Başınıza Alex kadar taş düşsün

Türkiye’de yıldız statüsüne geçmiş nice yabancı futbolcu; olmadık rezaletlere bulaştı ve inanılmaz disiplin suçları işledi ama; neredeyse hepsi affedildi. Kesilmiş para cezaları tahsil edilmedi... Örneklerini saymayalım; biraz futbol meraklısı olanlar sayısız olayı kolayca hatırlar...

Alex bir suç işlemişse; geçmişte mevcut olanların, neredeyse hepsinden çok daha masumdur. Evet; “Hocam galiba beni kıskanıyor” diye twit atmak hoş olmadı... Evet; Kasımpaşa maçında, kenara alındıktan sonra kulübe yerine tribüne gitmesi hataydı... Ama bu kadarı, heykeli bile dikilmiş bir adam için “Kadro dışı” kalmayı gerektirir mi?

9 yıl seni sırtlamış (Hatta türlü badireden kurtarmış) bir adamı birkaç maç kötü oynaması yüzünden, defterden kolayca silemezsin.

F.Bahçe Alex’e yanlış yaptı!

***

Brezilyalı futbolcunun en büyük gafleti; kendisinin F.Bahçe’ye transferi konusunda büyük emek harcamış ve sonrasında hep kol-kanat germiş Hakan Bilal Kutlualp’e karşı taşıdığı minnet duygusudur. Oysa Kutlualp, başkan Aziz Yıldırım’ın neredeyse baş düşmanı pozisyonundadır. Alex’in onunla birlikte olması, zaman zaman yemeğe gitmesi zaten başkanı çileden çıkarıyordu ama; Yoğurtçu Parkı’ndaki heykelinin açılışında Bilal Kutlualp’e teşekkür etmesi, biletinin daha o gün kesilmesine neden oldu.

Yıldırım, öfkesinden önce “Efsane futbolcu değil” iddiasında bulundu. Bu yüzden heykelinin yapılması fikrine de karşıydı. “İşim var” diye açılışa gitmedi, ama aynı gün Mirsad Türkcan’ın jübile maçına gitme fırsatını buldu.

Taraftarın onun heykelini dikmesinden sonra, Alex’i itibarsızlaştırma politikası hız kazandı. Kasımpaşa yenilgisi Yıldırım’ın ekmeğine yağ sürdü ve “Taraftar baskısından” korktuğu için durmadan ertelediği “defetmek” fırsatı, kendiliğinden doğdu.

***

Başkanın medyadaki yalaka tayfası da, Alex’i itibarsızlaştırma politikasına zaten çanak tuttup duruyordu. Böylece F.Bahçelilerin birçoğu, “Takımdan uzaklaştırma” sürecini makul kabul etme kıvamına önceden getirildi.

Oysa Alex’in hataları, ona yapılan yanlışların (Hatta oyunların) yanında devede kulak kalır.

Adam, (Kötü oynadığı ya da twit attığı için değil) Hakan Bilal Kutlualp’e karşı taşıdığı minnet duygusu yüzünden; katli vacip görüldü.

Aykut hoca da, başkan korkusundan ona karşı tavırlıydı.

Ayıptır!

Bedeni buzdolabı, kalbi dipfriz!

Aykut hocanın; ne futbolcularına ne de kulüp çalışanlarına herhangi bir yaşam sevinci vermeyen donuk, mat,duygusuz, statik tavırları; insanda futbol oynama isteğini bile köreltir. O kadar buz gibi ki; “Benden daha soğuğu var” deyip Arçelik buzdolabını gösterse, o reklam televizyonlarda büyük iş yapar.

Efendi ve saygılı biri olması elbette çok olumlu bir şey ama; bu özelliklerin göstergesi put gibi durmak değildir. Yakışıklı adam olmasa, zombi gibi görünecek.

***

Futbol biraz heyecan, tepki, refleks, duygu işidir. Attığı golden sonra hocasının asla sevinmeyeceğini bilmek, futbolcuya gol atma isteği de aşılamaz... Bir teknik direktör düşünün ki; kulübeye değil, daha çok Madam Tussaud’un balmumu müzelerine yakışır olsun.

Yılmaz Vural gibi saha kenarında taklalar at demiyoruz ama; Sfenks hallerinden de ne olur vazgeç hocam. Bedenin buzdolabı, kalbin dipfriz olmasın.

Alex, Cristian, Sow, Stoch sayende futboldan soğudu... Bari öbürlerini kaybetmeyelim.

Yıldırım, F.Bahçe düşmanı  gibi!

Aziz Yıldırım’ın; yalnız F.Bahçe’nin değil; Türk futbolunun gelmiş, geçmiş ve gelecek en becerikli başkanı olduğunu kabul ediyorum. Hatta onaylıyorum... Ama aynı Aziz Yıldırım; yalnız F.Bahçe’ye değil; Türk futboluna en fazla zarar vermiş de bir başkan... Çünkü şikeyle suçlanıyor.

Nobran, narsist, katı, egoist tavırları onu zaten sevimsiz yapıyor ama; Yargıtay da mahkeme kararını onaylarsa, Yıldırım’ı suçlu da yapacak.

Ama korkarım; Alex’i harcaması, F.Bahçe düşmanı pozisyonuna bile getirebilir.