Prof. Dr. Muhittin Ataman: Başkentlerin kararı coğrafyanın kaderi

TAKOZLAR GÜÇLÜ, TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ KOLAY KOPMAZ

IKBY’nin bağımsızlık referandumu bölgede hızla değişen kaotik durumda bile kalıcı sonuçlar doğurdu. Nedir bu sonuçlar, olasılıklar, Ankara Sosyal Bilimler Ün. öğretim üyesi Prof. Dr. Muhittin Ataman ile konuştuk. Insight Turkey Dergisi editörlüğü de yapan Ataman’ın uzmanlık alanı Ortadoğu siyaseti ve Türkiye dış politikası. Türkiye-ABD arasında PKK ve FETÖ dolayısıyla yükselen kriz için “ilişkiler kopmaz” diyor Ataman: “70 yıllık bir ittifak var, NATO’nun en önemli iki üyesi olarak ABD ve Türkiye ciddi bir geçmişten devraldıkları bir mirasa sahip. İki günde heba edilemez. İki devletin siyaseti için de ciddi takoz görevi görüyor bu miras. Aksi halde ilişkilerin seyri tahmin edilemez bir noktaya evirilebilirdi.”

ATAMAN: Türkiye, İran ve Irak’ın birlikte kararlı tavır takındığı herhangi bir konuda ABD’nin etkili olma ihtimali düşüktür. Başkentler birlikte hareket etmeye devam ederse bölge parçalanmaz, PKK-YPG koridoru oluşturulamaz.

25 Eylül bağımsızlık referandumu sonrası zemberek boşaldı ve bir ay dolmadan IKYB 2003 sınırlarına çekildi, referandum sonucunu dondurdu ve Barzani de yetkilerini devrediyor. Bu durum Türkiye’nin olanları unutacağı nokta mıdır?

25 Eylül referandumunun bir ölüm kalım meselesine dönüşeceği belliydi. Türkiye “yapmayın” derken bunu kastediyordu. Bölgede zaten sorun var, Irak yeni toparlanmaya başladı, DAEŞ ile mücadelede bir adım öne geçildi, seyir olumluya döndü, referandumla Irak devlet otoritesi sorgulanır hale gelir, kriz çıkar” deniyordu. Buna rağmen Barzani vazgeçmedi. Kendi siyasi ikbalini ve IKBY’nin geleceğini ilgilendiren bir konu olarak gördü. Ama başarısız olacağı kesindi. 

- Beklenmeyen neydi?

Olayların seyrini değiştiren şey Türkiye, İran ve Irak merkezi hükümetinin birlikte karşı koyma iradesi göstermesi. Aslında bu yeni bir durum değil. Kürtlerin yaşadığı ülkelerdeki merkezi hükümetler arasında ne kadar sıkıntı olursa olsun, hepsini birden ilgilendiren Kürt sorunu masaya geldiğinde hep ortak tavır sergilerler. Yine o oldu. İran ile Türkiye’nin beraber hareket etmesinin sonucu olarak referandum, bağımsızlık ilan edilse de edilmese de sonuçları itibari ile boşa çıktı. Batılıların ikiyüzlü tavrına veya kerhen yapmayın demesine rağmen -perde arkasında belli aktörlerin onayıyla referandum yapıldı ama sonuçlarını etkisiz kılan Türkiye ile İran’ın kararlı tutumu oldu. 

BARZANİ’Yİ YANILTTILAR 

- Bölge ülkelerinin bir arada hareket etme kararı Barzani’yi caydırmadı ama Batı’yı referandumun arkasında durmaktan vazgeçirdi diyebilir miyiz? 

Referandum sonrası için konuşuyorum. Öncesinde Barzani hesap yanlışı yaptı. O yanlışlardan biri Türkiye ile İran’ın beraber ve caydırıcı tutum takınmamaları üzerineydi. Türkiye’nin 20 yıldır Barzani ile beraber hareket ettiğini biliyoruz. Erdoğan ve hükümetin kendisine karşı koymayacağını varsaydı. 

- Neye dayanarak böyle bir yanlış zanna kapılmış olabilir Barzani? 

Türkiye Ortadoğu’da değişimden yana. Barzani bu değişimi kendisini de katarak düşünüyor. Bana göre yanlış. Nereye varacaktı ki, zaten tek yanlıydı, merkezi yönetimle eş güdümlü değildi. 

PKK İLE MÜCADELE İÇİN 

- Türkiye’nin siyaseti neydi, nasıldı?

Türkiye kayıplarını en aza indirme siyaseti uyguladı. Her halükarda kazanç olmayacağını biliyordu, bunu durdurmak istedi. Kayıpları aza indirme siyaseti neydi? Merkezi Irak Hükümeti’nin Kerkük, Sincar, Mahmur vb. yani 2005’ten sonra Barzani yönetiminin oldubittilerle elde ettiği topraklarda Barzani bağımsızlık ilanını gerçekleştiremedi. Barzani’nin tabiri ile Kürdistan’ın kalbi Kerkük dışarıda kalmış oldu. Türkiye’nin de referandum siyasetinde birinci amacı bağımsız bir Kürt devletinin ortaya çıkmasını, ikincisi PKK’nın bölgeye hakim olmasını engellemekti. PKK’nın bölgeye hakimiyeti iki yolla engellenebilir. Ya Barzani’ye doğrudan, fazlasıyla destek vermek -Şu anda kadar öyleydi ama Barzani referandumda ısrar etti-, ikincisi Bağdat ile işbirliği yaparak PKK’yı engellemek. Bağdat’ın PKK’nın güçlü olduğu Sincar ve Mahmur’u hakimiyetine alması Barzani’nin elinde olmasından daha iyi, Türkiye açısından. Çünkü Barzani ile güç mücadelesinde üstün gelme ihtimali çok yüksekti PKK’nın. Orada PKK KYB ve GORAN’dan destek aldığı için Barzani karşıtı geniş bir koalisyon var. Bu devre dışı kaldı. Dolayısıyla İran sınırından Akdeniz’e kadar olan muhtemel PKK koridoru geriletilmiş oldu. 

HEM HAVUÇ, HEM SOPA 

- Yani Türkiye başkentlerle eşgüdüm kurarak PKK’nın bu ülkelerden de atılması için bir tür baskı uygulayacak, öyle mi? 

Gerektiğinde havuç, gerektiğinde sopa politikası uygulayacak. Halil İbrahim sınır kapısına alternatif bir sınır kapısının açılması, bir koridor oluşturulması Türkiye-Irak arasında sadece siyasi değil ekonomik ve ticari ilişkilerin de hız kesmeden devam ettirilmesinin sağlanması bir havuç politikasıdır. Kırmızıçizgilerini hissettirerek bir siyaset izlenmesi gerekir. 

BAŞKENTLER ÇÖZÜLMEZSE

- Türkiye PKK’yı Türkiye’de sıfırlamak istiyor. Bölgede de çevreliyor, geriletiyor. Lakin ABD, belli ki PKK’ya koridor devlet derdinde. Dolayısıyla ABD Türkiye’nin ve bölge ülkelerinin ittifakını nasıl kabullenecek? 

Şahsi kanaatim Türkiye, İran ve Irak’ın birlikte kararlı tavır takındığı herhangi bir konuda Amerika’nın etkili olma ihtimali düşüktür. Eğer beraber hareket etmeye devam ederlerse. Kastım şu; ABD’nin küresel hegemonya ve Ortadoğu siyaseti bağlamında uzun süredir muazzam bir imha gücüne sahip olduğunu kabul ediyorum. Fakat ABD son 10-15 yıldır inşa etme kapasitesini kaybetmiş durumda. İmha edebilir fakat inşa etme ihtimali çok düşük. Bu üç merkezi hükümetin, özellikle İran ve Türkiye’nin beraber hareket etmesi durumunda ABD projelerinin somutlaşma ihtimali çok düşük. PKK-YPG koridoru oluşturma noktasında da bu böyledir. Kaldı ki ABD bugün yatırım yaptığı YPG veya PKK’yı yarın öbür gün kullanacağı büyük bir havuca da dönüştürebilir. Bölge devletleriyle masaya oturduğunda bunları pazarlık konusu olarak kullanacaktır. Zaten Türkiye ile ilgili bunu doğrudan veya dolaylı konuşuyor. ABD nihai perspektifi değil bölge ülkelerinin meşgul olacağı bir krizin devamını istediği için. Yarayı kanar halde bırakmaktır ABD’nin izlediği siyaset. Böylece bölge devletlerini etkilemeye çalışıyor. Ama İran ve Türkiye, yanlarına Irak’ı da aldıktan sonra ben ABD’nin Kuzey Irak veya Kuzey Suriye projelerinin gerçekleşme ihtimalini çok düşük görüyorum. Referandumu dondurma kararı bunun bir göstergesi. 

- Barzani bunu bilmiyor muydu peki? 

Barzani’de bilir ki bu üç devlete rağmen orada bir şey oluşturması imkânsız. ABD bu üç devleti de zorlayarak kabul ettirirse bile yine onların onayıyla olacak. Zorla ya da gönüllü olarak. Ya kendi projeleri ya dışarıdan dayatmayla… Bu üç devlet kabul etmediği sürece Barzani’nin beklediği bir gelişmenin gerçekleşme ihtimali çok düşük. 

SURİYE’DE İKİNCİ DAYTON’U DAYATACAKLAR

- Suriye’de masaya yaklaşıldı mı? 

Cenevre masası 90’lardaki Dayton masasını hatırlatıyor. Yugoslavya’nın dağılmasından sonra ortaya çıkan manzara sürekli Müslüman Boşnakların aleyhine ilerledi. Boşnaklar süreci kendi lehlerine çevirdikleri noktada Batı, kazanımların muhafazası için tarafları uzlaşmaya zorladı. Öyle bir dönemde uzlaşmaya varıldı ki her etnik gruba bir devlet verildiği halde Boşnaklara verilmedi. Bir benzerini Suriye’de bekliyorum ben. Suriye’de çoğunluğu oluşturan Sünni Arapların denklemden çıkarıldığı bir ortam var. Öte yanda Arapların şehirlerine bile hakim olan bir YPG-PKK var. 

- DEAŞ ortadan kalkarsa?

Süreç ya muhalefet ya rejim aleyhine genişleyecektir. İkinci ihtimal düşük. Bundan sonra uzlaşma çabaları artabilir. Batının istediği masaya yaklaştık evet.

DEAŞ MUHALİFLERDEN ALDI PKK-PYD’YE DEVRETTİ

- Türkiye Suriye’de nasıl bir siyaset güttü? 

Suriye’de oyun değiştirici olamadık fakat birisinin oynamaya çalıştığı oyunu bozmakta çok etkili olduk. Türkiye’nin Suriye politikasında inisiyatif almaya çalıştığı dönemle başkalarının inisiyatiflerini boşa çıkarma dönemi şeklinde iki ayrı dönemi var. Fırat Kalkanı ile önemli bir oyun bozdu Türkiye. PKK’yı Fırat’ın batısına ABD, Batılı devletler himaye ederek geçirdi. DAEŞ’in boşalttığı alan üzerinden yapıldı bu. DAEŞ yedi yılda Suriye muhalefetinden aldığı toprakları PKK-YPG’ye devretti, bu çok manidardır. Böyle olunca Türkiye’nin birinci oyun bozma adımı Fırat Kalkanı operasyonu, ikincisi İdlib operasyonu. Bu haliyle kalsa bile oyun bozuldu. PKK denize açılamayacak. PKK-YPG ile mücadele konusunda ABD’nin yapmaya çalıştığı duruma karşı net bir adım atılmış oldu. Devam edecek. Geçici gözlem merkezlerinin yanında kalıcı askeri üsler kuruyor bölgede Türkiye. 

DEAŞ’I BİTİRMEDİLER 

- Rakka DAEŞ’den alınıp PKK’ya verildi, ama neticede DAEŞ başkentini kaybetti. Bitti mi, biter mi? 

Bitmez. El-Kaide gibi isim değiştirip devam eder. Alan tutma dönemi bitti ama. Zaten tarihte benzeri olmayan bir durumdu bu. Cevapsız çok soru var. DAEŞ ile mücadele için 60 ülkeyle koalisyon kuruldu ama terör örgütüyle mücadelede yetersiz kaldı. Bu doğru değildir. Bölge devletlerini terbiyede sopa olarak kullanmak için DAEŞ’ı bitirmediler. Yoksa burası Ortadoğu, dağlık, ormanlık arazi değil, çöl. Uydulardan her şeyi takip ettiğini iddia edenler DEAŞ’ın önüne geçemiyorsa, geçmek istemiyor demektir. 

SÜNNİ DÜNYAYI BÖLMEK İÇİN

- “Sünni dünyayı bölmeye yönelik bir girişimdi DEAŞ. İhvan aktör olmaktan çıkarıldı maalesef. Körfez ülkeleri terör listesine aldı, ABD almakla tehdit etti. Öte yanda Şiilerin önü açıldı. Zaten post-Saddam döneminde Şii’leşti Irak. Arap ve Kürt olarak iki fay hattı tutuldu. Şiiliğe direnç göstermeye, statükoyu geri getirmeye çalışan iki devlet Suriye ve Yemen oldu. Yemen’de ılımlı Zeydiler’e karşı İran etkisindeki Husiler öne çıkarıldı. Suriye’de de azınlık rejiminin devamına alıştı İran, ABD ile birlikte.” 

SUUDİ PRENS İHVAN’A RAKİP

- “Muhammed Bin Selman’ın Ilımlı İslami çizgiye evrimle sözü oldu. Bu söylem somut olarak sürdürülecekse birkaç anlama gelir. İhvan düşüncesi Arap dünyasındaki ana akım İslami düşüncenin tek temsilcisi. Örgütlü muhalefet olarak ikinci bir örneği yok. Tunus’ta Nahda, Yemen’de Islah, Mısır’da İhvan-ı Müslimin’in kendisidir bu. Suudi Arabistan’ın İhvan’ı ortadan kaldırma stratejilerinin ikinci taktiği; kendisi söylem olarak ona benzeyerek onu devre dışı bırakmak. İhvan’a teveccühü geri çevirmeye çalışıyorlar”. 

RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ