Baþkanlýk sistemi yerel yönetimlerden baþlamalý

Bütün silahsýz teröristlere olduðu gibi PKK’nýn lojistik þubesi gibi çalýþan DBP’li belediyelere de hukuki müdahalede geç kalýndýðýný düþünüyorum. 

Yalnýz, insan ister istemez; genel bir düzenleme ile diðer belediyelerin de yetkilerinin daraltýlmasýndan endiþe ediyor. Çünkü bizim devlet geleneðimizde “toptancý çözüm” çok yaygýn bir yöntemdir.

Geçen hafta bu endiþelerimi dile getirerek, yerel yönetimler için coðrafyasýna ve halkýn geliþmiþlik seviyesine göre farklý yönetim modelleri geliþtirilmesi gerektiðinden bahsetmiþtim.

Meðer ne kadar isabetli bir noktaya parmak basmýþým.

Birçok deðerli baþkanýmýz arayarak teþekkür etti.

Yerel yönetimler yeniden düzenlenmeli...

Yerel yönetimlerde iktidar-muhalefet ayýrýmýnýn fazla anlamý yoktur. Tam aksine; artýk, “Eli kolu baðlý belediye baþkaný ister miydiniz?” döneminin çok gerilerde kaldýðý bugünkü Türkiye’de, muhalefete mensup baþarýlý yerel yönetimler partilerine iktidar yolunu daha kolay açabilir.

Ýþte böyle bir ortamda iktidar partisi de “tehlikenin ciddiyetini” ensesinde hissederek daha yoðun gayret sarf eder.

Ancak halen halka hizmette iddialý bir muhalefet yoktur. Zaten AK Parti’nin en büyük dezavantajý da güçlü bir alternatifinin olmamasýdýr.

Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi kadar birikime sahip bir ana muhalefet, en güzel kentimizi bile bir sahil köyüne çevirmeyi baþaracak kadar hizmet fakiridir.

Onun için Türkiye’de iktidar partisi, ülke yönetiminde olduðu gibi yerel yönetimlerde de dinamizmin sürekliliði için olmayan muhalefetin boþluðunu da doldurmasý gerekiyor. 

Yoksa Ýzmir halký, günümüz Amerika’sýnda hâlâ modern hayatý reddeden kabileler gibi ideolojisi uðruna köy hayatýný tercih edebilir ve buna da saygý duymak lazýmdýr!

Ama iktidar partisine mensup belediyelerin hizmet kalitesini mesela Ýzmir ile mukayese etmesi, kendisini müflis muhalefete endekslemesi anlamýna gelir ki, bitiþin baþlangýcý demektir.

Demek istediðim þu...

AK Partili baþkanlarýn 2004’te nöbeti devraldýðýnda belediyelerin altyapý problemleri hâlâ ön sýralardaydý. Þimdi ise bu mesele ‘hendekland’ler dýþýnda büyük ölçüde halledildi.

Ama ahalinin problemleri bitmediði gibi deðiþen hayat standartlarýyla birlikte yeni ihtiyaçlar ortaya çýktý. Daha doðrusu ihtiyaçlarýn niteliði deðiþti.

Dolayýsýyla yerel yönetimler hizmet standartlarýný, “eski günleri unutmayýn” anestezisine göre deðil, sürekli deðiþen ve geliþen bu beklentilere göre oluþturmalýdýr.

Çok ilginçtir; geçen haftaki yazým için beni tebrik eden, “Allah senden razý olsun; içimizden geçenleri yazmýþsýn” diyen baþkanlarýn tamamý AK Partili’ydi...

Buradaki mesajý iyi anlamak gerekir.

Halkla birebir muhatap olan yerel yönetimler devletin sinir uçlarýdýr ve halkýn nabzýný en iyi onlar tutar, talepleri en iyi onlar hisseder. Bu serzeniþleri de bu beklentilere cevap vermekte karþýlaþtýklarý engellerden kaynaklanmaktadýr.

Oysa halk yýllardýr Sayýn Erdoðan’ýn bürokrasiye meydan okuyan hýzlý icraat tarzýna alýþmýþ olup yerel yönetiminden de ayný dinamizi beklemektedir.

Bu yüzden yeni anayasanýn tartýþýldýðý þu günlerde yerel yönetimler yeniden dizayn edilmelidir.

Týpký ülke yönetiminde olduðu gibi rejim endiþesiyle yerel yönetimlerde de ihdas edilen devlet hakimiyeti, devletin asýl sahibi olan halka devredilmelidir.

Böylece, halkýn seçtiði baþkanlar, “sorumlu ama yetkisiz” durumdan kurtarýlmalýdýr.

Yani, baþkanlýk sistemi yerel yönetimlerden baþlamalýdýr...