Baþkanlýk sistemine karþý çýkmak!

Bir grup sol-liberal isim, baþkanlýk sistemine karþý çýkan, daha doðrusu ‘savaþ ilan eden’ bir bildiri yayýmlamýþlar. Bildiriyi imzalayan isimlerin geçmiþte neler yaptýklarýnýn, imzaladýklarý bildirilerle dile getirdikleri ‘demokratik endiþeler’ karnelerinin nasýl olduðunun, hatta zamanýnda kendilerine göre bir baþkanlýk sistemini açýkça savunmuþ olmalarýnýn bu aþamada fazlaca bir anlamý bulunmuyor. Zira konumuz tutarlýlýk deðil. Olsaydý da, bu isimlerin büyük bir kýsmý için böylesi bir bildiriye ihtiyaç olmayacak kadar malzeme hâlihazýrda birikmiþ durumdaydý zaten. 

Asýl dikkatimizi çeken konu, son tahlilde bir hipotetik tartýþmayla ilgili bu denli keskin kanaat ve önyargýlarýnýn varlýðý. Hoþ; duble yoldan ‘imha’, seçimlerden ‘vesayet’, Türkiye bilmem kaç bölgeye bölünmeden ‘barýþ olmaz’ çýkaranlarýn; böylesine aceleci ve keskin inançlý olmasýný tabiî karþýlamamýz da beklenebilir. Benzer þekilde, onca yýllýk akademik birikime, entelektüel faaliyete raðmen döndük dolaþtýk bütün siyasal teolojimizi Erdoðan karþýtlýðýna, hatta düþmanlýðýna hapsettik deseler, yine fazlaca söyleyecek bir sözümüz olmazdý. Lakin aksine, göz göre göre bir idare sistemiyle kavga eden bir akýl var karþýmýzda. Eleþtiriyi aþan, doðrudan cari sistemden farklý olan bir öneri ile savaþmaya kalkan bir yaklaþýmdan ne sadýr olur, bunu hep beraber göreceðiz.

Gelinen noktada, cari sisteme dair yýllardýr öncü rolüyle en fazla eleþtiriyi getiren isimlerin birçoðunun bir baþka sistem önerisiyle kavgaya tutuþtuðunu not edelim. Yani yýllardýr devam eden Türk tipi parlamenter sistemi en sert þekilde eleþtirmiþ isimlerin, bir baþka öneri karþýsýnda cari düzene dört elle yapýþtýklarýný görmek gerekiyor. Bu durum, salt ucuz bir oportünizmi aþacak þekilde akademik bir itiraz ve tonla yapýlýnca, akla gelen ilk mesele farklý bakýþ açýlarýnýn var olma ihtimaline asgari saygý meselesine dönüþüyor. Bildiriden anlaþýlan, bu meselede açýkça farklý bir ihtimalin olamayacaðý ve hatta olmadýðý þeklindeki keskin inancýn varlýðý.

Öncelikle verili durumu ele almakta fayda var. Zira elimizde oldukça sorunlu bir anayasa mevcut. Bu büyük sorunun altýnda, yýllar içerisinde birçok açýdan býrakýn iyi bir idari sisteme imkân vermesini, hayatýn tabiî dönüþümüne bile ayak uydurmaktan kopmuþ bir yapýyý vücuda getirmesi yatýyor. 1990’lý yýllarda tefessühün zirvesine çýkan bu yapý, artýk taþýnamaz bir noktaya gelince fiilen çöktü. Bu çöküþle beraber siyasi aktörler de sahneden kayboldular. Ama temel ve enkaz yerli yerinde duruyor.

‘Uzman, akademisyen, hukukçu ve yurttaþ kimlikleriyle’ bildiriye imza atanlar, ‘tarihin sonu’ tadýnda ele aldýklarý baþkanlýk meselesine dair, ‘Türkiye’nin demokratik geliþiminin, hukuk çerçevesinde kalýnarak eþit, serbest, katýlýmcý ve nesnel bilgiye dayalý tartýþma’ ortamý saðlanýrsa katký sunabileceklerini de söylemiþler. En son bu vasýflara haiz bir anayasa tartýþmasý Mecliste yapýlmýþ ve týkanmýþtý. Hem de AK Parti, baþkanlýk önerisinin ayrýca deðerlendirilmesini teklif etmesine raðmen, yani parlamenter sistemi kendi haline býrakmýþ olduðu halde, ‘Osmanlý’dan bugüne gelen Parlamento tecrübemiz’ siyasi partilerimizin üzerinde anlaþtýklarý anayasa maddelerinin çýkarýlmasý için yeterli olmamýþtý.

Kaldý ki baþtan, kategorik olarak karþý olduklarý baþkanlýk önerisini niçin tartýþmak istediklerini de anlamak zor. Buradan nasýl bir ‘nesnel’ tartýþma çýkacak, o da ayrý bir muamma. Baþkanlýk tartýþmalarýyla aniden ‘Osmanlý’da parlamenter sistemi keþfeden’ nesnel yaklaþýmýn, daha teorik düzeyde bile farklý bir sistem önerisine tahammül edememesinin, bildiride dile getirilen ‘demokratik geliþimle’ bir alakasý olmayabilir. Lakin anlaþýlan, “Bizim istemediðimiz bir þeyin Türkiye’de olmasý mümkün deðil” düzeyi tekrar nüksediyor. Dün Kemalistlerin fanatik sözcüleri bu cümleyi baþörtüsü için dile getirirken, içinde olduklarý ‘serbest, katýlýmcý ve nesnel’ ruh hali umarýz bir tenasüh ile arz-ý endam etmez. Çünkü baþkanlýk sistemi önerilerine daha tartýþma düzeyinde bu þekilde bir siyasal teolojinin içerisinden direnmek, düzeyi hýzla düþürecektir.

Burada görev, “Hadi bakalým; ben de Türkiye’de baþkanlýk sistemine varým” satýrlarýný birkaç yýl önce yazan ama unuttuðu anlaþýlan isme düþebilir. Hatta daha da ileri giderek, ortaya koyduðu iki ön koþul (ademi merkeziyetçi sistem ve barajýn %3’e inmesi) kabul edilirse, “Eðer sayýn baþbakan (Erdoðan) bunlara varsa, ben de kendisine varým. Çünkü hem böyle bir yapýda Baþkan diktatörlük yapamaz, hem de bu ülke Kürt meselesinden kurtulur” demeyi de ihmal etmemiþti. Elbette nesnel bir þekilde!