Batı’nın çırpınışı

Batının yüzsüzlüğünü yazmak isteseniz, iki bin yılını başlangıç alsanız, ortaya tuğla kalındığında birkaç ciltlik eser çıkar, malzeme açısından hiç sıkıntı çekmezdiniz.

Amerika’nın eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Erdoğan’ın neden ABD’de (ya da yüzsüz Batı’da) sevilmediğini o kadar net bir şekilde tarif etti ki. Sadece bu tarif bile Türk halkının neden Erdoğan’ın arkasından bir an bile ayrılmaması, neden mevzileri terk etmemesi gerektiğini anlatıyor.

“Erdoğan otoriter görüldüğü için ne Washington’da ne de Avrupa’da sevilmiyor. Batı Erdoğan’dan daha otoriter liderlerle muhatap oldu, oluyor ama aralarında fark var. Diğer otoriter liderler her halükarda bize yaltaklanıyor. Erdoğan ise bizimle çatışıyor, çelişkimizi yüzümüze vuruyor, dostumuz olmaya çalışmıyor” diyor Jeffrey.  

Yani Saddam, Kaddafi, Mübarek, Bin Ali, Esed veya Sisi gibi diktatör olabilirsiniz, halkınızı ezebildiğiniz kadar ezebilir, öldürebilir, işkencelerden geçirebilirsiniz ama bizimle (yüzsüz Batı’yla) dost olmaya çalışmalı, bizimle çatışmamalı, çelişkilerimizi yüzümüze vurmamalı, kısaca yaltaklanmalısınız diyorlar.

Aslında eski Amerikan Büyükelçisi eksik söylüyor. Özellikle perdeliyor ya da göz önünde olmaması için çırpınıyor. Onun eksik bıraktığını Erdoğan dün İslam Sivil Toplum Kuruluşları toplantısında açıkladı.

‘Özümüze dönüyoruz’

Erdoğan o toplantıda Batı’nın özellikle rahatsız olduğu noktayı, “Son 14 yılda yaptıklarımızla özümüze dönüyoruz” cümlesiyle açıkladı.

Bu cümle Batı’nın ödünü patlatıyor. Çünkü 20. yüzyılın ortalarına kadar Birleşik Krallık’ın, sonrasında ABD’nin emperyalizmi altında inim inim inleyen dünyanın tek kurtuluşunun özlerine dönmek olduğunu haykırıyor Erdoğan.

Ülkesinde bir cümlesiyle milyonları sokağa dökebilen bir liderin, bu hareketi İslam ve mazlum coğrafyalara yaymasından, bir cümlesiyle o topraklarda da uyanış başlatma ihtimalinden ödleri kopuyor, uykuları kaçıyor.

“İslam Dünyası silah tüccarlarının bir pazarı haline gelmiştir. Pazarlama taktiklerini biliyorum. Önce yardım sonra madenlerini yer altı kaynaklarını ver diyorlar” cümlesini İslam dünyasına haykıran Erdoğan Batı’nın taktiklerini açıkladıkça kinleri öfkeleri artıyor. 

Doğruyu söylemeye devam edeceğim’

Düşünsenize sebep olunan onca acıya, yıkıntıya ölümlere rağmen hakkı söylemeye devam edeceğim diyen, Batı’nın iki yüzlülüğünü onların mekanında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek ifşa eden, ölüm tehditlerine, fiziki ve karakter suikastlarına uğramasına rağmen geri adım atmayan bir lidere Batı nasıl tahammül etsin?

‘Maşalar sıraya dizildi’

Edemiyorlar da. 2010’dan sonra sistematik şekilde başlattıkları itibarsızlaştırma hamleleri başarılı olamayınca önce, Gezizekalıları piyasaya sürdüler, beceremediler, sonra hakim-savcı-polis marifetiyle darbe yaptırmaya çalıştılar, olmayınca ekonomik darbe denediler, yine başarılı olamayınca bu kez 15 Temmuz’da FETÖ’yü kullandılar. Aynı DAEŞ gibi İslam görünümlü bu terör örgütü ıskartaya çıkınca, nadasa bıraktıkları PKK’yı yeniden şarjöre sürdüler. PKK terör örgütü, kafası kesik tavuğun sağa sola koşturduğu gibi ardı ardına bomba patlatıyor. Patlayan bombalar yüreğimizi dağlıyor ama inanın bu bittiklerinin, en azından bitmeye yakın olduklarının bir göstergesi.

Bir söz de terörün temsilcilerine. Sözü ben değil Star yazarı Fadime Özkan twitter’dan yazdı. “Katledilen insanların değil katil sürüsünün, terör gazetesinin hakkını savunanlar bu milletin temsilcisi olamaz.” Tebrikler Fadime.