Avrupa Birliði üzerinde yükseldiði deðerleri bir bir yok ediyor.
Demokrasi diyorlar darbecilerle kol kola giriyorlar; idama karþýyýz diyorlar daha yeni dokuz genci idam eden bir yönetimin ayaðýna gidiyorlar…
Avrupa Birliði liderlerinin Mýsýr’daki AB-Arap Birliði ortak zirvesi için Sisi ile bir araya gelmesi demokrat ve özgürlükçü kesimler açýsýndan tam bir hayal kýrýklýðýdýr.
AB liderleri bir yandan bazý ülke yönetimlerini ‘otoriter olmakla’ suçlayarak baský altýna almaya çalýþýyorlar, diðer yandan otoriterliðin baþ aktörlerinden olan bir darbeciyle bir araya geliyorlar.
AB kurumlarý demokrasi karnesini zayýf bulduklarý ülkeleri eleþtiri yaðmuruna tutarken, AB liderleri savunmalarý gereken deðerleri ezip geçen bir darbeciyle el sýkýþýyorlar.
Türkiye’nin ensesinde boza piþiren AKPM acilen bu AB’yi ‘siyasi denetime’ almalý!
Avrupa’da yayýlan ýrkçýlýk, Ýslamofobi, yabancý düþmanlýðý, farklý olaný reddetme gibi geliþmeler zaten böyle bir denetimi (yani AB’nin kendisini sorgulamasýný) gerektiriyordu. Ama þimdi açýkça AB deðerlerini hiçe sayan geliþmeler yaþanýyor.
Demokrat geçinen AB, Esed’i katliamlarýndan, Sisi’yi darbe ve zulümlerinden dolayý kara listeye almalýyken, meseleyi varsa yoksa kendi menfaatine dokunacak ‘göçmenler’ meselesi olarak ele almayý tercih ediyor.
Demokrasiyi olmazsa olmaz kriter olarak öne çýkaran AB, bu yönetimlere karþý tavýr almayý, yaptýrým uygulamayý, en azýndan iliþkileri kesmeyi seçmeliyken; onlarý meþrulaþtýracak adýmlar atmayý tercih ediyor.
‘Deðer mi, menfaat mi’ ayrýmýný her zaman her konuda yapmak çok kolay olmayabilir. Bunlarýn kesiþtiði, bulanýklaþtýðý alanlar olabilir. Ama açýkça deðerleri örseleyen ve kaba menfaati kollayan bir tavýr içine girmek kabul edilebilir bir durum deðildir.
Bahaneleri Rusya ve Çin’in bölgedeki nüfuzunu kýrmak. AB, Putin’e karþý Sisi’yi tercih etmeyi bir siyaset sanýyor; güç çekiþmesini bahane ederek tüm deðerlerini ayaklar altýna alýyor.
AB kendisini inkâr eden bir savrulma hali yaþamaktadýr.
AB’den beklenen etkisiz kaldýðý bölgesel konularda hiç deðilse ‘demokratik bir duruþ’ sergilemesidir.
Türkiye’de giriþilen darbe kalkýþmasýna karþý tavýr almak yerine, darbeci FETÖ’cülere kol kanat germek; Mýsýr’da yapýlan darbeye karþý çýkmak yerine, darbeci Sisi ile dayanýþma içine girmek; Suriye’de yapýlan katliamlara karþý, Esed’li Suriye formüllerini desteklemek tam anlamýyla bir samimiyetsizliktir, ikiyüzlülüktür, çifte standarttýr.
AB’nin demokrasi karþýtý bu yapýlara karþý teþvik edici yaklaþýmlar sergilemesi, demokratik deðerleri katleden bu olaylara sessiz kalmasý aymazlýðýndan daha vahim, daha küçültücü bir durumdur.
Alain Touraine, Avrupa’nýn zayýflamasýndan bahsederken, Amerikalýlarýn Avrupa’yý ‘ne silahlarý, ne fikirleri, ne de iradesi’ olan bir yapý olarak gördüðünü söyler.
Küresel güçler karþýsýnda aciz, bölgesel konularda dirayetsiz, kendi iddialarýný sürdürmekte bile kifayetsiz bir Birlik…
Bu AB’nin ne ilkesi, ne deðeri, ne vizyonu var…
Ýdam cezasý gelmesi halinde Türkiye ile müzakerelerin acilen kesileceðini söyleyen AB yetkilileri hangi yüzle idam sehpalarýnýn kurulduðu, onlarca insanýn katledildiði bir yere gidip, bunlarý yapan kiþiye güç aktarabilirler?
Bu tavýrlar, AB’nin inandýrýcýlýðýný yerle bir eder, AB karþýtlýðýný daha da körükler.
AB’nin bölgesel konularda dirayetli bir tavýr takýnamamasý, terör ve þiddet konusunda ilkesiz davranmasý, gözünün önünde boðulan yavrucaklarý kurtarma erdemini bile gösterememesi zaten bu karþýtlýðý artýrýyordu. Þimdi bir de buna darbecilerle iliþkiyi derinleþtirmesi de eklendi.
Avrupa Birliði-Arap Birliði’nin Mýsýr zirvesi sadece Avrupa sokaklarýnda deðil, Arap sokaklarýnda da epeyce tartýþýlacaktýr.