Başkanlık tartışmaları iyi bir düzeyden başladı

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğanın açılışını yaptığı Ankara Siyasi ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi’nin (ASEM)  ‘başkanlık sistemi’ konulu sempozyumu, gelecek dönemin temel tartışması olan bu konuda ilk ve önemli adımlardan biri oldu.

ASEM, sempozyum öncesi başkanlık sistemi konusundaki kapsamlı bir çalışma da hazırladı. Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, siyaset bilimci Prof. Dr. Haluk Alkan, siyaset bilimci ve Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Doç. Dr. Yusuf Tekin tarafından hazırlanan Türkiye’de hükümet sistemleri ve başkanlık modeli başlıklı çalışma üç önemli sonucu karşımıza koyuyor:

1- Parlamenter sistemi ne doğru düzgün kurduk, ne de doğru düzgün işletebildik, ne de geliştirebildik.

2- Sistem tıkanıklığını aşmak için artık ‘revizyon’ yeterli olmaz.

3- Türkiye’yi geleceğe taşıyacak yeni bir sistem ihtiyacı kaçınılmaz.

Bu tespitler tarihi arka plan ve güncel duruma bakılarak yapılmış.

Sonuç acı ama gerçek...

Türkiye’nin değil gelecek yüzyıla hazırlanmak için, bugün halen içinde bulunduğu durumda bile kan dolaşımı, sinir sistemi, sindirim sistemi vücudu taşıyacak güçte değil...

Üstelik bu ülke, bir sonraki adıma, ekonomik ifadesiyle 20 bin dolar milli gelir düzeyine yükselebilmek için daha fazla enerjiye ve çevikliğe ‘bugün’ ihtiyaç duyuyor.

Bugün bu enerjiye ve enerjiyi doğru kullanabilme yeteneğiyle donatılmazsa, gelecek iddiasını da kaybedecek.

Belki bugünlerini de...

***

Neden bu kadar ciddi?

Zira parlamenter sistemi ‘tamamlama’ fırsatını çok geçirdik...

Darbeler, iç kavgalar, tüketilen enerji ve yeniden yapılanma ihtiyacına yönelik adımların atılmaması, bugün ‘tamirat’la evi ayakta tutma şansını bırakmadı...

Yeni sistem için önerilen ‘başkanlık’ konusunda ise hala kafalar karışık...

Zira sistemin temel ayakları bilinmiyor, örgüsü, denge-denetleme sistemi ve işleyişi hakkında yeterli çalışma yok...

Denilebilir ki, parlamenter sistem hakkında kim neyin ne kadar işlediğini ne kadar biliyor?..

Belki evet... Ama parlamenter sistem, eksiğiyle, yanlışıyla bir ‘deneyim’ olarak biliniyor...

Yeni sistem fikri ise ‘her türlü yeniliğe endişeyle bakmanın öğretildiği’ bir millete kolay anlatılamayacak.

Fertleri ‘Başımıza icat çıkarma’ ile büyüyen bir milletin bugün ‘icat çıkarma’ uğruna Ar-Ge ile yatıp kalktığı düşünülürse, ‘sistem’ konusunda da karamsar olmaya gerek yok...

***

Parlamenter sistemi ‘demokrasinin kutsalı’ olarak ‘dogma’ haline getirmeden, esas olarak demokratik değerler, insan hakları ve hukuk devleti gibi evrensel değerler etrafında ‘yeni bir modal’ olarak başkanlık sistemi inşa edilebilir...

Sistemin Türkiye açısından en önemli anlamı ‘vesayet’ten ebediyen kurtulmak olacak.

Zira, hadi Türk demokrasisi diyelim, bir ‘vesayet rejimi’dir...

Türkiye’de iktidarlar, yani milli irade, vasilerin izin verdiği bahçede ve izin verdiği sürede hükümetçilik oynamıştır...

Bunun adım adım kırıldığı, milli iradenin özgürleştiği ve güçlendiği 13 yıllık deneyimin ‘sistem’ haline dönüştürülmesi ister istemez ‘Türkiye modeli’ olacak...

ASEM’in bu derli toplu çalışması, gelecek çalışmaların da, tartışmanın akademik ve demokratik düzeyinin yüksek olacağının da işareti...