Baþka türlü bir Türk usulü

Muhalefet partilerinin yaklaþýmýna bakýlýrsa Anayasa deðiþikliði gerçekleþse bile sistemin baþkanlýk - yarý baþkanlýk istikametinde deðiþmesi kolay gözükmüyor. 

O zaman ne olacak?

Orada sanýrým baþka bir Türk usulü devreye girecek ve seçilmiþ Cumhurbaþkaný ile seçilmiþ Baþbakan arasýndaki iliþkilerden bir sistem sancýsýnýn çýkmasý önlenecek ya da en aza indirilecek.

Nasýl?

Her ne kadar Cumhurbaþkanýnýn seçilmiþ Cumhurbaþkaný olmasýnýn üzerinden 1 yýl üç ay gibi (çok fazla olmayan) bir zaman geçmiþse de...

Her ne kadar Baþbakan böyle bir Cumhurbaþkaný döneminde 1 yýl üç aydýr Baþbakanlýk yapmakta ise de...

Her ne kadar bu sürede ufak tefek problem oluþmuþsa da...

Her ne kadar Ak Parti’nin olaðan genel kurulunda MKYK listelerinin belirlenmesinde, sonra seçimlerde milletvekili listelerinin oluþmasýnda görüþ farklarý ortaya çýkmýþsa da...

Ve þimdi Hükümet kuruluþunda isimlendirmede farklý yaklaþýmlar bulunduðu var sayýlýyorsa da...

Ak Parti içinden çýkýp Cumhurbaþkanlýðýna yükselen Tayyip Erdoðan ile, onun yanýnda danýþmanlýða baþlayýp sonra yine onun teklifi ile önce Parti Genel Baþkanlýðýna ardýndan Baþbakanlýða gelen Ahmet Davutoðlu arasýnda “siyasi kriz” diye nitelenebilecek bir durum gerçekleþmediði, ileriki zamanlarda gerçekleþmesinin de çok muhtemel olmadýðý düþünülebilir.

Geçmiþte, Özal da bir tür “fiili - de facto” baþkan olmak istemiþ, Demirel de. Biri partiyi Mesut Yýlmaz’a diðeri Tansu Çiller’e kaptýrdýðý ve Baþbakan olan kiþiler, ya ideolojik farklýlýðý öne çýkardýðý ya da “iktidar tecezzi kabul etmez” yaklaþýmý ile hareket ettikleri için Cumhurbaþkanlarýnýn  etkin olmasýna izin vermediler. O zaman Cumhurbaþkanlarý halk oyu ile seçilmediði için parti kuruculuðundan gelen liderlik de, etkinlik için yeterli olmadý.

Þimdi belli ki Tayyip Erdoðan’ýn Ak Parti nezdindeki liderliði, önceki iki Cumhurbaþkanýndan önemli farklýlýklar içeriyor. Bunda Ak Parti’nin ideolojik doku itibariyle ANAP’tan farký önemli rol oynuyor, bir. Ve Erdoðan’ýn Özal - Mesut Yýlmaz örneðinden ders alýp partiyi riskli kiþilere teslim etmeme duyarlýlýðý rol oynuyor, iki.

Tabii ki Davutoðlu da Mesut Yýlmaz deðil. Öncelikle Erdoðan - Davutoðlu ikilisinin misyon birlikteliði, siyasetin dikenli yollarýnda birbirini anlamayý, tahammülü ve problem çözmeyi kolaylaþtýrýyor.

Buradaki sihirli iklim ne, diye düþündüðümüzde þu söylenebilir:

Bir: Misyon hassasiyeti sonucu, her iki liderde bazý durumlarda kendini aþma gereði olabileceðini idrak.

Ýki: Davutoðlu’nun Tayyip Erdoðan’ýn bu misyonun kitlelerle buluþmasý ve siyasi - sosyal zemin kazanmasýnda oynadýðý rolün görmezden gelinemeyeceði yolundaki yaklaþýmý.

Üç: Erdoðan’ýn tüm siyasi yolculuðunda ekip çalýþmasýna önem vermesi, Davutoðlu ile birlikte yürüdüðü 13 yýl içinde onunla ilgili kanaatlerinin, birlikteliði partiyi ve Baþbakanlýðý emanet edecek güvenle sürdürme yaklaþýmý.

Bu üç nokta, her iki devlet adamýný, birbirini yok farzetme gibi bir lükse sürüklenmekten alýkoyacak hassasiyeti yansýtýyor.

Kanaatimce Davutoðlu, Ak Parti’yi Erdoðan’sýz düþünmüyor, Erdoðan da Davutoðlu’nu devre dýþý býrakýp bypass’lar yapmanýn hiç kimseye fayda saðlamayacaðýna inanýyor.  

Bence her iki liderin dostlarý ve Ak Partili yýllarýn Türkiye’nin saðlýklý dönüþümünde oynadýðý rolün farkýnda olanlar, þu andan sonra Erdoðan’sýz Davutoðlu ya da Davutoðlu’suz Erdoðan’ýn her iki lidere iyilik olmayacaðýný unutmamalýdýr.

Bu denge þu anda “Baþka türlü bir Türk usulü yarý baþkanlýðý” devreye sokmuþ bulunuyor.

Bu usül, tahmin ederim ki Erdoðan ve Davutoðlu, Cumhurbaþkaný ve Baþbakan olduðu sürece herhangi bir liderin gölgelendiði gibi bir izlenime yol açmadan devam edebilir.

Bu durumda muhalefetin de söyleyeceði bir þey olmaz.