Batý ile Ýslâm Dünyasý düþman olmak zorunda mý?

Uðursuz, muðursuz, iki-üç kendini bilmezin filminin açtýðý rahneler giderek büyüyor. Gösteriler her yerde had safhada. Tartýþmalarda neredeyse hiç kimse filmin içeriðini savunmuyor, klibini izleyenler ‘iðrenç’ olduðunda müttefik; ancak sýra ‘yasaklanmasý’ talebine geldiðinde, yine hemen herkes “Özgürlükler kýsýtlanamaz” görüþünü seslendiriyor.

Fransa’dan sonra Almanya’da da bir dergi, fikir özgürlüðü bahanesi ardýna sýðýnarak, Müslümanlarý rencide edeceði kuþkusuz bir özel-sayý çýkarma niyetini açýkladý.

Muhtemelen baþka Batý ülkelerinde de benzer çýkýþlar için sýrada bekleyenler var.

Batý’da kabul görmüþ ‘fikir özgürlüðü’ sýnýrlarý hayli geniþ; rahatsýz edici -hatta ‘iðrenç’- görüþlerin de sansüre tâbi tutulamayacaðý geniþlikte bir özgürlük söz konusu. Öyle anlaþýlýyor ki, çeþitli Batý ülkelerinin anayasa mahkemeleri de bu yolda içtihatlarda bulunmuþ...

Ýslâm Dünyasý’ndan ne zaman bir tepki gelse, ‘iðrenç’ teþhisini kendilerinin de koyduðu yayýnlarýn özgürlüklerini savunmak için, ayný iðrençlikte yayýnlarla kervana katýlan aydýnlar çýkabiliyor...

Oysa ayný ülkelerde çeþitli bahanelerle yayýnlar yasaklanabiliyor.

Almanya’da Hitler’i ve yaptýklarýný savunamýyorsunuz; dünyanýn pek çok ülkesinde “Yahudi soykýrýmý olmadý” demek aðýr suç. Bazý ülkeler “Ermenilere yapýlan soykýrým deðildir” demeyi bile yasakladý.

‘Özgürlükler ülkesi’ diye bilinen Amerika’da, birkaç ay önce, ‘el-Kaide yayýný’ yaftasý takýlan bir broþürü tercüme ettiði için ‘ABD vatandaþý’ bir genç 17,5 yýl hapis cezasýna çarptýrýldý.

Soykýrým inkârýyla veya yasak yayýn tercüme edilerek kimsenin caný tehlikeye düþmüyor; Ýslâm ile ilgili her ‘iðrenç’ yayýn ise çektiði tepkilerle insanlarýn ölümüne yol açýyor.

Peki de, bu durumda ne yapacaðýz?

Geçen akþam katýldýðý Kanal-7’inin Ýskele-Sancak programýnda, CHP’de politika yapan eski büyükelçi Þükrü Elekdað ilginç bir teklif seslendirdi. Ýslâm Ýþbirliði Örgütü’nün öncülüðünde, önce üye ülkelerden baþlayarak ‘dini hassasiyetleri rencide etme’ konusunda ortak bir yasa metni arayýþýna girmek... Sonra da bu metni BM çatýsý altýnda uluslararasý kabule açmak...

Hiç de fena bir fikir deðil...

Fikrin güzel taraflarýndan biri de, bu giriþimin baþlamasýyla birlikte oluþacak tartýþma zemininde ifade edilecek görüþlerin Batý’yý hassasiyetler konusunda uyandýrma ihtimalidir. Batýlý düþünürler, kanaat önderleri, ‘Ýslâm’ konusunda birbiriyle çeliþir iki önyargýnýn etkisi altýnda: Ýslâm’ýn peygamberini, kitabýný, inanç esaslarýný içinde yaþadýklarý çevrenin dininin mukabil deðerleriyle mukayese ediyorlar; ilk önyargý bu... 11 Eylül (2001) sonrasý oluþan Ýslâm-karþýtý önyargýlý atmosfer de Ýslâm konusunda saðlýklý düþünmelerini engelliyor.

Onlarýn anladýklarý dilden yapýlacak açýklamalar, bütünüyle ortadan kaldýrmasa bile, bazý zihinleri etkisi altýna almýþ sislerin daðýlmasýný getirebilir.

Aksi halde, birileri Ýslâm Dünyasý’ný ayaða kaldýracak bir ‘iðrençlik’ daha yapacak, insan canýný alan gösteriler süregiderken Batý’nýn fikir önderleri bizim dünyamýzda hiçbir karþýlýðý bulunmayan argümanlar eþliðinde yapýlaný savunmaya kalkýþýnca, bütün diyalog çaðrýlarý cevapsýz kalacaktýr.

Birilerinin istediði bu da, acaba dünyamýzýn ihtiyacý bu mu?

Türkiye böyle bir giriþime önderlik etmeli.