Batı Trakya Cumhuriyeti (II)

Batı Trakya Cumhuriyeti, Kars dolaylarında 1918’de kurulan Azarbeycan Türk Cumhuriyeti’nden beş, 29 Ekim 1923’de kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ndense on yıl önce kurulmuş, ilk Türk cumhuriyetidir. Yeni devlet ay yıldızlı yeşil-beyaz-siyah  bir bayrak kullanmıştı. Beyaz özgürlüğü, siyah Balkanlardaki acımasızlığı , yeşil İslamı, ay-yıldız da Türklüğü simgeliyordu. Başkenti Gümülcine, yüz ölçümü 8 bin 578 kilometre kare, ordusu çoğunlukla piyade 29 bin 170 kişi, Devlet Başkanı Salih Hoca, Genelkurmay Başkanı Süleyman Askeri, Kuruluşu 28 Temmuz 1913, yıkılışıysa 29 Ekim 1913’tür.

Kuşcubaşı Eşref ve Süleyman Askeri Beyler amaçlarını bildirmek seslerini dünyaya duyurabilmek için  Batı Trakya Haber Ajansı’nı kurarak başına Samuel Karaso Efendi’yi getirmişlerdi. Dahası Türkçe ve Fransızca yayın yapan Independant (Bağımsız) diye de bir gazete çıkarmaya başladılar hemen. Bu arada Süleyman Askeri Bey, Batı Trakya için bir milli marş yazmaya oturdu. Bulgar ve Yunan posta pulları geçersiz sayılmış hükümet yeni pullar bastırmıştı. Batı Trakya’nın Bulgarlara karşı savunulması için  hazırlıklar yapılmış, İstanbul’dan Eylül ayında 3 bin tüfek ve 500 sandık mermi getirilmiş, Ekim’de devlet bütçesi hazırlanmıştı. Özetle devlet kurulmuş, çalışmaya başlamış, bayındırlık hizmetlerine bile soyunulmuştu.

Osmanlı Devleti’yse, bir yanda kendi askerlerinin bu olağanüstü başarısı öte yandaysa batının bitip tükenmek bilmeyen baskıları arasında sıkışıp kalmıştı. Bu arada Yunanistan, bu yeni devleti Bulgaristan’a karşı bir müttefik olarak görmeye başlamış ve 2 Ekim 1913’de Dedeağaç,  yeni devlete bırakılmıştı.  Ama bütün bu gelişmelere rağmen yeni devlet yaşayamadı. Batı ve Rusya’nın  baskılarına dayanamayan Babıali, 25 Ekim 1913’de İstanbul Antlaşmasını imzalayarak Batı Trakya’nın resmen Bulgaristan’a katılımını onayladı. Dahası Süleyman Askeri ve Kuşçubaşı Eşref Beylere devleti 25 Ekim 1913’e kadar Bulgar’lara devretmesini buyurdu! İstanbul’dan gelen Albay Cemal Bey’in gözetiminde devlet kendini yok saydı ve Bulgarlar 30 Ekim’e kadar sessiz sedasız bölgeyi yeniden işgal etti!

Osmanlı’nın bölgeyi Bulgarlara bırakma nedeninin ardında İttihatçıların kendi aralarındaki çekişmeler yatmaktadır diyenler de vardır. Cemiyetin astığı astık kestiği kestik yönetim biçiminden bıkan kimi aydınlar, Batı Trakya’da yeni kurulan cumhuriyete koşmuş, devlette görev almaya başlamaştı. Ama tek başına, “salt iktidarda kalmak amacıyla cemiyet Batı Trakya’yı sattı” görüşü bizi yanıltır. Babıali baskınından sonra iktidara soyunan ittihatçıların basiretsiz, beceriksiz, devlet yönetme konusundaki deneyimsizlikleri, Osmanlı Devletini Batı’ya boyun eğen, öz güvenden yoksun bir dış siyaset yürütmesine yol açmıştı.  Sonuçta 55 günlük siyasi bir ömrü olan Batı Trakya Cumhuriyeti’nin tarih sahnesinden çekilmesi, bölgenin Bulgarlara tek kurşun almadan teslim edilmesi, Trakya’daki Türkleri hayal kırıklığına uğrattı. Hükümetin  yönetici kadrosu İstanbula dönmüşse de Teşkilat-ı Mahsusa’nın has adamları Osmanlı kimliği ve etkisini koruyabilmek için imam, köylü, tüccar kimliğinde çalışmalarını sürdürdü. Yıllar sonra baktığımızda bu uygulamanın bölgedeki Türk-Müslüman kimliğini korumak açısından başarılı olduğunu söylemek mümkündür. Ne var ki, “eğer bu devlet yaşasaydı, Babıali’nin eli güçlenecek belki de Birinci Dünya Savaşı’nda Almanlara bu kadar kolay teslim olunmayacaktı”, diyenler haklı mıdır sizce?