Merhum Turgut Özal’ýn geleceði görerek ortaya attýðý baþkanlýk sistemine geçiþ önerisi uzun bir aradan sonra bugünlerde yine konuþuluyor. Özal döneminde bu konu ilerleyemedi. Demirel döneminde yine tartýþýldý ama tartýþmalar yürümedi. Yürümedi ama bu tartýþmayý meþru kýlan temel gerekçeler ortada olduðu için konu gündemden hiç düþmedi.
Özünde, parlamenter güce dayalý sistemin daha rafine hala gelmesi, daha çabuk karar alabilmesi ve özellikle de bürokratik vesayet riskinin sistemden arýndýrýlmasý için teklif edilen bir çýkýþ yolundan söz ediyoruz.
Daha doðru soru ise þudur:
Türkiye gibi, siyasi, ekonomik ve diplomatik açýdan yüksek bir potansiyele sahip bir ülkeyi daha verimli yönetmek için doðru sistem nedir?
Bu sorunun ihtiva ettiði unsurlarý yeniden tartýþma konusu haline getiren de çok partili siyasi dönemin en güçlü baþbakaný oldu; Tayyip Erdoðan.
Erdoðan son aylarda eskisiyle kýyaslanamayacak bir tempoyla baþkanlýk sistemini gündeme getiriyor ve açýkça tercihinin bu olduðunu anlatýyor. Son olarak, bizim de izlediðimiz Bali/Brunei ziyaretlerinde konu açýldý ve Baþbakan detay da vererek Türkiye’nin ihtiyaçlarýna uygun bir model kurulabileceðini söyledi.
Ne ABD sistemi, ne Fransa ne de baþkanlýkla idare olunan diðer örneklerin birebir iktibas edilmesine gerek olmadýðýndan hareketle, ülkenin gerçeklerine uygun bir model tartýþmasý için çaðrý yaptý.
O konuþmada, özellikle CHP’nin konuyu tartýþmaya dahi yanaþmadýðýndan da yakýndý.
Bu nokta önemlidir...
CHP, býrakýn baþkanlýk sistemini Cumhurbaþkaný’ný halkýn seçmesini dahi kabul etmeyen, yönetim modelinin Ankara’da teþekkülünü arzulayan bir partidir. Bu teþekkülün doðrudan parlamento aracýðýyla tanzim edilmesi konusunda da güven vermemektedir. Zira, malum daha önceki örnekler bir yana son Cumhurbaþkanlýðý seçimine önce 367 rezaletiyle mukavemet etmiþ; ardýndan yeni oluþan Meclis’in yaptýðý seçimi de tanýmakla tanýmamak arasýnda kalmýþtýr. Parlamento tarafýndan tartýþmaya mahal býrakmayacak bir kesinlikte seçilmiþ olmasýna raðmen, Abdullah Gül’ün CHP tarafýndan hala meþru kabul edildiðini söyleyebilmek imkansýzdýr.
CHP, kendisinden veya kendisiyle ayný iklimden bir Cumhurbaþkaný seçilmediði müddetçe Çankaya ile bile isteye sorun yaþayacaðýný ve makamýn meþruiyetini tanýmayacaðýný gösteren bir partidir.
2014 yýlýnda ilk kez halk tarafýndan seçilecek Cumhurbaþkaný ile de ayný sorunu yaþayacaðýný söylemek herhalde komplo teorisi olmaz.
Nitekim, AK Parti baþkanlýk sistemi için anayasal giriþimde bulunurken CHP ayný konuda halkýn Cumhurbaþkaný seçmesini iptal için giriþim halindedir.
Buna raðmen elbette, CHP gibi yüzde 25 oy sahibi bir partinin sistem hakkýnda ne düþündüðü önemlidir. Toplumun bir kesimini temsil etmektedir ve geleneksel olarak ana muhalefet pozisyonunu korumaktadýr.
Ancak, ülkenin kaderi ve daha iyi yönetilme seçeneði ortadayken sadece CHP’nin itirazýna takýlmak, verimli bir yönetim seçeneðini bu gerekçeyle tartýþmamak kabul edilemez.
Erdoðan istiyor diye bir öneriyi reddetmek, görmezden gelmek ve onun muhtemel Cumhurbaþkanlýðý planýný bahane göstererek tartýþmayý sonuçsuzluða mahkum etmek de mantýklý deðildir.
Neden?
-Türkiye, koalisyon hükümetleri riskiyle her zaman karþý kalabilecek bir ülkedir. Sonsuza kadar tek baþýna AK Parti iktidarlarý iþ baþýnda kalacak deðildir.
-Türkiye, bugün olduðu gibi her zaman iktidar ile Cumhurbaþkaný’nýn ayný perspektifi benimsediði sistemi de garanti edemez. Özellikle halkýn seçtiði Cumhurbaþkanlýðý modeli uygulamaya geçtikten sonra, en az koalisyonda olduðu kadar büyük bir yönetim riski ortaya çýkacaktýr.
-Türkiye, her zaman bugün olduðu gibi ekonomik istikrarla yaþamaya garantisine de sahip deðildir. Ekonomik istikrarsýzlýk durumunda ise ülke, sistemden kaynaklanacak herhangi bir siyasi gerilimi asla taþýyamaz. Bu durumun yaþandýðý sayýsýz örneklerden sonuncusu, bütün ülkeyi bir gecede fakirleþtiren 2001 ekonomik ve siyasi krizidir.
Siyasi ve ideolojik angajmanlarýn esaretinden kurtulup gerçekçi olalým. Baþkanlýk sistemi Erdoðan’ýn deðil topyekun ülkenin ve teker teker sokaktaki vatandaþýn meselesidir. Daha açýk söyleyeyim, arkasýndaki yüzde 50’lik neredeyse kristalize destek hesaba katýlýrsa “baþkanlýk” en az Tayyip Erdoðan’ýn sorunudur.