoğan’ın eşine olan aşkı ve inancı, anaç bir mıknatıs gibi toparlayıcılığı, siyaset teorisinin tartamayacağı bir dersi verdi hepimize...