Paris’teki vahim olay, bir kere daha Ýslam-Batý iliþkilerinin nasýl seyredeceði sorusunu gündeme getirmiþtir.
Belli ki bu iki dünya, birbirinden farklý siyasi-sosyal-kültürel-ekonomik verilere göre oluþmuþtur. Tarih, bu iliþkilerin hem var olduðu hem de çatýþmalý olduðu bir süreci ifade ediyor.
Bugün de bu iliþkiler hem var hem de ciddi sorunlar taþýyor.
Ýliþkilerin bir boyutu çok çok içeriden. Bugün bütün Batý ülkeleri bünyesinde Müslüman nüfus var ve bu gerçeklik, farklý kültürlerin entegrasyonu sorunu halinde ete kemiðe bürünüyor. Batýlý toplumlarýn tavrý da samimi entegrasyon ve medeniyetler ittifaký arayýþýndan, “Dönüþün, dönüþmezseniz gidin”le baþlayýp “islamofobi”ye kadar uzanan bir farklýlýk arz ediyor.
Dýþarýdan iliþkiler de var Ýslam ile Batý arasýnda. Bundan Ýslam dünyasý diye nitelediðimiz geniþ coðrafya ile Batý’nýn iliþkilerini kastediyoruz. Bu iliþkilerin seyri, özellikle Birinci Dünya Savaþý sonrasýnda, Ýslam dünyasýnýn Batý tarafýndan, Batý’nýn çýkarlarýna göre tanzim edildiði bir çerçeveye oturmuþ. Ýslam dünyasýnda sýnýrlar, yönetimler, sistemler, politikalar Batý eksenli olarak dizayn edilmiþ. Benim “açýk veya örtülü sömürge statüsü” dediðim þey yani.
100 yýllýk bir süreç bu.
Bu sürecin iliþkileri hep gergin vaziyette tutmasý kaçýnýlmazdý.
Ýslam þayet bir bilinç ise -ki öyledir- ve kendisine baðlý toplumlarý 13 asýrdýr etkilemekteyse, bu statüye ilanihaye boyun eðmesi söz konusu olamazdý. Bunun sonucu, baðýmsýzlýk arayýþlarý idi.
Bu sebeple, önce açýk sömürge statüsünden kurtuluþ çabalarý girdi devreye, ardýndan örtülü sömürge statüsünden kurtuluþ çabalarý.
Açýk sömürge statüsünden kurtuluþ için sömürgeci güçlerle sýcak karþýlaþmalar kaçýnýlmaz oldu. Ýslam coðrafyasýnda hala Filistin gibi, Kafkaslar gibi, Doðu Türkistan gibi baðýmsýzlýk mücadelesi veren yurtlar bulunuyor.
Örtülü sömürge statüsünden kurtulmak demek, Ýslam toplumlarýna yerli kadrolar üzerinden uygulanan “kurulu düzenler”in deðiþmesi demekti. Türkiye dahil yaþanan “sistem sancýlarý” bunun ürünüdür.
Batý dünyasý Türkiye dahil hemen bütün Ýslam ülkelerinde hala bir “Ýslam tanýmlamasý” ve ona göre siyasi kadrolar ve yönetim yapýlarý oluþturma peþindedir.
Amaç, bir, Ýslam coðrafyasýnýn yer altý yer üstü zenginliklerinin sömürülmesidir, iki, Ýslam dünyasýnýn Batý ile rekabet edecek bir güç birikimine ulaþmamasýdýr. Ve üç, Ýslam’ýn Batý toplumlarýný da etkileyecek bir mesaj haline gelmemesidir.
Ýslam dünyasýnda Batý ile iliþkileri en hareketli ülke olarak Türkiye’nin, islami zeminden gelen siyasi kadrolar tarafýndan yönetilmesinin, Ýslam-Batý iliþkilerinde yepyeni bir durumu ortaya çýkardýðý muhakkaktýr.
Batý, bugüne kadar genelde “Batýcý” diye bilinen kadrolarca yönetilen Türkiye’nin bu yeni dili karþýsýnda nasýl davranacaðý konusunda tereddütler yaþýyor.
Tayyip Erdoðan’ýn ýsrarla seslendirdiði “Dünya 5’ten Büyük” söylemi, 100 yýllýk yapýya yönelik çok güçlü bir sorgulama ve Batý, “Beþli” statükoyu oluþturan paydaþlarýyla birlikte, bu çýkýþtan hoþlanmýyor.
Ama Tayyip Erdoðan’ýn bu söylemin altýna yerleþtirdiði “1.5 milyarlýk bir dünyayý dýþlayamazsýnýz” argümanýný kolayca reddetmek de mümkün deðil.
Terörü Ýslam’la birlikte anarak, dünyadaki kurulu düzen çarpýklýðýný sürdürme ve Ýslam’ýn itirazýný gölgeleme çabalarý, saðlýklý bir cevap veriþ deðil. Çünkü “terörle savaþý” 1.5 milyar “Müslümanla savaþ” haline getiremezsiniz. O zaman asla dinmeyecek bir küresel savaþýn fitilini ateþlemiþ olursunuz.
1.5 milyarlýk Ýslam dünyasý ile saðlýklý iliþki kurmak kaçýnýlmazdýr.
Saðlýklý iliþki ise asla açýk veya örtülü sömürge iliþkisi deðildir. Ne Filistin türü bir mazlumiyet sürdürülebilir ne Irak türü, ne Sisili Mýsýr türü...
Ýslam’ý Hýristiyanlýk kodlarýyla tanýmlama arzularý da netice vermeyecektir. Dolayýsýyla “Hýristiyanlýk þunu kabul etti, Ýslam da Hýristiyanlýða indirgensin” yaklaþýmý sorunlar üretecek bir yaklaþýmdýr.
Ýslam, özde sulhu, barýþý, amaçlar. Müslüman da Allah’ýn rahman, rahim sýfatlarýnýn tecellisini, Hazreti Peygamber’in “rahmeten lil alemin” vasfýnýn ete-kemiðe bürünmesini amaçlar. Ýslam’dan bir “terör kaynaðý” üretmek kadar insanlýða yapýlacak bir kötülük yoktur.
Diyeceðim o ki, Batý’nýn Ýslam’la doðru iliþki kurmaya yönelmesi lazým. Ýslam’ýn geçmiþte yüksek bir medeniyet inþa ettiðini, bugün de en baþýnda özgür bir inþa zemini bulabildiði takdirde ayný misyonu ifa edebileceðini kabul etmek ilk þarttýr.