Ýster “fiili” planda olsun ister “hukuki”, Türkiye Tayyip Erdoðan’ýn etkin olduðu bir dönemi yaþayacak.Tayyip Erdoðan Baþbakan olsa idi de, daha az “etkin” olmasý söz konusu deðildi. Hatta cümle alem biliyor ki, Baþbakan olduðunda, baþkanlýk meselesinin “fiili” sözcüsü Burhan Kuzu Hoca’nýn ifadesiyle “Obama”nýn “zavallý baþkan” olduðu statüden daha etkindi. Üstelik Baþbakan olarak kalsa, görevde bir zaman sýnýrlamasý da yoktu. Allah ömür verdiði sürece Baþbakan olarak etkinliðini sürdürürdü.
“Halk oyu” ile Cumhurbaþkaný oldu, 12 Eylül Anayasasýnda, askerler için “etkin” olmasý, siviller için “sembolik” kalmasý planlanan Cumhurbaþkanlýðýný, milletin yetkilendirmesi ile “hakkýyla” kullanmaya baþladý.
“Siviller”de böylesine alýþmayanlar da ne oluyoruz, demeye baþladýlar.
Tayyip Erdoðan, baþkasý olamazdý. O makamý yarý emekli gibi ya da ahir ömürde doldurulacak makam gibi kullanamazdý. Kendisi gibi kullanacaktý, öyle kullanýyor.
Düþünelim ki ikinci defa seçilme hakký var.
Ve düþünelim ki Tayyip Erdoðan hep böyle olacak.
Ve düþünelim ki, önümüzdeki dönemlerde de henüz Ak Parti’ye alternatif bir iktidar adayý gözükmüyor. O durumda Cumhurbaþkaný, kendi kurduðu ve tabii lideri olduðu bir partinin hükümeti ile çalýþacak bir Cumhurbaþkaný olacak.
Buna bir de, 15 Temmuz’daki “millet direniþi”nin öncüsü olmak gibi bir karizmayý, yani Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Paþa’nýnkine benzer sembolleþtirmeyi eklediðimizde, ortaya “Yeni kurucu” bir lider çýkýyor.
Þimdi CHP’nin ve Kemal Kýlýçdaroðlu’nun þapkayý önüne koyup düþünmesi gerekiyor:
- Bu süreci tersine çevirme imkaný, ihtimali var mý?
Diyelim Meclis’te 330 bulunmadý, -ki yaþanan süreç, Bahçeli’nin açtýðý çýðýr Kýlýçdaroðlu’nun Meclis’e iliþkin umutlarýný güçlendirmiyor- seçim var ve seçimde 330’u bulma ihtimali yüksek.
Belki içerden dýþardan pek çok odak, Tayyip Erdoðan’sýz bir Türkiye’ye oynadý. 15 Temmuz bu hesabýn en vahþi giriþimi idi. “Seçimle gitmiyor, bari silahla götürelim” diyenler hüsrana uðradýlar.
Eeee, n’olacak bu durumda?
Tayyip Erdoðan var olacak.
Ya fiili, ya hukuki.
Tayyip Erdoðan ve Ak Parti de diyor ki, “fiiliyi yaþýyoruz, ama biz de hukukisini istiyoruz.”
Bahçeli, evet parti içi gerilimlerle de baðlantýlý oldu ama reel politik bir tavýr sergiledi ve iþi hukuka baðlama yolunda adýmlar attý. Toplum, konunun, parti içi boyutunu da gördü ama þu an atýlan adýmý “15 Temmuz’dan sonra gösterilen bir devlet hassasiyeti” olarak algýlýyor.
CHP’nin bir kanadý, mesela Baykal da tamam “Direnelim” falan diyor ama sanki reel durumu içine sindirmeþçesine “Biz gene de baþkan adayýmýzý hazýrlayalým, neden millet bize þans tanýmasýn” demekten geri kalmýyor. Bu cümlenin “baþarý” umudundan ziyade reel duruma boyun eðme boyutunun aðýr bastýðý açýk.
Bahçeli ve MHP, reel bir oyun noktasýna geldi, denebilir. Diyor ki: “Ak Parti getirsin anayasa teklifini, bakalým.” Bundan sonrasýnda “Ýçimize sinerse Meclis’te destek veririz” demiyor ama o umudu vererek Ak Parti teklifini yönlendirme hesabý güttüðü açýk. Bu da Meclis’te dördüncü sýrada giren bir partinin süreci etkileyebilmesi açýsýndan önemli bir baþarý.
Kýlýçdaroðlu ve CHP, “fiili veya hukuki Baþkanlýk uygulamasý” konusunda, reel’den kopuk bir direniþi sergiliyor. Fiili durumu önleyemiyor, hukuki yapýlanma sürecinde de devre dýþý kalýyor.
Þöyle soralým:
Diyelim hukuki oluþum saðlanamadý, bu, Bahçeli’yi harekete geçiren “fiili durum rahatsýzlýðý”ný sona mý erdirecek?
Bunun imkansýzlýðýný baþta izah ettim.
Kýlýçdaroðlu daha pozitif bir tavýr sergilemeli bence. Sýrf Tayyip Erdoðan’ýn kiþiliðine baðlý bir muhalefet çizgisi yerine, saðlýklý, hani eskilerin ifadesiyle “efradýný cami aðyarýný mani” , “denge - denetleme unsurlarýný içinde barýndýran bir baþkanlýk sisteminin nasýl olmasý gerektiðine kafa yormalý, yasalarda baðlantýlý düzenlemelerin inþasýna katký sunmalý...
Bunun yanýnda halkýn önüne revize edilmiþ, problemlerinden arýndýrýlmýþ bir parlamenter sistem modeli koyarsa, o da pozitif bir siyasi hamle olacaktýr.
Hep negatif görüntü, bir süre sonra kiþiyi iþlevsizliðe mahkum ediyor çünkü.