Başkalarında oluyor, ama bizde olmaz (mı?)

Aslında biraz arkaya yaslanıp daha sâkin olabilsek, olup bitenleri iyi değerlendirip, doğru teşhisler eşliğinde kalıcı çözümler üretebileceğiz... Aceleye geliyor, gerçek fotoğrafı gözden kaçırdığımızı fark edemiyoruz...

Bu hatamızın da mazereti var: ‘Komplocular’ zaaflarımızı bildikleri için nasıl davranacağımızı hesaplarına katarak yapıyorlar yapacaklarını... Farklı davranacağımızı bilseler, o ihtimali de hesaplarına katarlar; başka ülkelerde öyle yaptıkları da oluyor...

“Komplolar nasıl yapılır?” pek bilinmediği için, komplocuların tuzakları genellikle başarılı oluyor. Biraz da, “Aman ha” diye uyaranlara kulak verilmediğinden...

“Ukrayna, Tayland ve Venezuela’da olan biteni gözden kaçırmayalım” tavsiyesinde bulundum; daha iki gün önce... Dün ne oldu? Rus ordusu Ukrayna’nın bir parçası olan Kırım’ı topraklarına katmayla sonuçlanacak ilk hamleyi yaptı...

Oysa Ukrayna’da seçilmiş cumhurbaşkanının işbaşından gitmesini istedikleri için sokaklara taşarak hükümetin düşmesi yolunda gösteriler düzenleyen, bu uğurda 100’den fazla yoldaşlarını kaybedenlerin amacı herhalde ülkenin bölünmesine yol açmak değildi.

Birileri onlara “Bu yaptığınızla Kırım’ı kaybedersiniz” demişse, diyene kimbilir ne kadar kızmışlardır...

Gösteriyle düzen değiştirmeyi hedefleyenler sağduyulu uyarıları dinleyecek yerde, hoşlarına giden yâvelere kulak vermeyi tercih etmişlerdir. Kendi oylarıyla işbaşına getirdikleri cumhurbaşkanının yolsuzluklarına, kendisini, ailesi fertlerini ve etrafındakileri zenginleştirdiğine dair soslu haberleri yerli-yabancı gazete ve dergilerde okuyup görüntüleri TV’lerden izlemek çok daha zevkli ve tahrik edici gelmiştir.

ABD ile AB’nin kendilerini desteklediği işaretlerini almak da göstericileri mest etmiştir muhakkak...

Sonuç? Sonuç şu: Fotoğraf-dışı kaldığı izlenimi veren Putin’in Rusyası ülkenin en zengin bölgesini ‘ham etme’ hazırlığında; Washington ve Brüksel “Ne yapabiliriz ki?” acziyetini sergiliyor...

Ekonominin dibe vurması, kredi reytinginin CCC çukuruna çakılması, döviz rezervlerinin kuruması ve resesyonun kapıları devirmesi de cabası...

İnsanlar kendilerini fakirleştirecek bir yanlışlığın içine girerler mi? Ukrayna’da girdiler işte... Tayland’ı ve Venezuela’yı da benzer âkıbetler bekliyor...

Oralarda başarılı olunursa, planları raflarda hazır tutulan başka ülkeler de sırada...

Vaktiyle ‘emperyalizm’ diye bir kavram, o konuda bir bilinç ve nereye göz koyduğu işitilirse ona karşı çıkmaya kararlı kitleler vardı. O bilinç “Emperyalizm öldü” kanaatiyle sizlere ömür...

Ancak, devletler var ve aralarından bazıları diğerlerinden kat-be-kat güçlü oldukça ‘emperyalizm’ ile kast edilen açgözlülük ortadan kalkmaz, ancak biçim değiştirir. Artık ülkeleri asker göndererek hizaya getirmek gerekmiyor. Güç kullanma tehdidi yapılırdı eskiden ve buna ‘gunboat diplomasisi’ denilirdi; şimdi ona da ihtiyaç yok.

Çok daha kolay ve az masraflı yöntemler geliştirildi teknoloji yardımıyla: Kendi halkları haklı gibi görünen bahanelerle hareketlendirilerek ve yöneticilerinin gafletinden yararlanılarak ülkeler savrulur hale getiriliyor; sonunda istenen gerçekleşiyor ve —bazı ülkelerde olduğu gibi— durum kalıcı hale de gelebiliyor...

Türkiye’de de mi?

“Halkımız daha uyanık bizim, yöneticilerimiz de basiretli, bu tongaya düşmeyiz” diyebiliyorsanız, korkulacak bir şey yok demektir...