Batýya ve expatlara raðmen Demokrasi!

Çoðunluðun iktidarý ittihatçýlýk ve onun Cumhuriyet sonrasý uzantýsý olan kemalizmin iktidar kaybý demek. Bu yüzden expat’lar ve self-oryantalistler demokrasiye düþman olmak zorunda.

Batýnýn çýkarlarý için Mýsýr’daki darbeye darbe denmiyor. Beyaz yakalý akademik soytarýlar da demokratik darbe güzellemesi yapabiliyor. Demokrasiyi yok etme özgürlüðü yoktur.

Ýttihatçýlýk denilen 100 yýllýk pre-faþist bir ideolojinin kasýp kavurduðu, asimilasyon, katliamlar ve soykýrýmlarla ve sair baskýlarla sindirmeye çalýþtýðý bir halk sabýrla ve metanetle demokrasisini inþa etmeye çalýþýyor. Bu faþist düzeni deðiþtirmesi ise çok rafine yöntemlerle engellemeye çalýþýlýyor.

Türkiye, demokratik düzen ihtimali her doðduðunda darbeye sürüklenmek isteniyor. 60 öncesi iþleyen bu kuralýn, bugün de iþleme koyulduðu görülüyor. Koyulmamasý þaþýrtýcý olmalý.

Demokrasi halkýn çoðunluðunun, azýnlýkta kalanlarýn temel haklarýný ihlal etmeden, yönetimde söz sahibi olmasý demektir. Türkiye halkýnýn çoðunluðunun ideolojik, siyasal, kültürel, sosyal tercihlerine bakýldýðýnda, çoðunluðun iktidarýnýn ne anlama geleceðini tahmin etmek güç deðildir.

Bu iktidar, ittihatçýlýk ve onun Cumhuriyet sonrasý uzantýsý olan kemalizmin iktidar kaybý demektir. Bu iktidar, 150 yýllýk batýlýlaþma sürecinde ortaya çýkmýþ “expat”lar ve “self-oryantalistler”in iktidar kaybý demektir. Dolayýsýyla ilke olarak batýnýn Türkiye’de iktidar kaybý demektir. Bu yüzden onlar demokrasiye düþman olmak zorunda.

Churchill ve Hitler örneði

Bu kesimler demokrasiyle yaþama gibi bir ihtimal ve alternatif düþünmezler. Ülkenin ürettiði gayrisafi milli hasýlanýn yarýdan fazlasý bu kesitlerin cebine giriyor. Yaþam tarzý ideolojisi bakýmýndan batýyla hýzlý ve doðrudan temas kurabilme yetenekleri sayesinde sahip olduklarý güç, neden demokrasiye razý olmak istemediklerini açýklýyor.

Ýsteseler de istetmezler. Zira bu coðrafyada demokratik iktidar güç kazandýðýnda, batýnýn çýkarlarý tehlikeye giriyor. Batýnýn doðrudan desteðine sahip bu kesitlerin bu durum karþýsýnda “özgün” ve “otonom” davranabilme þansý yoktur. Ya darbe süreçlerini tetiklerler veya demokratik iktidarlarý güçten düþürmek için ellerindeki tüm imkanlarý seferber ederler.

Bu tablo az ya da çok tüm Ortadoðu ülkeleri için de geçerlidir. Arap baharý ile birlikte demokrasi ihtimali doðana kadar bu kesitler hiçbir toplumsal eylemlilik içinde olmadýlar. Demokrasiyle birlikte ülkenin kaderi çoðunluk tarafýndan belirlenmeye baþlayýnca iþler deðiþti. Bu kitleler sokaklara döküldü. Baðrýndan doðduklarý coðrafyaya ihanet ve nefretleri, onlarý ister istemez bir þeylerin müttefiki kýlýyor.

Sýrf yaþam tarzý batýlý olduðu için, bunlar “liberal” veya “demokrat” olarak dahi nitelendirilebiliyor. Kimsenin aklýna da “hal böyle ise Churchill ile Hitler’in farký ne?” sorusu gelmiyor. Oysa ikisi de laik (Hitler daha laik) ve yaþam tarzý, müzik zevki, damak tatlarý itibariyle çok farklý deðillerdi.

Yani Hitler’in þanssýzlýðý batý coðrafyasýnda bulunmuþ olmasý.

Ama sorun deðil, batýnýn çýkarlarý söz konusu olduðunda Mýsýr’daki “darbe”ye darbe denilmiyor. Demokrat Ýslami çoðunluktansa, azýnlýk diktatörlükleri, vesayet sistemi veya doðrudan doðruya faþist yapýlar tercih edilebiliyor.

Beyaz yakalý akademik soytarýlar da “demokratik darbe” güzellemelerine giriþebiliyor.

Kirli ittifaklarýn savaþý

Kabul edelim, bir ülkenin demokrat oluþu, uluslararasý iliþkilerde demokrasiyi önceleyeceðini garanti etmiyor. Batýlý ülkelerin demokratik oluþu, Ortadoðu coðrafyasýnda ve Türkiye’de demokrasiye onay verecekleri anlamýna gelmiyor. Dolayýsýyla tartýþýlmasý gereken husus artýk, Ýslamýn deðil, self oryantalistlerin demokrasiyle baðdaþmazlýðý hususudur.

Öte yandan;

Cumhuriyet tarihinin demokrasi denemesi, 1960’ta prefaþist bir ideoloji olan Kemalizm’in taþýyýcý dinamiklerince ve batý desteðiyle son bulmuþtu. Ýkinci demokrasi þansýný ise 2010’dan sonra elde ettik. Üç yýl geçmeden ona da kumpas kurulmak istenmekte, ayný kirli ittifaklar tarafýndan...

Prefaþist ideolojinin kurduðu sistem halen ayakta. Mýsýr’da olduðu gibi...

Sistem sadece sandýktan iktidarýn çýkmasýna izin verse de, bu izin devlet düzenini deðiþtirmesini zinhar kapsamýyor. Yani sandýktan çýkan çoðunluk iktidarý, bu devlet sistemiyle iþini yürütmek zorunda.

Elbette bu durum, devlet iktidarýnýn yarattýðý tüm sorunlarýn demokratik iktidara fatura edilmesine ve içli-dýþlý operasyonlarýn da kolaylýkla yürütülmesine imkan saðlýyor.

Coðrafyamýzýn kumpaslarý

Kumpasýn kurulduðu diðer bir nokta ise, bu sistemin deðiþimine getirilmiþ bariyerlerde kendini gösteriyor.

Sistem kurucularý hiçbir meþruiyete sahip olmadýklarý halde, bu sistemde deðiþim yapacak demokratik temsilcilere en az beþte üçlük (aslýnda üçte birlik) bir parlamento çoðunluðunu þart koþmaktalar. Prefaþist ideoloji temsilcilerinin toplamda üçte birden fazla sandalye sahibi olmalarý durumunda, bu bariyerin, faþizan sistemin deðiþmemesi amacýna hizmet ettiði aþikar.

Bu sistemden doðan hatalar yine demokratik temsile fatura edileceðine göre, kumpas bu þekilde de çok iyi iþ görmüþ oluyor. Mursi’nin en büyük talihsizliði bu deðil miydi?

Üç yýla yakýn zamandýr yeni bir anayasanýn bir türlü yapýlamamýþ olmasýnýn sonuçlarý ortada.

Kabul edelim bu coðrafyaya kumpaslar iyi kurulmuþ.

Mýsýr’da kumpas, Tahrir üzerinden demokratik temsil organlarýna karþý iþletildi. Expatlar ve devlet teþkilatý bu kumpasýn içinde yer aldý. Türkiye’de ise 27 Mayýs, 28 Þubat, 27 Nisan olarak iþletildi. 2010 sonrasýnda Gezi ile iþletilmeye çalýþýlýyor. Kimi romantik özgürlükçü dostlarýmýzýn bu süreçte yer almasý, 27 Mayýs kumpasýnda yer alanlardan kendilerini sadece “niyet” unsuru itibariyle farklýlaþtýrýyor, o kadar.

Mýsýrda vesayet sistemi tesis ediliyor. Türkiye’de ise o devir geçtiði için, hedef, cari iktidarýn batýlý ve expat çýkarlarýný zedelemeyecek bir iþlevsizliðe uðratýlmasýyla sýnýrlý, þimdilik. Toplumun büyük kýsmýnýn çýkarý kimsenin umurunda deðil. Hiç olmadý.

Lakin bu coðrafyada bu çirkin oyunlarýn tutmasý, öyle kolay deðil artýk.

Aksine bazý þeyleri daha maskesiz tartýþmaya baþlayacaðýz:

Hiçbir sistem sahip olduðu meþruiyetten fazlasýný, kendini deðiþtirmek isteyenlerden bekleyemez. Darbe düzeni ve destekçileri nefret ettikleri demokrasinin usul kurallarýný, faþizmin devamýnýn gerekçesi kýlamayacaklardýr.

Bu kesimler demokrasiyi içselleþtirmek zorundadýrlar.

Demokrasiyi yok etme özgürlüðü yoktur.

Faþizan sistemin deðiþmesi ise her demokratýn boynunun borcudur.