Batum da bizim bir ilimiz sayılır

GENİŞ ve ferah bir park. Batumi Boulvard demişler adına. Deniz kenarında. Yeşillikler içinde. Neredeyse kentin tüm sahiline yayılmış. Yeşilin ötesi mavi. Adı kara olsa da Batum’da mavi görünen Karadeniz, bu kentin can damarı, umut ışığı. Deniz olmasa Batum olur muydu? Olurdu belki ya, yine yıkık dökük, yine mutsuz, yine umutsuz kalırdı. Deniz olmasa yaz ayları boyunca akın akın gelen turistleri ağırlayacak oteli olmazdı. Deniz olmasa Batumlu aç kalırdı. Hoş sadece denize methiye düzmemeli. Biraz da Türkler olmasa aç kalırdı Batumlu. Tarım anlamında zenginler, bakın buna söyleyecek söz yok ancak giyim dahil çoğu tüketim maddesi Türkiye’den geliyor. Bu ürünler bizdeki gibi büyük marketlerdense bakkallarda satılıyor. Ne var bakkallarda? Neler yok ki! Ev yapımı pasta, kurabiye, peynir, yoğurt, elbette kahve, ekmek ve her tür gıda.

PİDEYİ KADINLAR YAPIYOR

Parkta bir öğle yemeği. Haçapuri yiyeceğiz. Rehberlerimiz Tuğba ve Yetevan (eşi Türk olduğu için evlendiğinde Nisa adını almış) Batum’da en iyi haçapuriyi Acaruli Sakhli’de yiyebileceğimiz konusunda hemfikir. Hoş Batum’un hangi köşesine giderseniz gidin bizim pideciler misali haçapuri yapan yerlerle karşılaşıyorsunuz. Bizde pideciler erkektir, Batum’da çoğu işte olduğu gibi, bu işte de kadınlar çalışıyor. Yaşlı, yorgun, asık suratlı ve uzak kadınlar. Hamuru yoğururken zihinlerinden ne geçiyor kimbilir. Rusya ile çatıştıkları, bağımsız yaşayamadıkları yılları mı? Yoklukları, kıtlıkları, elektriksiz, gazsız günleri mi?

Gürcistan’ın tarihi işgallerle, savaşlarla, ekonomik bunalım dönemleriyle dolu. Ülke, 4. David ve Kraliçe Tamar tahttayken yani günümüzden 10 yüzyıl önce en iyi dönemini yaşamış. 19’uncu yüzyıla gelindiğinde Rusya’nın bir parçası olmuş. 1917’deki Rus Devrimi’nden sonra bir süre bağımsız kaldıysa da 1921’de yeniden Rusya tarafından işgal edilmiş. 1991 yılında bağımsızlığını ilan ettiyse de sonrasını ekonomik sorunlar ve yokluklarla, çatışmalarla geçiren Gürcistan, bugün yaraları yavaş yavaş saran bir ülke görünümü veriyor. En azından Batum’dan baktığınızda. Avrupa Birliği üyeliği için çabalayan ülke, seküler, üniter bir cumhuriyet. Devlet başkanı tarafından yönetiliyor. Gürcüce, Megrelce, Svanca, Lazca gibi dillerin konuşulduğu ülkenin etnik yapısı da karmaşık. Çoğunluğunu Gürcüler, Acaralar, Lazlar, Svan ve Megreller oluşturuyorsa da Türk, Tatar, Kürt, Zaza, Abhaz, Laz, Ermeni, Yahudi grupları da çeşitli bölgelerinde yaşıyor.

HEMEN HERKES TÜRKÇE BİLİYOR

Batum, belki de Türk nüfusun en yaygın olduğu kent. Dolayısıyla Batum’da Türkçe bilen birine rastlama olasılığınız çok yüksek. Özellikle hizmet sektöründe çalışanların çoğu ya daha önce Türkiye’de çalışmış ya da biraz Türkçe biliyor. Merkezdeki Türk mahallesinde Türk çayı içebiliyor, Türk yemekleri, tatlıları yiyebiliyorsunuz. Batum’un tek camisi de bu mahallede. Bize rehberlik yapan Tuğba Artvinli ancak ailesi Gürcü olduğu için Batum’da, Gürcü vatandaşı gibi üniversite eğitimi görebiliyor. Eğitim bizdekinden çok daha ucuz ancak yabancılara dolar kuruna göre ev kiraladıkları için biraz şikayetçi. Gayet güzel Gürcüce konuşuyor. Bir yandan diş hekimliği fakültesinde okurken bir yandan da her iki tarafa da turizm hizmeti veren Laz Tur’da çalışıyor, Batum’a gelen Türklere rehberlik ediyor.

GELEN FOTOĞRAF ÇEKTİRİYOR

Parkta öğle yemeği yiyecektik ya ben tarihe, politikaya daldım, affedin. Acaruli Sakhli, yani saklı ev, Batumi Boulvard’ın batısında yer alıyor. Yemyeşil, bakımlı bir park burası. Restoranın hemen yanında bir gölet var. Üzerinde de bir asma köprü. Yeni evlenenler gelip fotoğraf çektiriyor. Biz haçapurilerimizi beklerken gelinle damadın poz verişine şahit olduk. Bir anda renklendi ortalık. Gerçi Batum’un delilerinden biri ve bir sokak köpeği de vardı fonda, onlar da figüranlık görevlerini başarıyla tamamladılar. Düğün alayı ayrıldıktan sonra ortalık sakinleşti. Yemeğimizi yedik ve parktan ayrıldık.

Ah evet haçapuri... Ondan da kısaca söz etmeli. Biz iki çeşidini tattık. Acaruli, yani Acara usulü pide bizim peynirli pidenin biraz daha kalın hamurlusu. Ortasına bir yumurta kırılıyor ama peyniri eridikten sonra. Yumurta çok pişmeyecek. Yumurtası kırıldıktan birkaç dakika sonra fırından çıkıyor pide. Üzerine tereyağ koyarken bonkör davranıyorlar. Mis gibi bir tereyağ. Eriyor ve ortalığı iştah açıcı bir koku sarıyor. Sonrası biraz marifet istiyor. Dış kabuğundan parçalar koparıp yağa, yumurtaya banıp yiyor ve sonra bütün gün acıkmıyorsunuz. İmeruli haçapuri ise kapalı olanı. Börek gibi pişiyor. Ortasındaki imeruli peynirinden alıyor adını. Benim tercihim imeruli haçapuri. Dediler ki yanında ‘sütlü lemonad’ içilirmiş. Batum’a giderseniz siz de öyle deneyin.

Bir yanda yıkık dökük mahalleler diğer yanda modern binalar

BATUM, Acara Özerk Cumhuriyeti’nin yönetim merkezi. Tiflis’e bağlı ancak kendi idari birimleri var. Yaz aylarında yarım milyona yaklaşsa da Batum’un asıl nüfusu 150 bin civarında. Coğrafi olarak da önemli bir merkez çünkü hem Transkafkasya Demiryolu hem de Bakü petrol boru hattı burada sonlanıyor. Sarp Sınır Kapısı’na sadece 20 kilometre uzaklıkta olması bir şans. Kent müthiş bir gelişme ivmesi yakalamış durumda. 10 yıl sonra gittiğimizde kenti tanıyabilir miyiz bilmiyorum. Şehrin her tarafında ünlü zincirlerin otelleri yükseliyor. Önemli binalar restore ediliyor, altyapı çalışmaları hızla devam ediyor. Bir yanda yıkık dökük mahalleler, öte yanda göğe yükselen modern binalar, kentin simgesi olan eserler, zarif mimariye sahip, Avrupai yapılar, meydanlar... Batum hızla gelişirken geleneğine de sahip çıkmaya çalışıyor. Bunu bir nebze başarıyorlar ancak kentin çehresi de hızla değişiyor. Belki de Batum’u görmenin tam zamanıdır, tamamen değişmeden.

Köylerini gezmek ayrı bir keyif

DOĞASEVERLER Batum Botanik Bahçesi’ni mutlaka ziyaret edecektir. Dünyanın dördüncü büyük botanik bahçesi. Kent merkezindeki Piazza, Avrupai havasıyla herkesi kendine çekiyor. Akşamları canlı müzik yapılan kafelerde oturabilirsiniz. Şehir merkezindeki parkta yapılan su ve ışık gösterisini izleyenler büyüleniyor. Yine akşamları bu parklarda yürüyüş yapılabilir. Şehirde katedral, Avrupa Meydanı, Alfabe kulesi, liman bölgesi gezilebilir. Şehir yakınlarındaki Gonio-Afsaross Kalesi ziyaret edilebilir veya otogardan minibüslerle köylere gidilebilir ancak yanınızda Gürcüce bilen yoksa dil sorunu yaşayabilirsiniz.

Yemeklerin yanında lemonad tercih edin

HAÇAPURİ, hınkal (Gürcü mantısı), mgzivadi dedikleri süt danasından şiş, ceviz ve kişnişli mezeler, balık... Batum’da pek çok yemek alternatifi var. Megrul Lazuri ve Kiramala Batum’un en revaçta restoranlarından. Limandaki Beregi Kafe kumda pişen Batum kahvesi için tek adres. Yemeklerin yanında mutlaka ‘lemonad’ dedikleri meyveli gazozlardan için.

En ekonomik gidiş Hopa üzerinden

KARADAN veya havayoluyla Batum’a gitmek mümkün. THY Batum uçağına iç hat ve dış hat bileti alabiliyorsunuz. Uçak tek, varış Batum Havalimanı ancak Hopa bileti alanlar iç hat ücreti ödüyor ve uçaktan inince otobüsle Hopa’ya getiriliyor. Buradan taksiyle tekrar sınıra gitmek mümkün. Taksiler sınıra 30 TL’ye götürüyor. Sınırı yaya olarak geçip karşıdan taksi veya minibüse binmek mümkün. Bu şekilde nüfus cüzdanıyla geçiş yapabiliyor ve sadece 1 TL geçiş ücreti ödüyorsunuz. Yok eğer Batum bileti alayım derseniz hem üç katı ücret ödüyor hem de pasaportla geçmek durumunda kalıyorsunuz. Üzerine bir de 15 TL çıkış harcı vermek gerek.