Tanklar uzaklaþtýktan sonra...
Ukraynalý bir kadýn, Ruslarýn topa tuttuðu evinin, parçalanmýþ odalarýndan birindeki piyanosuna yaklaþýyor. Kapaðý açýp, elinin tersiyle tozunu aldýktan sonra, ustalýkla çaldýðý bir parçanýn içine adeta dalýyor... Pencereler parçalanmýþ, perdeler savruluyor, etrafta kýrýk sehpalar, sökülmüþ kapýlar, patlamýþ camlar, daðýlmýþ saksýlar, vazolar ve o büyüleyici müzik. Her þeye raðmen, evet hayat var diyen, bir ses...
Böylesi etkileyici bir videoyu, bizi etrafýnda bu þekilde toplayan hatta büyüleyen bir videoyu ya da fotoðrafý, niçin Batý olmayan bir baþka yerde göremiyoruz?
Tanklar evet gitmiþ, ama videodaki ýþýk patlamasý, beyaz ve uçuk bej renklerin hakim olduðu, tüm o kýrýk döküklük içinde dizayn edilmiþ, bizi yüreðimizden yakalayan o "þey'i, ben çok merak ediyorum... Nedir o? Küresel ve postmodern bir mistisizme dönüþen Ukrayna, hepimizin gözlerini yaþartýyor. Kimsenin evi yurdu, savaþ gibi aðýr bir kederle darmadaðýn olmasýn, Allah masumlarý ve mazlumlarý korusun...
Duada biriz, ama gel gör ki fotoðraflarda deðil... Benim anlayamadýðým bu... Savaþýn sunulma biçimi, apayrý bir ustalýk gerektiriyormuþ demek ki. Ebu Gureyb Hapishanesinde, kadýn iç çamaþýrý giydirilerek tecavüz edilen erkek mahkumun fotoðraflarýyla, Ukrayna'da asker babasýnýn miðferine vurarak ondan ayrýlmak istemeyen çocuðun videosu mesela. Her ikisi de bir erkeðin hikayesi. Her ikisi de savaþta, üstelik istemedikleri bir savaþta hatta iþgalde olan iki erkek... Niçin ýþýklarý ayný deðil? Niçin dünya birisine karþý pek de duyarlý olmadýðý halde, diðerinin þiirleri okunuyor?
Bu ýþýk farký benim vicdanýmý burkuyor. Derken, insanlar, Ukrayna halký için hiç üzülüp üzülmediðimi sorgulamaya baþlýyorlar. Ýþ, bir Ukrayna askerinin montunu niçin giymediðime kadar varýyor. Ama ben, aklýmý Filistin'de yaþayan çocuklardan, Suriye'de, Yemen'de, Doðu Türkistan'da yaþayan anne ve babalardan, Arakan'daki genç kýzlarýn yaþadýklarýndan bir türlü çekip alamýyorum. Nasýl bir görünmezlik büyüsü yapýlmýþ onlara ki hiç görülmüyorlar...
.........................................................................
'Bizim en yüce meydan okuyuþumuz... Varlýðýmýza saygýnlýk kazandýracak alýþýlmýþ olanaklarýn yetersizliðindedir. Ýþte, dostlarým, bizim yalnýzlýðýmýzýn düðümü budur.'
1982'deki Nobel konuþmasýnda Latin Amerika'nýn Yalnýzlýðý'ný anlatýrken böyle demiþti Marquez.
Nedir 'alýþýlmýþ olanaklar' ve bundan yoksun oluþlarýn anlamý nedir? Avrupalý veya USA vatandaþý olmamak mýdýr olanaksýzlýðýmýzý kuran etkenler? Ayný ýrktan gelmeyiþimiz mi, Doðulu olmamýz mý, Müslümanlýðýmýz mý veya Protestan deðil de Katolik olmalarý mý bazýlarýnýn, ten rengimiz mi ya da yoksulluðumuz mudur 'olanaksýzlýk'? Nedir bizi dünyada yalnýz ve baþý belada tutan sýrrýn düðümü...
Sanýrým tüm bu kenarlýklý kimlikler yani ana eksende, beyaz ve Hristiyan ve þehirli olmanýn dýþýnda kalan tüm diðerleri olarak, biz diðerleri... Gabriel Bey'e ve onun bahsettiði o büyük yalnýzlýða bu yüzden ortaktýk. Çünkü biz de týpký Latinler gibi dünyanýn kenarlarýna çekilmiþ Doðulular olarak, merkeze yani ana eksene uzak kimselerdendik...
..................................................
Ukraynalý göçmen sayýsýnýn 20 bini aþtýðý söyleniyor. Bu göçmenler, þayet Afganistan'dan gelmiþ olsalardý, muhalefet liderleri ülkemizi dünyaya þikayet ederler, hatta caddelerde eylem yapanlar olurdu. Irkçýlýk, sadece Batý'nýn dikte ettiði bir þekil þartý deðil maalesef, bizim de iliðimize kemiðimize iþlemiþ ulusal tepkimelerimiz var...
Ve insan, ne kadar yalnýz her seferinde.