Başbuğ’un mesai arkadaşı

Askeri vesayet son senelerin en popüler deyimlerinden biri.

 

Kavram çok eski, kökleri daha da gerilere gidiyor ama en azından 14 Mayıs 1950’den günümüze siyasal sistemi belirleyici bir kavram askeri vesayet.

 

Askeri vesayet fiili bir durum, anayasal, yasal bir durum ama belki de en önemlisi zihinsel bir durum.

 

O kadar yerleşik zihinsel bir durum ki, çok bariz vesayet ilişkileri, ifadeleri bile bazen gözden kaçabiliyor.

 

2004’den günümüze askeri vesayetin geriletildiğine ilişkin bir görüntü mevcut.

 

Askeri vesayetin fiili durum olarak geriletildiğine kuşku yok; bu gelişme çok olumlu ve önemli.

 

Ancak, anayasal-yasal vesayet ilişkileri adeta olduğu gibi duruyorlar.

 

Zihinsel düzeyde de büyük bir değişikliğin olduğunu söylemek kolay değil.

 

Sayın Başbakan’ın geçtiğimiz hafta sonu gazetecilerle yaptığı söyleşide ifade ettiği eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuksuz yargılanmasını tercih edeceğine ilişkin görüşleri malum.

 

Sayın Başbakan’ın bu değerlendirmesi yargısal sürece bir müdahale midir bilemem ama bu görüş en azından AİHM standartlarına uygun; Sayın Başbakan’ın bu ifadesinde kanımca önemli bir sorun yok.

 

Sayın İlker Başbuğ da Sayın Başbakan’ın bu açıklamasına avukatı aracılığıyla teşekkür ediyor; burada da ilk planda bir sorun yok gibi duruyor.

 

Ancak, Sayın Başbuğ Sayın Başbakan’a teşekkürlerini ifade ederken “mesai arkadaşıma teşekkür ederim” gibi bir ifade kullanıyor, yaklaşık tüm basın organlarında bu ifade yer aldı.

 

Ve basın, nedense, bu ifadenin ne anlama geldiği konusuna pek değinmedi.

 

Anadilim olan türkçem beni yanıltmıyor ise “mesai arkadaşlığı” söz konusu arkadaşlar arasında bir tür yatay ilişkiyi ifade eder.

 

Oysa, demokrasilerde, oturmuş hukuk devletlerinde siyasi bir görev/makam olan Başbakanlık ile bir bürokratik görev olan Genelkurmay Başkanlığı arasında yatay bir ilişki söz konusu olamaz.

 

Genelkurmay Başkanı siyasi otoritenin, Başbakan’ın emrinde bir devlet memurudur.

 

Aralarındaki ilişki, beraber bazı kurumlarda görev yapmalarına rağmen, demokrasilerde mesai arkadaşlığı olarak tanımlanamaz.

 

Kendisinden bir devre daha kıdemli bir generale bir başka generalin “komutanım” dediği bir kurum terbiyesi almış bir Genelkurmay Başkanı’nın bir Başbakan’a “mesai arkadaşım” demesi sıradan bir hitap biçimi değildir kanısındayım.

 

Burada, en hafif ihtimalle, bilinçaltının bir dışa vurumu, askerin sivil otoriteye mutlak bağlılığını reddetme içgüdüsü yatabilir.

 

Ya da, Sayın Başbuğ bu açıklamayı kasıtlı bir biçimde, seçilmiş sivillerin asker üzerinde demokratik hukuk devletlerinde olması gereken mutlak otoritesini reddetmek, silah arkadaşlarına mesaj vermek için yapmıştır.

 

Bütün ihtimaller demokratik hukuk devleti kuralları ile uyuşmamaktadır.

 

Bu değerlendirmede hedefim, haklı ya da haksız bir biçimde tutuklu olan Sayın Başbuğ asla değildir.

 

Eleştirilerim son senelerde yaşanan gelişmeler sonucunda askeri vesayetin bittiğini söyleyen arkadaşlara yöneliktir.

 

ÇÜNKÜ, askeri vesayetin GERÇEKTEN olmadığı ya da sonlandığı bir ülkede emekli bir devlet memuru bir Başbakan ile ilişkisini mesai arkadaşlığı olarak tanımlayamaz.twitter.com/KarakasEser