Demokratik bir baþkanlýk sisteminde yürütme tek baþlýdýr ve doðrudan halk tarafýndan seçilir. Gücün tek elde toplanmasý söz konusu olmadýðýndan yurttaþlarýn özgürlüklerine yönelik tehdit potansiyeli parlamenter sisteme göre daha az.
Türkiye baþ döndürücü bir geliþme içinde. Ruhlarýmýz kimi zaman bu bedenimizin ve zihnimizin hýzýna yetiþemeyebiliyor. Zira Türkiye bugün geçmiþini arýyor. Onun geçmiþi yüzyýllýk ittihatçý karanlýk tarafýndan yok edilmeye çalýþýldý. En azýndan laboratuvarda üretilen suni bir geçmiþle ikame edilmeye çalýþýldý. Ancak toplum bu karanlýðý týrnaklarýyla kazýyarak, arþivleri karýþtýrarak, muhakeme ederek, yýrtýyor ve kendini fark etmeye baþlýyor.
Türkiye bugün barýþýný arýyor. Karanlýk lordlarýnýn yüz yýldýr kendi hakimiyetlerini devam ettirmek için ürettikleri sorunlar bu barýþý zehirlemiþti. Bugün toplum barýþýný arýyor ve onu keþfediyor.
Türkiye bugün geleceðini arýyor. Toplum sadece geçmiþ ve bugün ile ilgili deðil. Nasýl bir gelecek sorusuna da cevap arýyor.
Türkiye’nin hükümet modeli tartýþmasý, tamamen bu arayýþ ile ilgilidir.
Özgürlüðün ihtiyaç alaný
Bir önceki yazýda, anayasal düzen kurmaktaki amacýn, sadece devlete karþý özgürlükleri muhafaza etmek olmadýðýný dile getirmiþtik. Zira özgürlük ancak devleti etkisiz kýlmakla gerçekleþebiliyorsa, bu durumda devletin olmadýðý bir durumda en özgür olduðumuzu kabul etmemiz gerekirdi. Anarþist teorilerin kendi iç tutarlýlýðý bakýmýndan savunulsa da, günümüz gerçekleri açýsýndan bunu uygulama imkaný yoktur. Dolayýsýyla özgürlük devleti etkisiz kýlmakla deðil, onu özgürlüklerin bir imkaný olarak tasavvur etmekle yaþamda daha çok karþýlýk bulabilir. Özgürlüðe ideal bir dünyada deðil, bugün ihtiyaç duyarýz. Acýyý ve sevinci bugün duyumsadýðýmýz gibi...
Evet, devleti yukarýda belirttiðimiz üç arayýþýmýzýn bir imkaný olarak görmek zorundayýz.
Geçmiþimizi ararken devlete ihtiyaç duyarýz. Zira ittihatçýlýk bu memleketin geçmiþini devleti kullanarak yok etti.
Barýþ için devlete haydi haydi ihtiyaç vardýr. Zira bu memlekette hiçbir toplumsal kesit barýþ karþýtý olmadý. Barýþý yine yüz yýldýr bu memleketin siyasal kaderine egemen olan ittihatçý karanlýk yapý bozdu ve bunu tesis ettiði devlet aygýtý ile yaptý. 1924 sonrasýnda üretilen yargý sistemi ve istiklal mahkemeleri, askeri kuvvetleri ve sair bürokratik yapýyý dikkate almadan barýþýn neden bozulduðunu anlamak herhalde mümkün olmayacaktýr. 1920’de neden esaslý bir toplumsal barýþ merkeze alýnmýþ ve 1924’ten sonra bu barýþ neden bozulmuþ sorusuna, 1924 sonrasýnda deðiþen anayasal düzene bakmadan cevap vermek imkansýzdýr. Dolayýsýyla barýþý saðlamak için de devleti bir aygýt olarak kullanmak zorundayýz.
‘Böl ve yönet’ muamelesi
Nasýl bir gelecek tasavvur ediyoruz sorusuna cevaplarýmýzý toplum olarak araþtýrýrken herhalde bunu devlet olmaksýzýn düþünebilecek durumda deðiliz. Cari düzen devam ettikçe geçmiþimizi ve barýþýmýzý tesis edemeyeceðimiz gibi, geleceðimizi de karartabiliriz.
Peki bu devlet nasýl olmalý?
O halde öyle bir devlet üretilmeli ki, bu devlet bir yandan özgürlük alanýmýza ve özgür tercihlerimize müdahale edemesin. Bize vesayet edemesin, kimliðimize, gerçekliðimize karýþamasýn. Bize geçmiþ dikte edemesin.
Diðer yandan, birey ve toplum olarak bizim özgürlük, refah, güvenlik ve mutluluk talep ve beklentilerimize cevap verebilsin. Hatta vermek zorunda olsun. Bir bakýma bizim kendi geleceðimizi gerçekleþtirmemizin imkanýna dönüþsün.
Birincisini devleti özgürlükler lehine sýnýrlandýrmak ve devlet iktidarýný parçalamak suretiyle saðlarýz. Yani yurttaþlar olarak bize ait olan devlet iktidarýna, bizi tehdit etmesin ve bize hizmet etsin diye “böl ve yönet” (divide et impera) muamelesini uygularýz.
Devlet iktidarýný bölüp yönetmek, demokrasilerde “kuvvetler ayrýlýðý” olarak isimlendirilir. Yani yasama, yürütme ve yargý gücünü gerçekten de birbirinden ayýrýp birbiriyle dengelediðimiz sürece, özgürlüklerimizi daha fazla güvence altýna alabiliriz. Zira bu þekilde devletin kontrolü bizde olur.
Cumhurbaþkanýnýn gücü nerede?
Peki hangi model bunu daha iyi saðlar?
Parlamenter sistemlerde, kuvvetler ayrýlýðýnýn tam uygulandýðýný söyleyemeyiz. Zira bu sistemlerde hükümet (yürütme) parlamentodan (yasama) çýkar. Hükümetin kurulabilmesi için, parlamentoda onu destekleyebilecek bir meclis çoðunluðunun olmasý gerekir. Bu da yetmez, zira hükümetin baþý kural olarak çoðunluðu oluþturan partinin baþýdýr. Parti liderinin hükümeti kurmasý için, parlamentodaki parti çoðunluðunu kontrol edebilmesi gerekir. Edemiyorsa, hükümet edemez. Dolayýsýyla parlamenter sistemin mantýðý gereði olarak parti hiyerarþisi ve disiplini zorunludur.
Þimdi tabloya bakalým: Disiplin içinde kendi partisine hakim olan bir lider, mecliste çoðunluk sayesinde hükümeti kuruyor. Lider hükümeti kurunca, parti hiyerarþisi üzerinden meclis çoðunluðuna da hakim oluyor. Bu þekilde yasama ve yürütme adeta tek elde toplanýyor ve meclisin hükümeti dengeleme fonksiyonu fiilen imkansýzlaþýyor. Yürütmenin ikinci baþý olan Cumhurbaþkaný ise siyaset belirleyici pozisyonda olmadýðýndan, genelde bu oyunda devre dýþý. Türkiye’de Cumhurbaþkaný daha güçlü, ama onun gücü, sadece hükümete iþ yaptýrmama ve blokaj uygulamada kendini gösterebiliyor.
Evet, parlamenter sistem, doðasý gereði erkler ayrýlýðý ilkesine uygun bir rejim deðildir. Erklerin ayrý oluþu sadece teoriktir. Ayrý olmamasý da gerekir. Aksi takdirde hükümet kurulamaz ve devlet çalýþamaz.
Böyle olduðu için parlamenter sistemde, vatandaþýn devlet aygýtýna tam hakim olabilmesi güçtür. Oysa demokratik bir baþkanlýk sisteminde durum çok farklý. Yürütme tek baþlýdýr ve doðrudan halk tarafýndan seçilir. Parlamento içinden çýkmaz. Dolayýsýyla parlamento çoðunluðuna dayanmak zorunda deðil. Çoðunluk partisinden de olsa, partiye hükmedemediði için, meclis yürütmeyi dengeleyebiliyor. Gücün tek elde toplanmasý söz konusu olmadýðýndan dolayý, yurttaþlarýn özgürlükleri bakýmýndan tehdit potansiyeli parlamenter sisteme göre daha az. Vatandaþlarýn kendilerine ait olan devlete hakim olabilmeleri ihtimali daha yüksektir.
Millet sadece egemenliðin sahibi deðil, yasama ve yürütme itibariyle de daha doðrudan uygulayýcýsý durumunda...