Ülkede demokrasi olmasaydý mecliste temsil edilmeyen, adý bile bilinmeyen bir siyasi parti (Halkýn Kurtuluþ Partisi) Danýþtay’a müracaat ederek baþörtüsünün orduda yasaklanmasýný isteyemezdi.
Ülkede demokrasi olmasaydý savcý baþörtüsünün anayasadaki laiklik ilkesine aykýrý olduðu mütalaasýnda bulunamazdý.
Ülkede demokrasi olmasaydý karar veren hakimlerden biri bu mütalaayý destekleyemezdi.
Bu dava, o mütalaa ve aleyhteki o oy bu ülkede demokrasinin iþlediðini gösteren önemli bir göstergedir.
***
Fakat o dava ve o mütalaa ve bir oyla da olsa o destek,anayasanýn önsözü ve ikinci maddesi o þekilde kaldýðý sürece laikliðin sorun kaynaðý olacaðýnýn da göstergesidir.
Sorun olmayacak þekilde tarif edilmemiþ bir laiklik ilkesi mütedeyyin insanlarý tacize her zaman ve zeminde kaynaklýk etmeye elveriþlidir.
Laikliði farklý inançlarý koruma ve onlara hoþgörü yerine týpký o savcý gibi yasaklamak þeklinde anlayanlar çýkacaktýr.
28 Þubat sürecinin tek gerekçesi laiklik ilkesi deðil miydi?!
Maalesef laiklik ilkesi Ýslam’a ve Müslümanlara karþý kullanýlagelmiþ ve týpký savcýnýn mütalaasýnda olduðu gibi hala destekçileri bulunan bir ilkedir ve tartýþmasý bitmiþ deðildir.
Anayasanýn o antidemokratik önsüzü ve ikinci maddesi bu þekliyle kaldýðý sürece tartýþma konusu olmaktan da çýkmayacaktýr.
Sorun sadece savcý ve hâkimde deðil anayasanýn bizzat kendisindedir.
***
Ayrýca laiklik cumhuriyetimizin fabrika ayarlarýndan deðildir.1921 anayasasýnda da 1924 anayasasýnda da laiklik diye bir esas yoktur.
Aksine her iki anayasada da devletin dininin Ýslam olduðunu ve meclisin Ýslam ahkamýný uygulamakla yükümlü olduðunu içerir.
Laiklik CHP’nin ilkelerinden biridir ve tek parti döneminde millete sorulmadan anayasaya monte edilmiþtir.
Ve maalesef sürekli Ýslam ve Müslümanlar aleyhine kullanýlmýþtýr.
***
125 sene Fransýzlarýn iþgaline maruz kalan Cezayir’de yerli halk kendi dillerini bile unutmuþlar Fransýzca konuþur yazar hale gelmiþlerken, 400 sene Osmanlý idaresinde yaþayan Libya, Mýsýr, ve Ortadoðu halklarý kendi dillerini muhafaza etmiþtir!
Ayný þekilde Balkanlar’da ki farklý dine ve dile mensup toplumlar asýrlar süren Osmanlý idaresine raðmen dinlerini de dillerini de muhafaza etmiþlerdir.
Medeniyetimizdeki ötekine müsamaha/hoþgörü esasý, tartýþmalara mahal býrakmamýþ farklý dinlerin muhafazasýný da saðlamýþtýr.
Tek parti döneminde maalesef medeniyetimizin hoþgörü anlayýþý yerineFransa’nýn baskýcý laiklik ilkesi alýnarak kendi vatandaþýmýza baský uygulanmýþtýr.
Dolayýsýyla laiklik ne yerlidir ne de milli!
***
Þunu söylüyorum ya bu laiklik ilkesi tartýþma konusu olmaktan çýkacak þekilde tarif edilip anayasaya yerleþtirilmeli ya da tamamen çýkartýlmalýdýr, ki ben çýkartýlmasýndan ve medeniyetimizdeki hoþgörü anlayýþýnýn ikamesinden yanayým.
Aksi takdirde yarýn baþka bir iktidar döneminde bu ilke sebebiyle yeni 28 Þubatlar yaþanmayacaðýnýn garantisi yoktur.
Antidemokratik olan önsözün zaten tamamýyla yenilenmesi gerekir.
Aslýnda anayasanýn tamamýyla yeniden yazýlmasý gerekir ama hiç deðilse savcý ve hâkimlerimizi laiklik konusunda rahatlatacak bir düzenlemeye gidilmelidir.
Yoksa yarýn bir baþkasýnýn ayný gerekçe ile yeni davalar açmasýnýn önünde herhangi bir engel yoktur!