Baþkanlýk sistemiyle ilgili tartýþmalar hýzlanmaya baþladý. Bu sürecin içinde aktif olarak yer aldýðýný sandýðýmýz bazý çevreler bile, bu deðiþimi Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan’ýn kiþisel talebi ya da arzusu olarak görmenin ötesine geçemiyorlar.
Oysa Erdoðan’ýn çok uzun zamandýr gündemde tuttuðu baþkanlýk tartýþmasý, kendisinin kiþisel anlamda daha güçlü olmasýnýn çok ötesinde ele alýnmak zorunda. Kaldý ki Tayyip Erdoðan, baþbakan olduðu yýllarda da, bugün bulunduðu makamda da yakýn tarihimizin en güçlü liderlerinden birisi olarak yoluna devam etti ve ediyor. Bu nedenle baþkanlýk sisteminin, Erdoðan’ý kiþisel olarak daha fazla güçlendirmek üzere gündeme geldiði iddiasýnýn pratik karþýlýðý yok.
Baþbakanlýðý döneminde de Erdoðan’ýn karizmatik liderliðinin, bir süre sonra ‘kurumsal demokrasi’ zemininde eskisi kadar önemli olmayacaðýný savunanlar oldu.
Þahsen karizmatik liderliðin dönüþtürücü gücüne daima inandým ve bu durumun bize neler saðladýðýný Erdoðan’ýn siyasi hayatý boyunca attýðý cesur ve riskli adýmlarda hepimiz gördük. Ne kamuoyunun, ne de zihinlerin hazýr olmadýðý ortamlarda bile Erdoðan, siyasi risklerine aldýrýþ etmeksizin büyük adýmlar attý, cesur tartýþmalar baþlattý. Sadece Kürt sorunuyla ilgili yapýlanlar bile örnek olarak yeter.
Tam da bu nedenle Erdoðan’ýn baþkanlýk sistemiyle ilgili talepleri, cesur adýmlarýn þahýslar eliyle deðil, sistem tarafýndan atýlmasýnýn mümkün olmasý olarak okunmalý. Þunu söylüyor ve öneriyor aslýnda. Ben þu ana kadar baþkanlýk sistemi olmadan da Türkiye’yi daima birkaç adým önde tutacak adýmlarý attým. Ancak bundan sonrasýný sistemi deðiþtirerek yapalým ki, devamlý ve kalýcý olsun.
Bugün artýk geri dönülmez biçimde siyasi gündeme giren baþkanlýk tartýþmalarýnda, birkaç farklý tez ya da duruþtan söz edebiliriz.
Birincisi, yýllar yýlý Tayyip Erdoðan’la ayný siyasi tecrübenin içinde olsalar bile, kendilerini yenilemekte zorlanan, bu nedenle baþkanlýk konusunu Erdoðan’ýn ‘kiþisel tercihi’ gibi görenler. Bunlarýn önemli bir bölümünü seçimler yaklaþtýkça ‘karþý’ tarafta göreceðiz.
Ýkincisi, Ýstanbul sermayesinin sýnýfsal anlamda ‘beyaz’ kesiminin, baþkanlýk sistemini, sistemi kontrol edebilme kabiliyetlerini tümüyle yitirme olarak görmesi. Yakýn bir tarihe kadar Erdoðan’ý siyaseten destekleyen kimi liberallerin, sermaye sahiplerinin, bugün bambaþka bir duruþ sergilemesi, ‘Artýk siyasi hayatýn kontrolü tümüyle elimizden kaçýyor’ endiþesinin uzantýsý.
Türkiye’nin demokratik tecrübesinin devamýný ve zenginleþmesini, ancak kendileriyle mümkün sayan bu kesimin, bugün Erdoðan’ý içeride ve dýþarýda ‘baskýcý’ gösterme telaþýnda olanlarla saf tutmasý tesadüf deðil.
Üçüncüsü, paralel yapý örneðinde olduðu gibi, devleti ele geçirme anlayýþýndaki güçlerin, baþkanlýk sistemiyle birlikte daha hýzlý tasfiye olacaklarýný öngörmeleri. Haksýz da deðiller. Çünkü iyi ve hýzlý iþleyen bir hukuk düzeninde, devlet içinde devlet olma arayýþlarýna asla geçit verilmeyecektir.
Elbette bu tartýþmayý acaba sistem deðiþirse neler olur diye samimi olarak yürütenler, kaygýlý olanlar bir dördüncü baþlýk olarak görülebilir. Ancak böyle bir yaklaþým, eninde sonunda ülke için en iyisini aramak olduðuna göre, sürece mutlaka olumlu katkýsý olacaktýr.
Daha çok tartýþacaðýz baþkanlýk sistemini. Hele herkes eteðindeki taþlarý dökmeye bir baþlasýn.