Bir okuyucu, dünkü yazým üzerine, ‘Müslümanlar da yanlýþ yapabilir, elbette ama, nice Müslümanlara da ‘gâvur’ demiþ olmuyor musun?’ demez mi! Bazýlarý sizi sýrf terslemek için kaleme sarýldýysa, susmak da bir cevap þeklidir.
Halbuki, o yazýda geçen ‘gâvur ve gâvurluk’la hedefin, hiçbir inanç topluluðunun olmadýðý etraflýca anlatýlmaya çalýþýlmýþ, bir çok örnekler verilmiþ ve sonra da, ‘gâvurluk’ olarak eleþtirilen davranýþ þekli sadece ‘gayrimuslim’ olanlara mahsus deðil.. Bugünlerde karþýlaþýlan bazý alçaklýklara karþý hemen her kesimde tepkiler dile getirilirken, ‘gâvurluk ancak bu kadar olur!’ denildiðini iþitiyoruz.’denilmiþti.
Geçelim..
Ama, emperial güç odaklarýnýn etki alanýnda olan dünyada olup biten ‘gâvurluk’lardan da söz edilecek olunursa.. Onlarýn da, kendilerini çok ‘akýllý ve kurnaz’, âlemi ise sersem zanneden bir noktada olduklarýna dair yýðýnla örnekler zikredilebilir. Biz ‘gâvurluk’ derken, elbette o emperial- þeytanî dünya düzenini, çaðdaþ fir’avun sistemlerini de kasdediyoruz. Ki, Musevîliðin de, Ýsevîliðin de özünde o güç odaklarýyla bir uzlaþma yoktur.
O þeytanî güçler evvelki gün esaslý bir algý operasyonu daha çektiler bütün kamuoyuna..
‘Coronavirus’ tehdidi karþýsýnda Amerikan Baþkaný Trump’ýn, Avrupa ülkeleriyle Amerika arasýnda iki taraflý seyahat sýnýrlamasý getiren kararýnýn duyurulmasý esnâsýnda, Amerika’dan Rusya’ya ve Avrupa’ya kadar hemen her yerde, sanki o hastalýðýn kaynaðý, Müslüman mâbedleriimiþ gibi, Ýstanbul’un büyük câmilerinden birinde yapýlmakta olan bir dezenfektasyon çalýþmasýný dünyaya yaydýlar ve hemen bütün etkin medya organlarýnda bu fotoðraf gösterildi. Kaldý ki, Türkiye o seyahat sýnýrlamasýnýn dýþýnda tutulmuþtu.
Toplumlarýn zihin ve idrakiyle oynama operasyonu iþte böyle.. Asýl düþmanýn her vesileyle iþaretlenmek istenmesiçabasý...
‘Coronavirus’un engellenmesi için yapýlan çalýþmalarý anlatmak için meselâ, New York’taki meþhur ‘Hürriyet Heykeli’nin ya da Roma’da, ünlü Sainte Paul Katedrali’nin temizlenmesine dair bir fotoðraf dünyanýn bütün medya organlarýnda yayýnlansaydý, bunun mantýðý ve mesajý ne olurdu?
Dünya zýd deðerlerin çatýþma alanýdýr
‘Mükevvenât, bir âlem-i ezdâddýr, zýdlar âlemidir ve her þey, kendi zýddýyla kaimdir ve bir mânâya kavuþur’denilmiþtir. Yaratan’ýn yaratýþtaki ezelî ve ebedî sýrrý ve kanunu buradadýr. Dünya da bu muazzam mükevvenât’ýn birfküçük parçasýdýr. Herþey burada da, Rahmanî Güçlerle Þeytanî Güçler arasýndaki mücadeleden ibarettir.
Allah’u Teâlâ’nýn bu ezelî kanununda Hakk ve Rahmanî Güçler safýnda yer alanlar için, karþý taraf elbette Þeytanî Güçler kutbudur. Her kiþi ve toplum da kendi aslî dünya görüþünün, kendi deðerler sisteminin gereðince hareket eder. Çünkü, biz ve onlar, ortak bakýþ açýsýna ve deðerler sistemine sahib deðiliz.
Fransýzlarýn 500 yýl öncelerde yaþamýþ olan ünlü tefekkür adamlarýndan Montaigne’in ‘Denemeler’ adý altýnda türkçeyede çevrilen eserinde ilginç ve düþündürücü bir örnek vardýr..(Özetleyerek aktaralým), der ki :
‘Eski Yunan’da bir taife varmýþ, ölülerini yerlermiþ..
Ne korkunç..
Ama, onlar da ölülerini gömen bizleri görselerdi; sevdiklerini yiyip onlarý kendi damarlarýndaki kanda yaþatmak varken, onlarý karanlýk bir çukura gömüp terketmenin ne kadar korkunç olduðunu söylemezler miydi?’
O halde, dünyaya bakýþ açýsýnda sahib olunan aslî hayat deðerleri farklý olanlarýn birbirine nefret ederek, ürkerek- korkarak bakmalarýndan daha tabiî ne olabilir?
Ama, ‘Ýnsanlýk geçmiþ asýrlarda olduðu gibi deðil artýk, özellikle, insan hak ve hürriyetleri konusunda bir takým ortak noktalarda birleþtiler, dünya halklarý.. Meselâ, Ýkinci Dünya Savaþý sonun da ilân olunan ‘Birleþmiþ Milletler Ýnsan Hakklarý Beyannâmesi..’ denilebilir.
Evet, bu iddiaya inanýrsak, öyle..
Ancak, insanlýðýn dörtte birini oluþturan Müslümanlarýn, o‘Ýnsan Haklarý Cihanþumûl/ Evrensel/ UniversalBeyannâmesi’nin hazýrlanmasýnda hiç bir etki ve katkýlarý olmamýþtýr. O yaldýzlý kavramlarýn ölçeðini baþka dünyalarýn, baþka deðerler sisteminin temsilcileri yazmýþlar ve bu ölçüleri kabullenmeyenleri de ‘medenî insan toplumlarý’ arasýna almayacaklarýný ifade etmiþlerdir. Nitekim, birkaç yýl önce Avrupalý etkin bir lider, ‘Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi(AÝHM)’nin kararlarýnýn tartýþýlmasýna karþý, kendi mantýðýna göre gaayet doðru bir þekilde, ‘Bu mahkemenin kararlarýný, baþka dünyalarýn deðerleri açýsýndan tutarsýz bulanlarýn unuttuðu bir nokta var, bu mahkeme, Avrupa kültür ve medeniyetinden imbiklenmiþ bir hukuk anlayýþýna sahiptir; baþka dünyalarýn ölçülerine göre deðil.. Adýndan da belli, Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi.. Ve biz bu hukuk sisteminin de bu kültür ve medeniyetin de en üstün deðerleri ürettiðine inanýrýz.’ demiþti.
Kendi aslî deðerlerinizden vazgeçer veya onlarýn etkisizliðini kabul ederseniz; böyle..
Sözgelimi; Filistin coðrafyasýnda üstelik devletsiz, ordusuz, ama asýrlardýr o topraklarýn sahibi olan mazlum bir Müslüman halka kartþý, sionist Ýsrail rejiminin 70 küsur yýldýr yaptýðý her türlü zulüm karþýsýnda, emperial ve þeytanî güç odaklarýnýn basmakalýp kararlar ilân edip, ‘gerilimin týrmandýrýlmamasý için’ tavsiyelerde bulunmaktan öteye uyguladýðý bir yaptýrým var mý?
Ýkinci Dünya Savaþý’nýn galipleri sayýlan B. Amerika, Rusya, Ýngiltere, Fransa ve Çin devletlerinden hattâ birinin vetoetmesiyle bile, Birleþmiþ Milletler Teþkilatý’nýn nasýl âtýlvaziyete düþtüðü ortada.. Ve hemen bütün müslümancoðrafyalarý da Filistin’le ayný kaderi paylaþýyor ve paylaþmaya namzeddir. Siz hâlâ, Ýnsan Hak ve Hürriyetleri gibi sözleri tekrar edebilirseniz, sizin nasibiniz ancak, emperial-þeytanî ve gücetapar uluslararasý zorbalarýn çizmeleri altýnda ezilmek deðil midir?
O halde çaresiz miyiz?
Hayýr!. Ama, Ýslâm Milleti’nin ve haklarý gasbedildiði için zayýf düþmüþ /bütün mustaz’af toplumlarýn dünya çapýnda uyanmasýný gerekir.
25 yýl öncelerde, 3 gün süren bir ‘Ýslâm Ýnsan Hak ve Hürriyetleri’ konulu bir ‘müslüman uluslararasý konferans’ýnson konuþmasý için kürsüye gelen Hâþimî Refsencanî, ‘Kardeþler; eðer emperyalist güçler gelip ‘Bizim buralarda hayatî menfaatlerimiz var!’ diye, Müslüman coðrafyalarýný iþgal ediyorlar ve siz de, o zaman mukabil askerî güçlerinizle onlarýn coðrafyalarýnda, ayný güçlerle karþýlarýna dikilip, ‘Bizim de burada hayatî menfaatlerimiz var.. Geliniz, savaþmaksýzýn uzlaþma yollarýný arayalým ve sizin ve bizim insanlarýmýz ölmesin, insan emeðiyle meydana gelmiþ olan zenginlikler tahribe uðramasýn, ülkelerimiz viraneye dönüþmesin..’ diyemezseniz; ‘Ýnsan Hak ve Hürriyetleri’ bir masaldan ibaret kalýr!’ demiþti.
Bu görüþe itirazý olanýmýz var mý?
Bütün mes’ele, kendi zaaflarýmýzý göremeyiþ ve kendi birliðimizi yeniden kuramayýþýmýzda düðümlenmekte..