Batý neyi oynuyor?

Batý ile iliþkilerimiz kötü. Hem Amerika ayaðý ile hem Avrupa ayaðý ile. Öyle kötü ki, Amerika’nýn bizi güneyimizden vuracaðýndan korkuyoruz. Müttefikiz, hani NATO iliþkisi sebebiyle bizim güvenliðimizin onlar için de önemli olmasý lazým, Batý savunmasý Türkiye sýnýrlarýndan baþlýyor ama biz Amerika’nýn Suriye politikalarý sebebiyle güvenlik endiþesi yaþýyoruz.

Öyle kötü ki Ýngiltere’de AB’den çýkýp çýkmama tartýþmalarýnýn ekseninde Türkiye’ye yönelik tepkiler yer alýyor. Kalmak isteyenler - istemeyenler, Türkiye’nin AB’ye giriþine ne kadar karþý olduklarýna dair kamuoyunu inandýrmaya çalýþýyorlar.

Öylesine kötü ki, AB’nin merkezinde (AP koridorlarýnda) Türkiye’nin mücadele ettiði terör örgütünün, Cumhurbaþkanýnýn ifadesiyle “paçavralarý” sergileniyor. AB’de istenmediðimizi biliyoruz, terörle mücadeleye iliþkin reform taleplerini Türkiye’nin terörle mücadelesini en azýndan anlamamak, daha kötüsü, teröre yataklýk etmek olarak anlýyoruz.

Neredeyse bütün Batý medyasýnda Cumhurbaþkaný Erdoðan’a yönelik çok aðýr bir saldýrý dili sergileniyor. Üstelik bu saldýrý dozu azalmýyor, artýyor.

Þimdi konuyu bu Batý dünyasýnýn bizim müttefikimiz, stratejik ortaðýmýz, kendisiyle bütünleþmeye çalýþtýðýmýz stratejik hedefimiz olduðu baðlamýnda düþündüðümüzde þu andaki iliþki biçimimizin hiçbir þekilde normal olmadýðýný söylemek kaçýnýlmaz bir gerçeklik tespiti oluyor.

Batý’da Cumhurbaþkaný Erdoðan hakkýnda yazýlanlarýn ne kadarý yönetim kadrolarýnýn görüþüdür, tartýþýlabilir ama söylem boyutunda iliþkilerin ABD’den AB’ye çok sýcak yürümediði de bir gerçek. En azýndan Cumhurbaþkanýmýzýn Batýlý liderlerle iliþkilerde cicim aylarýndan çok uzak olduðu gözleniyor.

Bu süreçte, içerde Cumhurbaþkaný Erdoðan’dan rahatsýz olan çevrelerin Batý’daki tepkilerle bir þekilde ortaklýk saðlamaya çalýþtýðý da görülmesi gereken gerçeklerden.

Yani içerdeki bazý odaklarýn, dýþardan bir müdahale olsa da, Tayyip Erdoðan’dan kurtulunsa hesaplarýnda olduðu açýk.

Peki Batý’da Türkiye’nin gelecek okumasý nasýldýr acaba?

Bir ayaðýn, Türkiye’nin güvenliðine yönelik tehditleri “besleme” yönünde olduðu görülüyor.

Acaba “Madem Tayyip Erdoðan’ý halk oyu nezdinde sýnýrlayamýyoruz, o zaman Türkiye’yi güvenlik riski içine sokarak hizaya getirmeyi deneyelim” gibi bir hesap mý yapýlýyor? Suriye’deki PYD desteklenmesi bunun için mi?

Bizler, Ortadoðu’nun Müslüman halklarý, Batý’nýn sýrf Tayyip Erdoðan’ýn yönetim üslubu Batýlý standartlara uymuyor diye bir ülkeyi terbiye etmeye kalkmadýklarýný biliriz. Hatta kimi zaman demokrasinin rafa kaldýrýlmasýný bile onayladýklarýný, üstelik buna “Demokrasiyi korumak” gibi kýlýf uyduracak ölçüde zihin alaborasý yaþadýklarýnýn örneklerini görmüþüzdür. Ýþte Mýsýr örneði. 1992’de Cezayir’de de darbe, islami hareketin iktidara gelmesini önlemek için yapýlmýþ, þimdi nasýl ABD Mýsýr darbesini desteklemiþse, o zaman da Fransa Buteflika darbesine onay vermiþti.

Ama bugün Tayyip Erdoðan’ýn yönetim üslubu üzerinden müthiþ bir saldýrý dili oluþturuluyor. Bu nereye kadar gidecek?

Þunu söyleyebiliriz:

- Teröre arka çýkarak Tayyip Erdoðan’ý yýpratmak mümkün deðildir. Aksine Türkiye’de teröre karþý öylesine bir duyarlýlýk var ki, o alandaki saldýrýlar Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn halk nezdindeki derinliðini güçlendirir.

- Türkiye güvenliðine yönelik Suriye’dekine benzer komplolar, yine Türkiye’de Batý karþýtlýðýný beslemekten baþka sonuç vermez. Batý bunu istiyorsa, müthiþ bir körlüðün içine düþmüþ demektir.

- Acaba Batý Türkiye’de Mýsýr’dakine benzer bir darbeyi düþünür mü? Düþünmez demek kolay deðil. Aklýný peynir ekmekle yemeyeceðinden de emin olamayýz. Ancak tabii ki böyle bir operasyonun neticesinin Mýsýr’dakine benzer olup olmayacaðý ayrý bir konudur.

Son söz olarak, Türkiye kuþkusuz her duruma karþý savunma setleri oluþturmak durumundadýr. Batý’ya da Türkiye ile iliþkide aklýný baþýna toplama tavsiyesinde bulunabiliriz.

Türkiye reel politikayý dikkate almalýdýr, kuþkusuz.

Ama ayný reel politikanýn Batý’ya telkin edilmesi de kaçýnýlmaz.