Birbirimizi sevmek için eþit olmamýz gerekmiyor ama birbirimizle dost olabilmemiz için eþit olmamýz þarttýr. Biz kedimizi de severiz, arabamýzý da. Sevgi ateþi yüksek bir duygudur, kiþiler arasýnda bir ayýrým yapmaz. Ýçindeki sevgi yoðunluðu ile ateþi nispeten düþük olan ''dostluk'', eþitliðe dayalý karþýlýklý bir hayranlýða dayanýr. Bu iki insani duygunun ortak paydasý ahlaktýr. Yüce ruhlu insanlarýn üstünde oturduðu zemin ahlaktan baþka da bir þey deðil. Bu yanýyla ahlak bir duygudaþlýk kapasitesi gerektirir.
Aslýnda, doðal olanla insani olan, maddi olanla anlamlý olan arasýndaki en güçlü baðlantý ahlakýn kendisidir. Tabiri caizse, ahlaki varlýðýmýz, maddi somut doðamýzýn, anlam ve deðerle buluþtuðu baðlamdýr. Eðer bu temel saptamalar doðruysa -ki doðrudur- salt birlikte doðmuþ olduðumuz ''insani bedenlerimiz'' sayesinde hepimiz aslýnda evrensel varlýklarýz.
Bu temel insani hakikatý, Batý, Aydýnlanmacý felsefesiyle, uzun zaman önce, kültür ve siyaseti baz alarak bir ''düzmece evrensellik'' anlayýþý icat etti. Beyaz ve Avrupa kökenli olan bu anlayýþ, özellikle kültürel farklýlýklarý ayrýþmanýn esas kaynaðý haline getirdi. Kültürel olarak kendini en ''yüksek'', en ''yetenekli'' ve en ''zeki'' ilan eden Batý, herkesi ''uygarlaþtýrmak'' yalanýyla þiddeti meþru hale getirerek ''küresel kapsama alanýný'' kendi lehine sürekli geniþletti.
Batý'nýn hayatta kalmaktan baþka hiçbir isteði olmayan daha zayýf ve yoksul kültürlerden talebi, o gün de bu gün de þu oldu. ''Kültürel farklýlýklarýnýzý silin, bize benzeyin; geliþmek için artýk olduðunuz gibi olmayý geride býrakýn''.
Yakýn geçmiþte bu düzmece evrenselciliðin adý George Bush'tu. Bu satýrlarý yazdýðým þu anda korkarým bu düzmece evrenselciliðin adý Donald Trump olmak üzere! Düpedüz yaygaracý bir ikiyüzlülük, yerini küstahlýk derecesinde açýkça dýþa vurulan bir çýkarcýlýða býrakýyor.
Bugünlerde Amerika Birleþik Devletleri’nde yönetim, aþýrýlýkçýlarýn ve ýrkçý, yarý fanatik güçlerin eline teslim edilmek üzere. Ýlginçtir; bu durum ABD' de ''El Kaide ya da DEAÞ'ýn'' iktidarý ele geçirmek üzere darbe giriþiminde bulunmasý nedeniyle de olmuyor! Bunun esas nedeni, aþýrýlýkçýlýðýn ve saldýrganlýðýn küresel boyutta egemen güç haline geldiði yeni bir evreye girilmiþ olmasýdýr.
Farklýlýklarý yok etmek iþi þiddet içeren bir iþtir ve bu iþten dolayý kimlikleri tehlikeye giren de büyük ihtimalle artýk ayný þekilde karþýlýk vereceklerdir. Þu anda Batý dünyasýnda pragmatik türdeki ahlaki gerekçelendirmeler pek revaçta. Mesela Küresel terörle mücadele, mesela ifade özgürlüðünü koruma, mesela mülteci sorununa çözüm adý altýnda dünyamýz, pimi çekilmiþ bir el bombasýna dönüþtürülüyor.
Kültürel çoðulculuðu kutsayan Batý'nýn farklýlýklarý þiddetle giderme yoluna baþvurmasý, bu anlamda, yaþadýðý en büyük ahlaki krizidir.
15 Temmuz 2016’da Türkiye'de gerçekleþtirilmek istenilen darbe esasen 1952 yýlýndan bu yana NATO ittifaký içinde yer alan bir ülkede kalkýþýlan bir darbe giriþimidir. Peki, Batý dünyasý bu darbeye neden seyirci kaldý? Hatta kimi Batýlý müttefiklerimiz bu darbe giriþiminin içinde ciddi rollerinin olduðu biliniyor. Bu darbe giriþiminin nasýl mümkün hale gelebildiðini sanýrým daha uzun yýllar tartýþacaðýz ama bunun hangi nedenlerden ötürü yapýldýðýnýn yanýtlarýnýn aklý baþýnda herkes için çok açýk olmasý gerekir.
15 Temmuz darbe giriþiminin gerçek nedeni, iddia edildiði gibi diktatörlüðe doðru bir gidiþ deðil, tam tersine Batý'ya baðýmlýlýktan vazgeçip kendi kendine yeterli bir toplum haline gelme kararý ve iradesidir.
Türkiye, Batý ile ya gerçek bir dayanýþmanýn eþit bir aktörü olacak ya da gönülsüz konsensüslere ve sahte müttefiklik konforundan kesin biçimde vazgeçecek. Orta yol yok. Orta yolcu olmakta bir erdem yoktur.
Kendi kendine yetme iradesi, belirli amaçlar için iþbirliði içinde dayanýþmalar yaratarak muteber yeni amaçlar üretebilir ve herkesi bu amaçlar etrafýnda yeniden birleþtirebilir.