Başkanlık makamı İstanbul’da olmalı

Türkiye, “YERLEŞİK DÜZEN” ve “OLİGARŞİK BÜROKRASİ’nin” kontrolünden tam olarak çıkma, ÖZGÜRLEŞME yolunda son adım olan BAŞKANLIK Sistemi’ne geçmeye hazırlanırken, “ellerindeki gücü” ve 1946’dan itibaren bağladıkları hortumların son kalanlarını da kaybedeceklerini anlayanlar daha sert saldırmaya başladılar... Saldırı sadece “tez ve detaylarına” değil, “Güçlü-Büyük-Tam Bağımsız Türkiye’yi savunan” herkes saldırı altında... Saldırsınlar, aşağılamaya, itibarsızlaştırmaya çalışsınlar! Hiç ama hiç önemli değil! Güçlü fikir ve o fikre olan inanç karşısında, nafile çabaları kendi sonları olacak...

“Neden bu kadar panik oldular” sorusuna gelince...

Sevgili dostlar, Türkiye’nin 1938-2003 arasında yaşadığı bütün sorunların temelinde tek bir gerçek var; “güçsüz hükümetler, kudretsiz Başbakanlar ve karşılarında GÜÇLÜ BİR YERLEŞİK DÜZEN”!

Daha açık yazayım; kendilerini “establishment” olarak tanımlayanlar o kadar “dibe doğru kök” salmışlar ki, bu yapının beslenmesi için ülkeyi yönetenlerin onlar kadar dibe doğru uzanmadan havada kalmaları yapı gereği... Konuya bu gerçek eşliğinde bakınca “Başkanlık ne getirecek” detayı da çok açık; seçilen kim olursa olsun, % 51 ile başa gelecek ve sadece Türk Halkına karşı sorumlu olacak. Seçilen, halkın yarısından fazlasının doğrudan desteğini alacak ve YERLEŞİK YAPI ne kadar güçlü olursa olsun, BAŞKAN DAHA GÜÇLÜ ve daha derine ayak basma imkanına sahip olacak!

Sonuç 1: Başkanlık Sisteminin en önemli özelliği BAŞKAN “kim olursa olsun” yapısal olarak YERLEŞİK DÜZEN’den daha güçlü olacak... Türkiye için “koalisyonlar, güçsüz seçilmişler” dönemi kapanacak...

Sevgili dostlar, bu noktada geçmişe dönün bakın; ortalama ömrü 1,5 yıl olan hükümetler ve güçsüz koalisyonların kudretsiz Başbakanlarına hükmeden GÜÇLÜ YERLEŞİK DÜZEN! Medya Patronlarının evinde tatil yapan, pijamasıyla, iç çamaşırıyla karşısına çıkan patronlara “biat eden” bakanlar, başbakanlar... Bunları görmedik mi? Fazlasını gördük...

Sonuç 2: Başkanlık Sistemi Türkiye’nin TEK ÇIKIŞI! Kurtuluşu ve en önemlisi bugüne kadar yapılanların ve sistemin garantisi...

Sonuç 3: Erdoğan “aldığı oy oranı” ve güçlü karakteri ile “sistemin eksiklerini kapatıyor” ve YERLEŞİK DÜZEN’e karşı “DİK durabiliyor, Türkiye’ye ve Türk Halkına zaman kazandırıyor. Fakat bu güç “SİSTEM en noktasına geldi” anlamını taşımıyor. Kişisel çaba ile kapatılan fark, sistemi “bir üst kademeye” çekerek mutlaka sistemsel olarak kapatılır hale gelmeli...

Bu noktaya kadar yazdıklarım sistemin “nasıl olması” gerektiğinin detaylarıydı. Şimdi Başkanlık Makamı’nın neyi ifade ettiğini ve özellikle “Ortaya çıkan yeni süper güç dinamiğini” analiz etmek istiyorum.

Sevgili dostlar, Cumhuriyet kurulduktan sonra özellikle 1938-1946 döneminde düşürüldüğümüz “küçük-bağları kopuk-içine kapanık-kontrol edilebilir” olma tuzağından 2003 sonrası kurtulmaya ve özellikle “küresel finansal prangaları” kırmaya başladık. Bu kurtuluş ve ESKİ BİRLEŞİK BÜYÜK BÜTÜN’e dönüş, 2008 sonrasında hızlandı ve dünya genelinde ortaya çıkan YENİ DÜNYA DENKLEMİ içinde Türkiye, “en önemli bileşenlerden” biri olmaya doğru hızla ilerliyor. Bu yürüyüşün, ekonomik, sosyal ve en önemlisi geçmişimizle kucaklaştığımız, coğrafyamızın genleştiği adımları var. Bu adımlar atılırken Türkiye YENİ DENKLEM içinde, çevresinde oluşan yeni coğrafi dengenin de MERKEZ’i olmaya doğru ilerliyor... Şimdi ana soru şu; sınırlar aynı kalarak fakat Türkiye’ye eklemlenen yeni bölgelerler ile GENLEŞEREK ortaya çıkan yapı sadece Ankara’dan yönetilebilir mi? Cevap çok zor değil; bahsettiğimiz coğrafya daha önce de “buradan kontrol” edildi, Roma, Osmanlı gibi yapılanmaların “kalbi” İstanbul’da attı ve yüzlerce yıl bu yapı güçlü bir şekilde kendini korudu.

Sonuç 4: Ortaya çıkan YENİ GÜÇ ve DENGE’nin merkezi, ekonomik-siyasi-sosyal-kültürel olarak İstanbul olacaktır ve olmaya da başladı. Konuya bu açıdan bakınca benim düşüncem; Başkanlık Makamı İstanbul’da olmalı ve Dünya geneline özellikle de YENİ COĞRAFYA dinamiğine net bir mesaj verilmeli...

Önemli not: Türkiye, Kafkasya, Rusya, Orta Asya, Orta Doğu, Balkanlar gibi “eklemleneceğimiz” bölgeleri dikkate alarak bu konuya lütfen bir daha bakın. Bir küçük örnek; İstanbul sadece Müslümanlar için değil Ortodokslar için de MERKEZ! Yeni SÜPER GÜÇ “bileşik parçalardan” oluşacak ise bu SENTEZ için en doğru yer!