Batý medyasý ve 2015 seçimleri

7 Haziran Seçimleri için son haftaya girilirken, Batý medyasýnda da ardý ardýna seçimlere yönelik analizler ve yazýlar yayýmlanýyor. Batý medyasýnýn Türkiye okumasýnýn orijinal bir tarafý bulunmuyor. Oldukça derin bir kýsýr döngünün içerisinden Türkiye konumlamasý yapýyorlar. Bu okumanýn en büyük sorunu Türkiye’deki ‘sýð bir perspektife’ sýkýþmýþ olmasý.

Türk okuyucu açýsýndan Batý medyasýndaki bir Türkiye analizine denk gelmenin heyecan uyandýracak bir tarafý bulunmuyor. Zira büyük ölçüde Türkçe okuduðu veya duyduðu þeylerin bir tekrarýna maruz kalmýþ oluyor. Bu, okuduklarýndan dolayý mutlu olanlar ve olmayanlar için geçerli bir durum. Büyük ölçüde medyatik AK Parti ve Erdoðan eleþtirisinden ibaret olan içerikle, Türkiye’ye yeni bir þey söylemiþ olmuyorlar. AK Parti açýsýndan ulusal düzeyde karþýlaþtýklarý taarruzlarýn bir benzerini Londra veya Washington üzerinden duymuþ oluyorlar. Muhalefet ise güçlü bir yabancý baþkent tarafýndan tasdik edilme tadýnda tükettiði Batý medyasý mahreçli Türkiye eleþtirilerinden, ‘psikolojik bir üstünlük saðlayacak sermaye kazandýðýný’ düþünmekte.

Hâl bu olunca, Batý medyasýnda Türkiye’ye ve AK Parti’ye yönelik eleþtirilerin ulusal düzeyde tüketimi, müelliflerinin umut ettiði etkinin neredeyse tam aksini ortaya çýkarmaktadýr. Büyük ölçüde Ýngilizce medyada ‘kamu diplomasi ve istihbarat manipülasyonu’ unsurlarýyla hayata geçirilen Türkiye gündemi, küresel entelektüel hegemonyanýn koordinatlarýný korumanýn ötesine geçememektedir. Bu ise en kaba anlamýyla, iþi Türkiye’ye ‘karakter suikastýna’ kadar götüren çapsýz bir oryantalizmin önünü açmýþ durumda.

2015 Seçimleri öncesinde de þaþýlacak bir durum yok. Gerek Türkiye’de beslendikleri aktörler gerekse de kendi ülkelerindeki manipülatif eðilimlerin neticesinde, 2015 seçimleri için adaylarýný bulmuþ durumdalar. Elbette, beklendiði üzere, bu aday HDP’den baþkasý deðil. Zaten ülke içerisinde ‘baðýmsýzlýk’ sloganlarýný dillerinden düþürmeyen solun yoðun desteðine mazhar olan HDP’nin, önünde sonunda baþka bir baþkente park etmesinde zihinsel bir tutarsýzlýk hissetmeyecekleri muhakkak.

Batý’daki merkez medyanýn genel anlamda standartlarýnda fazlaca bir sorun bulunmuyor. Hatta oldukça baþarýlý olduklarý bile söylenebilir. Yeter ki can sýkýcý baþlýklar arz-ý endam etmesin. Mesela Irak iþgalinde kendilerini baþtan aþaðý kurgu olan sahnede bulmasýnlar ya da terörle mücadele misyonunda bizdeki Anadolu’dan Görünüm’e rahmet okutacak kadar düzeyi düþürmesinler. Ama konu; ulusal güç maksimizasyonunun bir parçasý olan dýþ gündemse, en az içeride sýkýþtýklarý anlardaki kadar mesnetsiz, ciddiyetsiz bir þekilde manipülasyon dalgasýnýn içerisine kendilerini atýveriyorlar.

Örneðin; New York Times, Financial Times veya Economist gibi yayýn organlarýnýn son birkaç yýlda dile getirdiði iddialarý alt alta sýralayýp karnelerini çýkarmak manzarayý görmek için yeterlidir. Bu iddialarýn ezici çoðunluðunun boþa çýktýðýný görmek þaþýrtýcý olmayacaktýr. Kaldý ki, uzunca bir zamandýr oluþan yeni sarmalda, ayný anda ‘yerli muhbir’ tadýnda üretilen manipülasyonlarla, yabancý baþkentlerden üretilen gündemler birbirine boca olmuþ durumda. Kimin kimden tercüme yaptýðýný ayýrt etmek imkânsýz bir misyona dönüþtü.

Bu seçimlerde açýkça seçmenin HDP’ye oy vermesini isteyen yabancý yayýn organlarý, özellikle Ýngiliz medyasý ise tam anlamýyla ibretlik. Tamamý, gerekçe göstermeden ve analiz yapma ihtiyacý hissetmeden dile getirdikleri büyük hüküm cümleleriyle dolu yazýlarýnda, HDP’nin barajý geçmesini Türkiye demokrasisinin kurtuluþ reçetesi olarak sunuyor. Týpký geçtiðimiz Eylül ayýnda yapýlan Ýskoçya referandumu sýrasýnda, inanýlmaz bir medya ve kamu diplomasisi manipülasyonu eþliðinde Ýskoçlara söyledikleri gibi!